Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

DÖNELİM 2.5 ay önceye; sanki başka bir Türkiye'deydik, bugünse daha başka bir Türkiye'de...
Yalnız ekonomiyi ele alın.
Bünyenin iki buçuk ayda bu kadar büyük değişikliğe dayanması kolay mı?
Milliyet'in 2 Aralık günü manşeti şöyle:
"Tarihi hedef. 6 ay zam yok.
FİYATLAR DONDURULDU
Yılmaz açıkladı: 1998'in ilk yarısında KİT ürünlerinin fiyatı artırılmayacak..."
Ve alt başlıklarda haber şöyle devam ediyor:
Hükümet, enflasyonla mücadelede çok kararlı bir adım atıyor. Devlet Bakanı Güneş Taner'in "Akaryakıta altı ay zam yapmayacağız" açıklamasının ardından Başbakan Yılmaz bombayı patlattı: "1998'in ilk yarısında sadece akaryakıta değil, tüm kamu ürünlerinde herhangi bir fiyat artışı yapılmaması hedefleniyor. Belki birkaç zaruri üründe sorun çıkabilir. Ama hedefimiz tüm ürünlerde zam yapılmamasıdır.
Ve gazetede haberle ilgili bir grafik:
"Bu ürün ve hizmetlere zam gelmeyecek."
Neler var grafikte?
Alüminyum ürünleri, köprü geçişleri, Tekel ürünleri, çay - şeker, kablolu TV, telefon, demir - çelik ürünleri, elektrik, Türk Hava Yolları, benzin, otoyollar, denizyolları, demiryolları...
* * *
BU kararlardan 2.5 ay sonra bugünlerde enflasyon yüzde 101'e vardı.
Türkiye yüksek enflasyonda dünya üçüncüsü durumunda.
Türkiye'de enflasyon dünya ortalamasının üç kat üzerinde.
Ekonomik hayattaki kargaşa meydanda.
Zamsız dönem hayali bitti.
2.5 ay önceki karar ilan edildiğinde "Müthiş bir sürpriz" olarak karşılanmıştı. Ve enflasyonun freni olarak kabul ediliyordu. Şimdi ise durum hayal kırıklığı.
* * *
POLİTİKANIN dürüstlerinden ve ekonomiden sorumlu devlet bakanlarından Işın Çelebi'nin önceki gün bir panelde yaptığı açış konuşması ilginçti. Ve acı da olsa Türkiye gerçeğini ortaya koyuyordu:
"Devlet olarak sosyal güvenlik sisteminden tutun, özelleştirmeye kadar kamunun etkin ve verimli bir yapıya kavuşması için gerekli olan ciddi ve yapısal reformların hiç birini yapamadık. Sadece konuştuk..."
Evet, politikacılarımız kaç yıldır, yıllardır bol bol konuşuyor, vaat ediyor, umut dağıtıyor.
Sonuç; hayal kırıklığı.
Çelebi, bu hükümetin istikrar programının geleceğine de değindiği konuşmasında, "Şartlar bizi ne kadar zorlarsa zorlasın, bu programın disiplininden vazgeçmeyeceğiz, reformlar konusunda öncülük edeceğiz" vaadinde de bulunuyor.
Çelebi'nin hüsnüniyetle, samimiyetle söyledikleri siyasal yapının derme çatmalığına bakınca ne derece gerçekleşme umudu veriyor?
Geçmişe göz atınca; hiç...
Çelebi'nin de baştaki cümlesindeki gibi; sadece konuşuldu, konuşuluyor...
* * *
TÜRKİYE'de artık iyice anlaşıldı ki, ekonomik istikrar siyasi istikrara bağlı.
Ekonomik istikrarı sağlayıp uzun süre koruyabilecek güçlü bir hükümete sahip olmadıkça Türkiye'de kararların ömrü en çok birkaç ay sürmeye mahkum kalacak, hedeflenen amaçlar üç günde sulanacak.
Düşünün 2.5 ay önce hevesle konuşulanları ve bakın bugünkü duruma...
Uzlaşmışlığı göstermelik, desteği zayıf, ömrü belirsiz koalisyonlarla Türkiye'yi yönetmenin, ekonomiyi normal hale getirmenin, enflasyonu yenmenin imkansızlığı her gün bir kez daha, bir kez daha ispatlanıyor.
Kendimizi aldatmayalım, 62 milyonu oyalamayalım. Seçim ve Siyasi Partiler Yasası değişmeden bu fasit daire kırılamayacak.
Merkez sağdaki partiler ve merkez soldaki partiler kendi aralarında uzlaşmadıkça, birleşmedikçe Türkiye rahat, cesur, kalıcı kararlar alıp uzun soluklu uygulamalarla ülkeyi düze çıkartamayacak.
Bunun böyle olduğunu çoğu politikacılar da görüyor ama ne yazık ki aksini yapıyor...
Hiç olmazsa burnumuzun dibindeki bu savaş döneminde, ekonomik gidişin karanlığında, Sevr heveslilerinin dişlerini gösterdikleri ortamda kendimize gelelim, uzlaşalım...


Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr