Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

BÜTÜN çabalara rağmen Türkiye eğitimde Avrupa ülkelerinin gerisinde kalıyor.
Kamu harcamalarında büyük payı eğitim alıyor. Ama bu pay 15 milyonu aşan öğrenci, 500 binden fazla öğretmene sahip eğitim ordumuzun ihtiyaçlarına ve atılım yapmasına yetmiyor.
Avrupa ülkelerinin çoğunda öğretmenler bizdeki maaşların 8 - 10 katı bir ücret alabiliyor.
Zorunlu temel eğitim birçok Avrupa ülkesinde 9 - 12 yıl arasında değişiyor. Oysa bizde 8 yıllık temel eğitime daha yeni geçildi.
Ülkemizde 80 - 100 kişilik sınıflarda okuyan öğrenciler var.
Ortalama derslik başına düşen öğrenci sayısı ise 52.
Oysa bu sayı ABD'de 20, Almanya'da 16, Belçika ve Fransa'da 30, İngiltere ve İsviçre'de 25.
Yıllık öğretim süresinde de geri durumdayız. Bazı Avrupa ülkelerinde 230 iş gününe varan öğretim süresi bizde 180 güne kadar iniyor. Üstelik yarım gün.
* * *
ÜNİVERSİTELERİMİZ ise başka bir alem...
Daha doğrusu orası daha karmaşık sorunlar yumağı halinde...
Her yıl üniversite kapısından dönen yüz binlerce öğrenci...
Üniversiteye girebilmek için özel kurslara akıtılan trilyonlar...
Gecekondu gibi kurulan, kadrosu, binası, laboratuvarı eksik özel üniversiteler...
Özel üniversitelere akın edip devlet üniversitelerinin zayıflamasına yol açan hocalar...
Hocalara verilen komik ücretler nedeniyle bilimsellikten uzaklaşan üniversiteler...
Yırt dışına öğretim için akıtılan servet...
* * *
EĞİTİMİMİZDE bu köklü sorunlar dururken şimdi bir de türban kavgasıdır aldı başını gidiyor. Üstelik mevzuatta yeni bir değişiklik olmadığı halde...
Hem de Başbakan Yılmaz'ın bu konuda "mahalli örflere saygılı uygulama yürütüleceğini, başını açmaya ve kapamaya kimsenin zorlanmayacağını" açıklamasına karşın...
Hem de rektörlüğün, "türban ve sakalla ilgili uygulamayı ertelediğini" açıklamasına rağmen.
Gösteriler türbana karşı tutumu protesto ise, o tutumun değiştirilmesinin istenmesi ise, işte Başbakan'ın sözleri ve işte üniversitenin yeni kararı.
Öyleyse ortamı daha fazla gerginleştirmenin yararı var mı?
* * *
BİR bölümü ile ilgili de olsa, üniversite gençliğini kutuplara ayırmak, sokaklara dökmek basiretli yöneticilerin işi olamaz, o gençliği tahrik ise basiretli politikacılara yakışmaz.
Kılık kıyafeti bir ideolojinin, bir siyasi görüşün, siyasal İslam'ın simgesi ve laikliğe karşıtlığın ifadesi, hatta protesto aracı olarak kullanmak da mazur görülemez. 70 yıllık Cumhuriyet'in kazanımlarından vazgeçilebileceğini ummak da gerçekçi sayılamaz.
Sonuçta gösterilerden yara alacak olan toplumun huzurudur.
Umulan, gösterilerin toplumun ve eğitimin güvence içinde olmasını zedeleyecek aşamaya gelmeden son bulması. Sağduyunun hakim olması...
Bunun için hükümet ve üniversite yaptıkları açıklamalarla önemli bir adım attı sayılır.
Şimdi sıra olayları durdurmakta...
Kaostan fayda üretmek mümkün değil.



Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr