Doğan HEPER
TUNCAY Mataracı. Gümrük ve Tekel Bakanı.
İçinde, rüşvet almak ve görevi kötüye kullanmak da olan 12 suçtan Yüce Divan'da yargılandı. 36 yıl hapse mahkum oldu. 11 yıl cezaevinde kaldı.
Parlak bir başlangıç yapmıştı. 1963'te inşaat tekniker okulunu bitirmiş ve diploma aldığı şehirde, Rize'de Yol - Su - Elektrik müdürlüğüne başlamıştı.
Sonra siyaset ve Adalet Partisi Rize İl Başkanlığı, Rize milletvekilliği.
Partiden ayrılış ve Ecevit hükümetinde bağımsız olarak Gümrük ve Tekel Bakanlığı'nı üstleniş... Yaş 43...
Sonrası malum...
* * *
HİLMİ İşgüzar. Sosyal Güvenlik Bakanı.
SSK ve Bağkur'un gayrimenkul alımları ile ilgili yolsuzluklara adı karıştığı için soruşturma komisyonunda suçlu bulundu.
Yüce Divan'da yargılandı. 9 yıl sekiz ay hapse mahkum oldu. 5 yıl yattı.
İşgüzar, Yozgat'ta doğmuş, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'ni bitirmişti. Devlet memurluğunu sürdürürken Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden de diploma almıştı. Bununla da yetinmemiş, Fransa'ya gidip üç yıl ormancılık ihtisası yapmıştı.
Parlak bir eğitim hayatı, hareketli bir siyasi yaşamı vardı.
Millet Partisi, Adalet Partisi ve Ecevit'in CHP ağırlıklı hükümetinde bağımsız Sosyal Güvenlik Bakanı ve cezaevi...
* * *
İSMAİL Özdağlar. Devlet Bakanı.
UM Denizcilik sahibi Uğur Mengenecioğlu'ndan 25 milyon lira rüşvet almakla suçlandı.
Yargılandı.
"Görevi kötüye kullanmak" suçundan iki yıl hapse mahkum oldu.
İsmail Özdağlar'ın grafiği 35 yıl devamlı irtifa almıştı.
Fakir bir aile çocuğuydu ama üstün yetenekleri vardı. ÖDTÜ biter bitmez kendisini ABD'de buldu.
Döndü... Yükseldi... Yükseldi... En genç genel müdür oldu.
Özal'ın yörüngesine girdi. Bakan oldu. Önlenemez yükselişi 25 milyon liralık rüşvet iddiasıyla noktalandı, cezaevinde son buldu...
* * *
ÜÇ eski parlamenter de cezaevinden çıkınca uğradıkları muamelenin haksızlık olduğunu, o günkü şartlardan doğan bu şanssız durumun ve gerçeğin bir gün anlaşılacağını ifade ettiler.
O günkü şartlar içinde, yok edilen hukuk devletinin kurbanı olduklarını belirttiler. Kim bilir belki de öyleydi...
Ama suçlanmış, mahkum olmuş ve yıllarca cezaevinde yatmışlardı.
Tarih bunu böyle saptadı.
* * *
SONRA İLKSAN geldi.
İLKSAN da siyasi tarihe geçen ilginç bir yolsuzluk iddiası oldu.
İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı, üyelerine bir
"uydu kent" kurmak için Ömerli'yi seçmişti. 10 bin konut yapmak üzere AY - BA şirketinden arazi alıyordu. Bunun için de 346 milyar liralık çekler imzalanmıştı. Oysa AY - BA bu araziyi bir süre önce 120 milyara almıştı.
Bu iş için Maliye Bakanlığı bütçesine 10 milyar lira ödenek konmuştu, ardından da devletten bir 50 milyar daha çıkıyordu.
"Verdimse ben verdim."
Ve dönemin Başbakanı Demirel'in bu sözü tarihe geçiyordu.
Demirel 10 milyarı yeter görmeyip, 50 milyar daha verme emrini kendisinin verdiğini, olayda hiçbir hukuksuzluk olmadığını, arsa alımında yolsuzluk varsa onun teftiş heyetinin işi olduğunu söylüyordu.
* * *
SONRA yolsuzlukların en heybetlisi geldi.
Adına
"İSKİ skandalı" dendi.
Trilyonların yenildiği söylendi, anlatıldı. Davalar açıldı.
Ve Türkiye'nin günlerini, aylarını dolduran koca skandalı tek bir kişi yaratmış gibi olayın bir garip mahkumu kaldı cezaevinde: Ergun Göknel.
İSKİ yolsuzluğunun tek sorumlusu olduğu tahmin edilseydi Türkiye o kadar sarsılır mıydı?..
* * *
GÜNÜMÜZE ise
"Susurluk" damgasını vurdu.
Eski olaylarda sonuç hep mahkumiyet oldu.
Ama Susurluk'ta tutuklu sanık bile kalmadı.
Belki de Susurluk skandal bile değildi.
O bir hikaye, bir romandı; sonunu herkes kendine göre yazacak...
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr