Yargı hasta. Hem de uzun süredir. Örneğin; 1998'de DGM Hakimi Köksal Şengün anlatıyordu:
"İstanbul DGM'de görev yaparken hayatımda hiç görmediğim biçimde İzmir'e geçici görevle gönderildim.İzmir'de önemli bir dosyaya bakmış değilim. Oradaki görevim 2 - 3 gün sürdü. Sonra geri döndüm. İstanbul'a döndüğümde meslektaşlarım, Ahmet Özbey isimli uyuşturucu kaçakçısının duruşmasına girmemin önlenmesi için İzmir'e yollandığımı söylediler. Onlara hak verdim, ben yokken Özbey'in duruşması yapılmış ve tahliye edilmişti."
Yine yıl 1998 ve İstanbul Baro Başkanı Yücel Sayman'ın söyledikleri:
"Özellikle kara para ve uyuşturucu davalarında büyük paralar dönüyor... Artık davası olanlar avukata, 'hakim, savcı tanıdığın var mı' diye soruyor."Hep aynı şeylerin yazılıp çizildiğini, durumun eleştirildiğini göstermek için eskileri tekrarladım.
Sonuç; adliye uzun süredir çalışmıyor.
Davalar senelerce sürüyor.
Cezaevleri terör okulu.
Rüşvet almış başını gidiyor.
Bileğine veya parasına güvenen kendi hakkını kendi elde etmeye çalışıyor.
Güçsüzler çaresizlik içinde ezilip giderken, suç örgütleri dehşet saçıyor.
Yıllardır değişen bir şey yok.
Adliyesiz
"hukuk devleti" veya
"hukukun üstünlüğü" içi boş bir kalıptan başka ne ifade eder?
* * *
BİR de madalyonun öteki yüzü var:
Geçen yılın rakamlarına bakalım:
Adli ve idari yargıda boş bulunan 1491 hakim ve savcı kadrosuna atamalar yapılamıyor. 4 bin 271 hakim ve savcı kadrosu daha temin edilerek acilen doldurulması gerekiyor. Mahkemelere düşen iş yükü, Avrupa standartlarının çok üstünde. Bir ağır ceza hakimi, bir yıl içinde en az 300 davayı incelerken, aynı alanda görev yapan Alman meslektaşı yılda 120 dosyaya bakıyor. 75 ilçede adli teşkilat bulunmuyor.
Cezaevlerinin ıslahı için 1998'in rakamlarıyla 2 trilyon 750 milyar liraya ihtiyaç var.
Ama ıslah için hızlı bir çaba yok. Yok ki, aynı olayları tekrar tekrar yaşıyoruz. En son Bayrampaşa'daki 7'li cinayet gibi.
Toplumdaki bütün çürümüşlüğe rağmen adliyemiz hala ayakta ise, hala görevlerinin kutsallığını bilen ve ona göre davranan şerefli hakimlerimiz, savcılarımız, adliye mensuplarımız çoğunlukta olduğu içindir.
Ve sade vatandaş onlara güveniyor.
Hala
"Adalet devletin temelidir" diyebiliyorsak onlara dayanarak söyleyebiliyoruz.
* * *
TÜM bu hercümerç içinde, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda değişiklikler öngören kanun tasarısının tamamlandığını ve Adalet Bakanlığı'na teslim edildiğini öğreniyoruz.
Birderbire ortaya çıkan yeni tasarı, tek başına yargı reformu demek olmasa da yeni bir umuttur. Belki de hayırlı bir başlangıçtır.
Ama yeterince tartışılabilirse ve devamı gelirse...
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr