Doğan HEPER
TRAFİK hem yurtta, hem İstanbul'da sorun olmaya devam ediyor. Bir süre daha böyle gideceğe de benziyor.
Çünkü kaza için her türlü sebep fazlasıyla mevcut...
Yolların birçoğu elverişsiz, sürücüler eğitimsiz, araçlar bakımsız, kontroller hala yetersiz, cezalar caydırıcı değil, trafikle ilgili yeni yatırımlar yok.
Buna trafik kültürümüzün eksikliğini de koyun.
İstanbul için, her yıl şehre 500 bin kişilik göç unsurunu da ekleyin.
Ve gelin
"trafik sorununu çözümleyeceğiz" deyin.
İnşallah...
* * *
İSTANBUL Valisi ilk kez trafiğe ciddi ciddi eğildi.
Önerilerinin hepsinin hemen kabul görmemesine bakmayın.
Niyet ve hüsnüniyet önemli.
İşe bir yerden başlamak gerekiyordu. Vali Aktaş başladı.
Bu nedenle umutlu olmak gerekir.
* * *
DÜN dairelerde mesainin erkene alınışının ilk günüydü.
Erken bilgilere göre trafikte nisbi bir rahatlama görüldü.
Birkaç gün izlemek gerekiyor. Ama her şeye rağmen ilk günün tespitleri olumlu.
Yalnız bu olumlu görünüşte Cumhuriyet Bayramı tatilini dünkü pazartesiden başlatanların, yani şehri erken terkedenlerin de rolü olabilir mi?
Bunu önümüzdeki günlerde anlayacağız.
Valinin otopark sayısını artırmak, bazı okulların bahçelerini otopark olarak kullanıma açmak konusundaki kararlılığı da işe yarayacaktır.
Yap - işlet yoluyla da otopark sayısı artırılabilir. Çeşitli arsalara, Eminönü'nde yapıldığı gibi, demir borularla çıkılan ikinci katı olan otoparklar inşa edip, çabucak devreye sokulabilir.
Aktaş, cadde üzerlerinde park etmeleri de yasaklıyor.
Araba sahibi olmasını bilen, her şeyden önce başkalarını rahatsız etmeyecek şekilde park etmenin çaresini de bulmalı. Gerekiyorsa bir ücret, bir bedel ödemekten de çekinmemeli. İşyerinin kapısına değil de biraz uzaktaki bir arsaya aracını koymaya razı olmalı.
* * *
KONYA'da meydana gelen feci kaza tüm Türkiye'yi yasa boğdu.
Çoğu üniversite öğrencisi 48 kardeşimiz bu kazada hayatını kaybetti.
Bundan yıllar önce de, yanılmıyorsam İstanbul - İzmit yolunda benzer bir kaza olmuştu.
Asit dolu tankerle çarpışan yolcu otobüsü alev almıştı.
O zamanlar otobüslerin kapıları, camları daha kolay açılır olduğundan yolcuların çoğu camlardan, kapılardan fırlayıp alevlerden kurtulmuşlardı.
Ama şansızlığa bakın ki, kendini yere atan yolculardan çoğu, kazaya sebep olan tankerden akan ve yerde gölleşen asitin içine düşüp, iskelet haline gelmişlerdi.
Konya'daki kaza da gösterdi ki otobüslerin camları kolay açılabilir olmalı.
Hiç olmazsa camlardan bir bölümü
"acil çıkış" kapısı gibi kullanılabilir şekilde imal edilmeli.
* * *
KONYA'daki kaza ile ilgili olarak toplanan ilk bilgiler tanker şoförünün kusurlu olduğunu gösteriyor.
Adam uyumuş ve ters şeritten yola devam etmeye başlamış.
Peki acaba otobüs şoförü
"tankerin yoluna, yani sola geçip kurtulayım" diyeceğine sağ şarampola inseydi sonuç daha kabul edilebilir olmaz mıydı?
TV'lerde olayı 5 - 10 kez izledik. Kazanın meydana geldiği noktada görülen o ki, yolun iki yanı da dümdüz boş arazi. Yani otobüs sola değil, sağa, tarlaya girse, olsa olsa biraz hasar görür veya devrilirdi, o kadar.
Acaba şoförün bu çareye başvurmamasında otobüsün ortağı olmasının rolü mü var?
"Mal canın yongasıdır. Otobüsümü tarlaya sürüp sakatlayacağıma direksiyonu sola kırar büyük ihtimalle hem insanları ve de özellikle otobüsümü kurtarırım" diye düşünmüş olamaz mı?
Eğer böyleyse, bir ufak maddi hesabın 48 canın kaybında rolü var demektir.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr