Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin AB'de olması mı Yunanistan'ın lehinedir, olmaması mı?
Herhalde olması.
Eğer Yunanistan'ın yöneticileri Türkiye'den korkuyorlarsa, Türkiye'nin AB üyesi olması onları bu korkudan kurtaracaktır. Hasım olan değil, aynı toplulukta bir arada olan, tek bir Avrupa devleti içinde yer almış Türkiye'den çekinmek anlamsız olacaktır.
Ama buna rağmen Atina'nın Helsinki'de Türkiye'nin AB'ye adaylığını veto etmeyeceği gibi kesin bir sonuç çıkartamıyoruz.
Bunu Başbakan Simitis'in söz ve davranışları ortaya koyuyor.
* * *
DIŞİŞLERİ Bakanı İsmail Cem'le yazı işlerinde konuşuyoruz.
Cem'le yıllar önce aynı gazetede çalıştık.
Dün onu 35 yıl sonra yine aynı gazetede Milliyet'te Dışişleri Bakanı olarak ağırladık. Hem Türkiye'de en uzun süre Dışişleri Bakanlığı yapan üç dış bakandan biri olarak hem de Avrupa'nın en iyi Dışişleri bakanlarından biri seçilişinden bir hafta sonra.
İçtenliği, açık sözlülüğü, dürüstlüğüyle İsmail Cem görevi değişmiş olsa da yine aynı İsmail Cem'di.
Cem, Türkiye'nin bugününe de, geleceğine de olumlu bakıyor:
1977'deki Lüksemburg'a göre Türkiye çok mesafe almış durumda. Güvenilir bir Meclis çoğunluğu var.
Hükümet içinde uyum sürüyor.
Türkiye dünya ölçeğinde güçlenmiş durumda.
Terör yok.
Bakü - Ceyhan hattı inşaatı başlamadan prestij getirdi.
Komşularımızla sorunlarda tansiyon düşmüş durumda.
İnsan hakları konusunda gelişme var.
Ekonomide de her şeye rağmen iyiye gidiş gözüküyor.
Atina ile ilişkilerde de çok olumlu mesafeler alındı.
Yani 1977'ye göre bugün Helsinki arifesinde çok farklı bir Türkiye var.
Dışişleri Bakanı'nın bu söylediklerinden şu sonuç çıkartılabilir:
Türkiye'nin AB adaylığı için engel kalmadı demek, yanlış olmaz.
* * *
OYSA, bize sorarsanız bazı noktaları dikkate almadan Helsinki konusunda kesin bir tahminde bulunmak güç:
Önce; Helsinki'de üç sonuç çıkabilir:
1- Türkiye'nin adaylığı kabul edilir.
2- Türkiye'nin adaylığı şartlara bağlanarak kabul edilir.
3- Türkiye veto edilir. Aday olmaz.
İlk bakışta Atina'nın Türkiye'nin adaylığına hayır demesinin ona getireceği sıkıntının evet demesinden daha fazla olacağı düşünülse bile Atina yanlış hesap da yapabilir.
Tüm AB ülkelerinin Türkiye'yi Avrupa dışında tutmak stratejik hesaplarla ve başka nedenlerle hiç işlerine gelmezken ve bu nedenle Atina'yı baskı altında tutarlarken yine de dediğimiz gibi Atina yanlışa oynayabilir.
Ama bu, bize göre, Türkiye'nin yeni alternatifler aramaya başlaması anlamına da gelmez. Çünkü Türkiye için başka alternatifler ideal alternatif sayılamaz.
* * *
BİZE göre; şartlı bir adaylıksa Türkiye'nin kolay kolay kabul edeceği, içine sindireceği bir durum olamaz.
Diğer adaylar nasıl şartsız adaysa Türkiye de öyle aday olmalıdır.
Ama Simitis'in süren itirazları dikkate alınınca kararın şartlı olması da beklenebilir.
* * *
AB'ye tam üyelik için Türkiye yıllarını verdi.
Demokratikleşmede, insan haklarında, ekonomide gelişme kaydetti. Daha da alacağı mesafe var ve bu mesafeyi alma AB için olduğundan çok, kendi insanımız için gerekli.
İşte Türkiye aday ülke olursa tam üyelik süresini de bu gelişmeler saptayacak.
AB'nin bu tip arzu ve istekleri zaten Türkiye'nin de amacı olduğu için onlara şart diye bakılmaması da yerinde olacak.
* * *
TÜRKİYE'nin adaylığı gerçekleşirse, Orta Asya, Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanlar'daki konumu güçlenecek. Stratejik önemi artacak.
Ekonomi dış etkenlerle de canlanacak.
Adaylık iç dinamikleri de harekete geçirecek.
Türkiye'de her şey 11 Aralık'a endeksli gibi görünse de, 11 Aralık Türkiye için her şey demek de değil.
O tarihe, Türkiye kadar Avrupa da önem vermeli.


Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr