Burası Türkiye. Burada rahat yok. Ama hiç yok.. Dünyanın en kritik noktalarından birindeyiz, ama bunu lehimize kullanacağımıza aleyhimize kullanılmasına rıza gösteriyoruz. Bir gün şu münasebetsiz konu yeniden canlanıyor ve gündemdeki yerini alıyor. Öbür gün o bitiyor, yenisi başlıyor ve tansiyon hep yüksek.
Eğitim konusu, trafik konusu, işsizlik konusu, AB konusu, gelir eşitsizliği konusu, bölgeler arası gelişmişlik farkı konusu, bunlar bir köşede hep dururlar, tutulurlar. Ama 73 milyonu ayıran, parçalayan sorunlar hep taze tutulup, bir türlü çözümlenemez, sırayla, gündeme getirilir.
Ve herkesin sinirlerini bozar. Böylece Türkiye geri bırakılır. Veya gelişmesi, hak ettiği seviyenin çok altında kalır, daha doğrusu bırakılır.
* * *
Bir türlü çözümlenmeyen, ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündeme getirilen ve toplumu birbirine düşüren sorunlar nedir?
Mesela, Güneydoğu sorunu, mesela türban sorunu, mesela Alevilik, Türkiye’yi 73 milyonu tedirgin eden ve çözümlenmedikçe günlerimizin boşa geçip gitmesine yol açan sorunlar değil mi? Şimdi, bunlar yetmezmiş gibi bir de “astsubay sorunu” çıktı.
Oysa siyaset bir bakıma “çözüm bulma sanatı” değil mi?
Öyleyse bizim siyasetçiler için “bunlar ne beceriksiz siyasetçi” demek yanlış mı olur?
Halkını mutlu etmeyen siyasetçiye, siyasetçi denir mi?
* * *
Türban sorunu yine gündemde. Konu yeniymiş gibi tartışılıyor. Oysa bu tartışma çoktan bitirilmeliydi.
* * *
Biz yıllar önce ne demiştik?
Üniversitelerde türban serbest bırakılsın. O zaman da bu konu gündemdeydi. “Hiç gündemden düşmedi ki” diyeceksiniz. Ama o günlerde yine bu sorun bugünkü gibi tepe noktasındaydı.
Bugün geldiğimiz noktada Başbakan türban konusunda şöyle diyor:
“Başörtüsü konusu inanç meselesidir. İnanç özgürlüğüne, eğitim öğretim özgürlüğüne artık perde koymayalım. Şunu artık ortadan kaldıralım. Bu ülkede bu genç yavrularımız artık huzur bulsunlar” CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise, üniversitelerde türbanlı öğrencilerin okumasına ilke olarak kimsenin karşı çıkmadığını belirterek, şöyle konuşuyor:
“Ama sonuçta bunun bir mahalle baskısına dönüşerek, başı açık kızların baskı altında kalmasını doğuracak bir sürecin endişesi taşınıyor”.
AKP ve CHP’yi bu konuda yakınlaşmış sayabiliriz. Yani üniversitelere isteyen türbanlı devam edebilmeli. Geriye ilk ve orta dereceli okullarla, kamu hizmeti verenler ve alanlar kalıyor.
Üniversite dışındaki, daha alt düzeydeki eğitim kuruluşlarına devam edenlerin ve kamu hizmeti verenlerin türban takamayacağı konusunda bir kanun için iktidar ve muhalefet imzayı atarsa bu yıllanmış sorun da biter. Türkiye rahat eder, değil mi?
GEÇMİŞİ BİLMEK, BUGÜNÜ ANLAMAK
Türkiye nereden nereye geldi. Bugünü anlamak için geçmişi bilmek lazım.
Yani geçmiş bilinmeden bugün anlaşılmaz. Geçmişi ise “hap yapıp yutturan” bir yayın var ki ona da Milliyet imza attı.
“60 yılın tanığı Milliyet” ile diğer bütün medya kuruluşlarının yapamadığı hizmeti yine Milliyet başardı.
Bu hizmetten binlerce kişi yararlandı ve onlar bu günü, o eserdeki 60 yıllık olaylara göz atarak daha iyi anladı.
Siz de yaşadığınız olayları daha iyi anlamak istiyorsanız bu kitaba bakın. Bu reklam değil, samimi bir tavsiye bunu da bilin, ben bütün Türkiye’nin bu eserden haberi olsun, yararlansın istiyorum.
ERKEKLİK ÖLMEDİHâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek ve 6 üye istifa etti.
Onlar, HSYK’nın statüsünün değiştirilmesini, hükümetin yani siyasetin emri altına sokulması olarak yorumluyorlardı. Ve bu değişikliğe karşı çıkıyorlardı. Buna rağmen onların görüşleri hiç alınmadı “elimiz kolumuz hep bağlı kaldık, hiç çalışamadık“ diyorlardı.
Sonunda hükümetin istediği değişiklik oldu ve 7’ler de dediklerini yaptı.Yani istifa etti. Yani değişikliği kabul etmediklerini gösterdi.
Böylece, bizde halk deyimiyle “erkekliğin” henüz ölmediğini gördük, anladık. Bize ne zamandır unuttuğumuz protesto anlamındaki “istifa” müessesesinin varlığını hatırlattıkları için de bu 7 kişiye ayrıca teşekkür ederim.
ALEVİLER
Kim ne istiyor?..“Zorunlu din dersi olmasın”.
Bunu isteyen Alevilerin çoğunluğu, ama “hepsi değil”o “hepsi değil” dediğimiz Alevilere öbürleri “yandaş Alevi” diyor.
Yani Aleviler arasında birlik yok. Eskiden beri, kiminin istediğini öbürlerinin istememesi gibi, kiminin Alevi tarifine öbürleri “hayır” diyor.
Zaten bu yüzden Alevileri temsil eden kuruluşlar da birden çok. Öyleyse hep söylediğimizi tekrar edelim. Aleviler önce kendi aralarında anlaşmalılar.
Her şeyden önce bu anlaşma Aleviliğin tarifinde olmalı. Alevilik İslam’ın bir kolu mu, ayrı bir din mi?
İstekler muhteremdir, ama önce Aleviliğin tarifinde anlaşmaları şart değil mi? Prensiplerini, ilkelerini, münakaşa edilmeyecek şekilde ilan edelim sonra Alevi isteklerini duyuralım. Bu istekler yerine getirilmezse biz de Alevilerin yanında mücadeleye varız. Çünkü onlar da 73 milyonun içindeler ve vatandaş olarak kimseden farkları yok.
Peki, başa dönelim, onların istemediği din dersindeki zorunluluğu kaldıralım ve bu dersi isteğe bağlı yapalım, olmaz mı?
TRAFİK
Çıldırtıyor...
İstanbul’da trafik faciası var.
Özellikle sabah ve akşam. Hayat yolda geçiyor.
İnsanlar eskiden seyrek olarak “sinir hastası” olurdu şimdi “yol hastası” oluyor, hem de her gün.
Her gün yolda 3-4 saat geçiren hasta olmaz da ne olur?
Bakıyorum, gazete sayfaları, yeni yapı ilanlarıyla dolu. Seç seç al. Yeni apartmanlar dolduğu zaman bugünkü İstanbul’a bir İstanbul daha katılacak demektir. Bu yeni yapılar adeta İstanbullunun çektiği işkenceyi bilmeyenleri İstanbul’a davet ediyor.
Çıldırtan trafik o gün ne olur bunu yetkililer hesap etmiyor ama varın siz hesap edin.
Peki, bunun çaresi ne?
Yeni yollar, yeni otoparklar ve Boğaz’a yeni köprü değil mi?
Ama yeni yollardan söz eden yok. Yani otoparklar yok. Kaldırımlar ve mevcut yollar otopark olduğu için herhalde.
Boğaz’a köprü ise İstanbul’un en uzak iki noktası arasında yapılacak. Ve onun şehir içi trafiğe hiç yararı olmayacak. Köprü geçişlerinin ağırlığının % 4’ünü teşkil eden ağır vasıtalara kamyonlara hizmet edecek.
Yani facia devam edecek.
Bu konuda müjde varsa biran önce duymak isteriz.
Yoksa Başbakan’ın söylediği, daha doğrusu söyleyemediği “çılgın proje” İstanbul’un trafik derdine çözüm mü?
NİYETE BAK
Vekil böldü
“Akan sular durdu”, daha doğrusu “başka söze ne hacet” denilebilir. En iyisi belki de “sözün bittiği yer” denilmelidir.
Aşağıdaki cümleleri Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Bengi Yıldız geçen gün söylüyor. “Özerk Kürdistan kurulacak ve Özerk Kürdistan’da birinci resmi dil Kürtçe ve ikinci dil olarak Türkçe yer alacak...”
Gerisi boş laf... Ben daha ne diyeyim. Ancak bizim bazı masalcı iyimserlerimizin kulağı çınlasın, diyebilirim...