Hangi adla anarsak analım, merkez köyler, örnek köyler, bizim çiftlikler, tarım kentler... Türkiye için geleceğin umut dolu kalkınma modeli, güçlendirilen, geliştirilen, eğitimle taçlanan köylerin birleşerek yarattıkları üretim merkezleri. Yaygın deyimle köykentler.
Dünyanın en etkili insanları, en büyük kurumları hem ‘kırsal ve tarımsal kalkınma’, hem de ‘yiyecek içecek ve gıda sorunları’ konusunda gündem yarattıkça, kamuoyu da bu konuda daha hassas elbette. Aslında kimse bir şey söylemese de ‘görünen köy kılavuz istemez’. Pandemi sürecinin de etkisi ile bir çok önemli tüketim maddesinde, sebzede, meyvede, ayçiçek ve benzeri yağlarda, bakliyat ürünlerinde, temel gıdalarda ‘yüksek fiyatlar’ ciddi sancı yarattı.
Altyapımız var
Her yerde sorun vardı, Türkiye’de işin dozu biraz kaçtı. Sürecin sıkıntıları ‘maliyetin üzerindeki oranlarla fiyatlara’ yansıdı.
Vatandaş da rahatsız oldu, devlet de. Nitekim önlemler peşisıra geldi. Arayışlar da...
Ben de haftalardır yazıyorum.
İthalat ekonomik sistemin bir aracıdır, ancak tarımda bu ‘olgunun en az düzeyde kullanılması’ en çok istenen. Neden? Çünkü Türkiye tarım altyapısı ve kültürü olan bir ülke, üstelik kaynakları etkin ve değerli.
Üreticinin, yani kırsal kesimin, çiftçinin desteklenmesi halinde çok önemli avantajlar sağlanabiliyor. Toprağımız verimli, çiftçimiz, üreticimiz, çalışkan ve becerikli. Üstelik sektörel gelişmelere de uyumlu.
Kalkınma modeli diyoruz ya... Daha yüksek milli gelir... Daha zengin bir Türkiye... Aslında önemli bir güç elimizde. Toprak tarım reformları... Örnek köyler... Merkez köyler... Tarım kentleri... Kırsal kalkınma projeleri... Kalkınmada öncelikli bölgeler… Küme köyler... Bizim çiftlikler... Köykent projeleri... Farklı isimlerle benzer yaklaşımlar... Çok denemeleri yapıldı. Çok istendi. Uygulandı ama kurumsallaşmadı.
Gelir yükselecek
Ben yine de umutsuz değilim. Türkiye’nin ‘başarılı eller’le bu süreci doğru yönettiği takdirde önemli bir ‘tarımsal ve kırsal kalkınma’ gerçekleştirebileceğine inanıyorum.
Bu neye mi yarayacak? Çevre ve doğa korunacak. Betonlaşma önlenecek. Göç tersine çevrilecek. Köyler cazibe merkezlerine dönüşecek. Daha sağlıklı bir yaşam için önemli bir adım atılmış olacak. Gençler ve kadınlar, bir süreden beri yazdığım ‘yeşil yakalılar’ çerçevesinde yeni iş kollarında teknolojinin de desteği ile önemli kazanımlar elde edecek. Eğitim ve altyapı gelişecek, güçlenecek. Köylerin bir merkezde çağdaşlaşması ve tarımın özendirilmesi sonucu paylaşım ve dayanışma desteği ile üretim artacak, gelir yükselecek. Sebze, meyve bollaştıkça, tarımsal üretim geliştikçe toplumsal refah da artacak. Üstelik çevreci teknoloji ve güçlerin de devreye girmesi ile üretim maliyeti düşecek, dış rekabet kolaylaşacak.
Say dur... Yüzlerce yarar...
‘Bitmeyen senfoni’ değil, ‘tükenmeyen umut’: Yeni köykentler.
Her ne adı koyarsak...
BM ÖDÜLLÜ KOOPERATİFTEN ‘BİZİM ÇİFTLİK’
1967 yılında 8 üretici ile başlayıp bugün 2100’den fazla ortağa ulaşmış büyük bir güç Tire Süt Kooperatifi. Süt kooperatifi ama son yıllarda et ve et ürünlerinde de kaliteli bir marka. Emek ve güçlerini birleştiren çiftçilerin, köylülerin başardıkları uluslararası BM ödüllü bir örnek ‘bir elin nesi var, iki elin sesi var’ modeli. Türkiye’ye örnek.
Birlikte kullandıkları, işi ucuza getirdikleri makine parkları var, ekim-biçim, gübreleme, paketleme ortaklaşa yürütülüyor, gübre, yem, mazot ve tohum süt karşılığı dağıtılıyor. Ürünler çağdaş teknoloji ile değerlendiriliyor ve üretici kazanıyor.
Kooperatif Başkanı çekirdekten çiftçi. 20 yıldır Tire Süt Kooperatifini üreticilerin desteği ile ‘Türkiye’nin gurur kooperatifi’ haline getirdi. Çalışkan ve üretken Başkan Mahmut Eskiyörük’e göre, “kırsal sorun çözülmeden, kentlerin sorunları çözülemez”. Başkan, şunları dile getirdi: “Devlet üretimi planlarsa Türkiye kısa sürede büyük bir atılım yapar. Başarmak mümkün. Biz Tire’de süt ve yan ürünleri konusunda örnek bir model yarattık. Bunu Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde farklı ürünler bazında zenginleştirmek mümkün. Refah düzeyi yüksek ülkeler de kooperatifleşme oranı yüzde 70. Fakir ülkelerde ise 10’larda, 20’lerde. Bu bile gösterge. Türkiye kooperatifleşme yoluyla hızlı bir kalkınma sağlayabilir.”
Başkan Eskiyörük, ithalata harcanan paranın ‘üretime kaynak yapılması’ isteminde. ‘Yardım değil, doğrudan üretime destek.’ Ve bir öneride bulunuyor:
“Kooperatif olarak ‘Bizim Çiftlikler’ kurma hayalimiz var. Çiftçinin ‘Bizim Çiftlikleri’. Bu konuda ilgili kurumlara başvurduk, bir yer tahsis edilmesi için. Bu çiftlikte seralar, sağımhaneler, hayvan barınakları, veteriner merkezi, biogaz tesisi, güneş enerjisi olacak. Üretici üretimi bu çiftlikte birlikte yapacak. Seralarda kadınlar çalışacak. Kayıtdışılık önlenecek. Gençler teknolojik atılımlarla bu sektörün keyfini çıkaracak. Biogaz tesislerinde hayvan atıkları değerlendirilecek. Küçük aile işletmelerinin devamlılıkları sağlanacak ve köyden kente göç önlenecek. Yani komple yarar ve getiri sağlayan bir merkez. Üreten, kaynak yaratan, değerlendiren. Sonuçta da Türkiye’yi güçlendiren. Bu hayalim, inşallah gerçekleştireceğiz.”
Ne güzel. Benim dileğim de bu anlamlı çağrıya kulak verilmesi.
HALİKARNAS BALIKÇISI OLSA
Doğayı, insanı, mitolojiyi, tarihi, denizi, balıkçıları ne güzel anlattı. Ne hoş betimlemeler... Milliyet’te yıllar içinde ne değerli yorumları yayımlandı. Anıları, sözleri, sevgi dolu satırları...
Bugün çevre, doğa sorunları yaşadığımızda başvuru adresi Cevat Şakir Kabaağaçlı. Ben bile defalarca isyan ettim, İzmir’de çok da az bilinen ve uzun süre yaşadığı Hatay semtindeki evinin önünde, ‘Ah Balıkçı, nerdesin?’ diye.
Bugün ‘çevre hoyratlığı’nı, beton yığınları arasında boğulan doğa ve turizm cennetlerini görse ne çok isyan ederdi. Kendine özgü üslubu ile ne anlamlı kampanyalar düzenlerdi. Ve eline kalem alsa, yazsa, yine şu sözlerle bitirirdi yazısını:
“İyi insanlar kırıldıkları zaman sevmeyi bırakmazlar, göstermeyi bırakırlar.”
MUHTARIM DİYOR Kİ…
YASA BEKLİYORLAR
Türkiye’de 50 bin 290 dolayında muhtarımız var. Yurttaşlara hizmet çabası içinde. Demokrasiyse en uç noktası. Belki de en zoru. Halkla içi içe. Her an beraber.
Bu hafta Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Genel Başkanı Bekir Aktürk’le söyleştim. Aynı zamanda Trabzon’da bir mahalle muhtarı. Şu günlerde tüm koşuşturmacası Kovid-19’a karşı yurttaşları koruma, bilgilendirme, aşılama, yardım, bilinçlendirme. Pandemi sürecinin yarattığı zorluklar içinde muhtarlarla sürekli iletişim içinde. Sorunları çözmeye çalışıyor.
Bekir Başkan, muhtarların seçim ve hizmet süreci ile ilgili olarak kapsamlı bir yasa beklentisi içinde olduklarını belirterek, “Mevcut yasalar yeterli değil. Yenilenmesi gerekli. Bu konuda devletimiz hazırlıklar yapıyor. Köy muhtarlıkları yeniden kurulmalı. Büyükşehirlerde köyden mahalleye dönüşenlere tüzel kişilikleri geri verilmeli. Kırsalda kalan köyler var, eski statüye dönerlerse bir çok anlamda hizmet kalitesi ve üretkenliği artacak” diyor.
“Muhtarlar için de birleşik oy pusulası olmalı” değerlendirmesinde bulunan Başkan Aktürk, “Bir kişi muhtar olmak için seçim kuruluna başvurmalı. Bu olursa bir çok sorun ortadan kalkar. Birleşik oy pusulası yanlışları, oy çalınma iddialarını, hizipleşmeleri önler. Muhtarın iki kimliği vardır. Bir yüzünde devlet, diğer yüzünde millet vardır. Devletin sözcülüğünü yapar, millete hizmet ederiz. Görevimiz ülkemizde birlik ve beraberliği ve huzuru sağlayacak adımları da atmaktır” şeklinde konuşuyor.
Başkan Aktürk, şu anda 2 bin - 2 bin 500 lira düzeyinde maaş alan muhtarların ödeneklerinin en düşük memur maaşına endekslenmesinden mutlu olacaklarını da söylüyor.
SEBZE FİDESİNDE DEVLET DESTEĞİ BEKLENTİSİ
Türkiye’nin ‘çağdaş tarım ülkesi’ imajına katkı anlamında önemli bir güç haline gelen fide üreticileri, sertifikalı çileğe verilen ‘devlet çiftçi fide alım desteği’nin sebze fidesi üreticilerine de yansıtılması isteminde.
Türkiye’de 1 milyar fide üretim beklentisi var. Bunun ancak 200- 250 milyon adedi yerli üretimle karşılanıyor. Tamamı neden olmasın?
Bu konuda ciddi çalışan merkezlerden biri de Fide Birlik. Fide üreticilerinin çalışkan Başkanı Rahmi Kandemir şunları anlattı:
“Sebzelerde sertifikalı sisteme girerse tarımsal zenginlik anlamında çok önemli bir adım olacak. Çiftçinin alım gücü düşüyor. Fide fiyatları 1.5 liranın altında değil. Kaliteye göre 4- 4.5 liraya çıkıyor. Aşılı fide çok önemli. Kök yapısı kuvvetli. Dirençli. Çilekte olduğu gibi sebzede de aşılı fideye destek alırsak hem ülke ekonomisine, toprak verimliliğine katkı sağlanmış olur, hem toprağımız korunur, hem de gelecek kuşaklar adına sağlıklı sebze üretilmiş olur.”
Çilek gibi, sertifikalı sebze fidesine de küçük bir destek. Devletin ‘sevgi eli’. Bu küçük destek, geleceğin güçlü Türkiye’sine büyük bir umut penceresi açmış olur.