Doğan HEPER
21. asrın eşiğinde Türkiye dünyadaki bilim ve teknoloji yarışında gerilerde kaldığının farkında değil.
Halkımızı sevindirecek, göğsümüzü kabartacak bir buluşa, bir teknik gelişmeye atılan imza yok.
Türkiye bilgi ve teknoloji üreten bir ülke olmaktan çok uzak. Adeta başkalarının bilgi ve teknolojisinin kölesi konumunda.
Bu konuda devletin teşvikçi olması gerekir. Ama devlet kendi aleminde...
ABD'de 7.5 yıllık dondurulmuş embriyodan çocuk doğdu.
4 kilo ağırlığında tosun gibi bir oğlan...
ABD şimdi onun kaç yaşında sayılacağını tartışıyor. 7.5 yaşında mı?
İngiliz ve İtalyan bilim adamları da cinsiyeti belirleyen yeni bir gen buldular. Önceki gün açıklanan buluşa göre, karşı cinsin özelliğini taşıyan insanların nasıl böyle olduğu artık izah edilebiliyor.
Başka ülkelerin gündeminde de değişik konular var, bizde ise hep aynı iç kapayıcı sorunlar, dedikodular...
* * *
PEKİ teknolojik gelişmenin öncüleri kimler olacak? Bilim adamları değil mi?
Ama onların hali feci. Geçenlerde üniversitedeki maaşların komikliğini yansıtmaya çalışmıştım. Dünyanın mektubunu aldım. Bilim adamlarımız, üniversite hocalarımız bu şartlarda yaşamlarını bile zor sürdürebilir, asgari düzeydeki ihtiyaçlarını bile zor giderebilirken, onlardan daha fazlasını beklemek haksızlık olmaz mı?
Bakın bir araştırma görevlisinin mektubuna:
"...Bize ödenen 95 milyon lira ile yaşamak bile bir hayli güçken, bizden beklenen akademik gelişmeyi sağlamanın mümkün olmadığı görüşündeyim. Teknolojik yenilikleri izleyebilmek ve bilimsel arenada söz sahibi olabilmek için en azından iki uluslararası ciddi dergiye aboneliğin bile bir aylık maaşımıza yakın bir tutarda olduğu göz önüne alınırsa, durum daha net anlaşılabilir. Bilimsel olarak üretmenin tek karşılığı ürettiğiniz fikirleri ciddi uluslararası dergilerde ve konferanslarda yayınlatmaktır. Herhangi bir uluslararası konferansa katılmanın bedeli ise en ucuzundan 400 dolar civarındadır. Hal böyleyken, bilimsel olarak üretemeyen, üretse bile ürettiğini bilim dünyasına nakledemeyen sıradan insanlar konumuna düştüğümüzü düşünüyorum..."
O yazı nedeniyle;
"bir dokun bin ah dinle" deyişi doğrultusunda işçilerden, memurlardan, emeklilerden de içlerini döken mektuplar geldi.
"Üniversite hocaları az alıyor ama ya biz?.." diyen.
Hangisine,
"haksızsın" denilebilir ki?
* * *
TÜRKİYE birçok bakımdan stop etmiş durumda...
Bu durgunluktan ne bilim çıkar ne teknoloji ne de refah ve huzur...
Durgunluğun, stop etmişliğin sebeplerinin başında da
"kötü yönetim" var.
Uzun yıllardır Türkiye iyi yönetilemiyor.
Yöneticiler güven vermiyor, güven verseler, ufuktaki bir ışığı bile vaat etseler bir süre sıkıntıya katlanılabilir.
Ama öyle mi?
Bugün söylediklerini ertesi gün kendileri tekzip ediyor.
* * *
KUTLU Savaş'ın raporunun
"devlet sırrı" sayılabilecek kısmı olsa olsa uluslararası ilişkilerle ilgili kısmı olur, dedik. Öyle zannettik... Öyle yazdık...
Ama baktık ki raporun bir bölümü saklandığı halde Azerbaycan - Topal ilişkisi ballandıra ballandıra, açıklandı.
"Herhalde büyüklerimizin bir bildiği vardır!" derken Haydar Aliyev'den özür üstüne özür dilendiğini, hatta
"incelettik, raporun o bölümleri yanlışmış" tekziplerini görünce büyüklerimizin hiç de bir bildiği olmadığını anladık...
Büyüklerimizin olsa olsa şaşkınlığı söz konusuydu.
Enflasyon ve fiyat dondurma hesaplarında da bu şaşkınlık görülmedi mi?
Yönetim kadroları bu şaşırmışlıktan kurtulmadıkça Türkiye, üstündeki durgunluğu atamayacak, stop etmişlikten kurtulamayacak. Bilimsel ve teknolojik atılımlar ise bir lüks olarak kalacak...
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr