Dr. Hakan Tartan

Dr. Hakan Tartan

hakantartan35@gmail.com

Tüm Yazıları

Yurttaşların temel şikayeti haline gelen ‘fahiş fiyat’ konusunda piyasaya ‘devlet eli’ değiyor. Hem yasa değişikliği, hem de Tarım Kredi Kooperatifleri’nin devreye girmesi ile fiyatlarda denge hedefleniyor


Yurttaşların son aylardaki en temel şikayetiydi, ‘fahiş fiyat’. Özellikle temel gıda malzemelerinde büyük artışlar yaşandı. Konu, devletin en üst makamlarında da ele alındıkça çözümler üretilmeye başlandı. Özellikle yaklaşan Ramazan bayramı öncesinde bu tür spekülasyonlara ‘geçit vermeme’ konusunda görüş birliği var. İlgili bakanlıklar da devrede.

Haberin Devamı

Özellikle bazı market zincirleri başta olmak üzere ‘piyasa spekülatörleri’ adına ‘en ucuza al, en pahalı sat’ dönemi artık bitecek. ‘Devlet’ devrede. Bu konuda bir süreden beri ‘iki koldan yürütülen çalışmaları’ paylaşmak isterim.

Ucuzluk için çifte doping


Perakende ticaretin düzenlenmesi ile ilgili yasa teklifi TBMM’den kısa sürede geçirilirse önemli yenilikler getirecek. Özellikle yaygın, büyük ve zincir marketlerin ‘üretici üzerinde etkin olan şikayet konusu bazı uygulamaları’ devreden çıkarılacak. Büyük marketlere ödenen maliyet artırıcı katılım, promosyon ve reklam payları kaldırılacak, üretici ve ürün verene ödemeler 30- 45 gün aralığına çekilecek, yerel ürünler değerlendirilerek yerel üretici ve ürün desteklenecek, bankalarla kredi kartı komisyonlarında standart bir oran getirilecek, haksız ticaret uygulaması yapanlar teşhir edilecek ve cezai yaptırımlar uygulanacak. Başka eklemeler de gündemde.

Bir başka ‘piyasa önlemi’ de özellikle temel gıdalar konusunda. ‘Fahiş fiyata’ karşı Tarım Kredi’ye bağlı kooperatifler de daha etkin bir şekilde devrede olacak. Yurttaşların yoğun tükettiği (yağ, şeker, un, patates, soğan, çay) ürünlerde fiyat dengelemesi yapılacak ve ihtiyaç sahipleri ‘makul fiyatlardan alım’ yapabilecek. Ürün ve marka çeşitliliği ise büyük marketlerce piyasa ekonomisi düzeninde devam edecek.

İşin özü şu, bazı temel ürünler devletin müdahalesi ile piyasanın uygun fiyatlarından alınabilecek. Aynı ürünlerdeki çeşit ve marka tercihleri ise diğer marketlerce piyasaya yansıtılmış olacak. Doğru yönetilirse ve piyasada etkin bir yapılanma sağlanırsa olumlu adımlar.

Haberin Devamı

‘Çifte doping’ tüketiciyi rahatlatacak. Beklenti, gecikmeden uygulanması.

Hep dile getiriyorum ya, Türkiye’nin gurur duyduğu tabloyu yaratmak zor değil, yani ‘kendi kendine yeten olma’yı.

Yeter ki, isteyelim. Tarım ve pazarlama sektöründe gerçekleştirilecek ciddi bir planlama zorlukları büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır.

Tarım sektörünün beklediği atılımın ilk adımı da şu, üreticinin desteklenmesi. Yani ithalata bel bağlamak yerine üreticinin gücü ile Türkiye’nin yarınlarına güç katmak.

Ben bu konuda umutluyum. Devlet katında ciddi hazırlıklar yapılıyor. Herkesin destek vermesi gerekir.

Rakamların dili

Bu konuya ‘rakamlar yalan söylemez’ bakış açısı ile şu notu eklemek istiyorum:

“Bir süre önce üreticinin, çiftçinin merakla beklediği yerli üretim buğday için ton başına bin 650 lira fiyat ilan edilmişti. Oysa Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) geçen hafta 400 bin ton ekmeklik buğday ihalesi yaptı. Teklifler toplandı, zarflar açıldı, fiyatlar 2 bin 250 lira ile 2 bin 525 lira aralığında. O zaman konuyu tepeden tırnağa bir daha irdelemek gerekmez mi?”

MUHTARIM DİYOR Kİ…

Kovid-19’da kadının gücü…


Ucuzluk için çifte doping


Haberin Devamı

Yerel demokrasinin sesi ne güzel, ne anlamlı.

Bugün ‘Orda bir köy var uzakta’ örneği bir eski mahalleye uzanıyoruz. Sivas Divriği’ye.

Divriği Kayacık mahalle muhtarı Özlem Kartal. Türkiye’nin en genç muhtarlarından. Tuttuğunu koparan, çalışkan, heyecan dolu.

Üstelik Kayacık’ın ilk kadın muhtarı.

Merkeze 10-15 dakika mesafede. Ve güzel haber. Yazları gurbetçilerin yoğun ilgi gösterdiği Kayacık’ta Kovid-19 yaşanmadı.

Elbette Özlem Muhtarımın özel gayreti ile.

Halkı uyarması ve aydınlatması, bir çok hizmeti Divriği Belediyesi dayanışması, devletin görevlileri ile evlere ulaştırması, sakinleri için bizzat alışverişe çıkması sayesinde.

‘Biz sıkıldık, dışarı çıkacağız’ diyen yaşlılarla bıkmadan usanmadan yarenliği, dostluğu, sohbetleri dillerde.

Ne güzel ki, muhtar  vatandaş elele, Kovid-19’a ‘dur’ demişler.

Su, yol, mezar düzenleme konularında da çalışmaları var. Yaz döneminde yoğunlaşacak.

Dağdan gelen su daha etkin değerlendirilecek.

“Kış aylarında burada yaşlı nüfus ağırlıklı. Çoğu emekli insanlar. Onlarla doğru iletişim kurmak gerekli. Her sorunlarına eğilmek, çözüm aramak. Elimden geldiğince bunu yapmaya çalışıyorum. İnsan sağlığı benim için çok önemli. Kovid-19 büyük sorun. Ne mutlu ki, acı bir olay yaşamadan geçiriyoruz. Özellikle su aktarımı ve kanalizasyon altyapısı konusunda çalışmalarımız devam edecek. Değer verirsen değer bulursun. Benim hizmet felsefem bu” diyor.

Sevindirici gelişmeler bunlar. Özlem Muhtarlarım artsın, benim dileğim de bu.

CAHİT KAYRA OLSA...

Ucuzluk için çifte doping


Hem bürokraside, hem siyasette saygın bir insandı.

Ben siyasette olduğu dönemleri hatırlamıyorum, ama sonrasında özellikle iki kitabım yayımlanırken (Son CHP ve Ne Olacak Bu Memleketin Solu) birkaç kez buluştum ve engin bilgisinden yararlandım.

Bülent Ecevit’in CHP döneminde Enerji Bakanlığı da yapmıştı.

İçindeki derin bilgi ve birikime rağmen o ne mütevazılıktı, konulara hakimiyet, tarihi belgelerin ayrıntıları ve yaşamsal ipuçlarında o ne bilgelikti.

Milliyet’te dizi yazıları da yayımlanmış, büyük ilgi görmüştü.

Ben Murat Bardakçı’nın ‘Tarihin Arka Sayfası’ programında Musul konusunu anlatırken bir kez daha hayran kalmıştım.

Uzun yaşamında kalıcı izler bıraktı.

Kubbede hoş sada...

Cumhuriyetçi, Atatürkçü, demokrat kuşağın Cahit Ağabey’iydi.

Hayatta olsa, sohbete katılsa, bir şeyler yazsa, ‘Masal’ tadında şunları dile getirirdi:

“Irklar, ırkları yok etti. Yakılan, yıkılan uygarlıklar, petrol kavgaları, siyasi katiller, çılgın diktatörler, kökten yobazlıklar, ahlaksızlıklar ve hırsızlar ve cennete hile ile girmeye çalışan politikacıların çirkin oyunları... Zırdeli bir dünya kaldı geriye...”

Mercimek ‘olur’u kanıtlandı

Bakliyat ürünleri artık soframızda daha çok yer alıyor. Hem sağlıklı, hem vitrin ve saklama ömrü uzun, hem seçenekleri var, hem de lezzetli ve besleyici. Pandemi sürecinin bize belki de ‘beni hatırlayın’ dediği ürünler arasında. Kırmızı ve yeşil mercimek, börülce, nohut, bulgur, kuru bakla, kuru fasulye, mısır, pirinç, soya fasulyesi, tarhana...

Ben aile, eş-dost sofralarından gözlemliyordum artışı. Ama resmi rakamlar da var. Tüketimde dünya çapında yüzde 10’a yaklaşan artış olmuş. Türkiye’de de hem üretimde, hem de tüketimde artış söz konusu.

Tarım ve Orman Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ‘mercimek alım fiyatına getirdiği destek’ sektörü hareketlendirdi, üretim arttı. Bu aslında bir anlamda 1980’li 1990’lı yıllardaki 2 milyon ton bakliyat üretimine ulaşmak demek.

Üretici desteklenir, doğru yönlendirilirse hem üretim artışının, hem üretenin mutlu olmasının sağlanması mümkün. Mercimek desteğinde ve yaşanan gelişmelerde bu ortaya çıktı. Diğer bakliyat ürünlerinde de aynı yaklaşım neden olmasın? Özellikle de nohutta.


Gübre desteği üretim demek

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesiyle gübre fiyatlarındaki yüksek artışa karşı üreticinin yaşadığı sıkıntı hafifletildi. Hububatta dekar başına 8 TL olan destek 16 TL’ye, organik gübre kullanan üreticilerde dekar başına 10 TL olan destekleme ödemesi 20 TL’ye ve diğer ürünlerde de 4 TL’den 8 TL’ye yükseltildi. Bu desteğin en önemli katkısı hiç kuşkusuz ‘üretim’ olacaktır. Yüksek girdiler nedeniyle ‘üretimde kararsız’ kalan birçok üretici toprağını yeniden ekip biçecektir.

Patates ve soğanda alarm

Son dönemlerde patates ve soğan üreticilerinin, ürünlerini değerlendiremedikleri, zarar ettikleri sıkça dillendirilen bir konu. Bir ara fiyatı 4-5 liralara yükselen iki ürün de şu anda 1-2 liralar düzeyinde. Ne var ki, hava sıcaklıklarının artması, erken hasadın gündeme gelmesi ile soğan ve patateste stok fazlalığı olabilir. Üretici, “Geçen yıl para kazanmadık. Bu yıl girdiler arttı, ürün çok. Satamazsak zorda kalırız” diyor. Bir anlamda soğan ve patateste ‘tehlike çanları’ çalıyor.

ZEYTİNYAĞINDA ‘MERDİVEN ALTI’ SANCISI

Zeytinyağında özellikle tüketici fiyatlarının ucuzlaması için ‘yüzde 1 KDV’ konusundaki çalışmalar sürerken, bir önemli konu daha dile getiriliyor: Taklit ve tağşişler.

Ucuzluk için çifte doping


Tüketici daha ucuzunu tercih ederken, aslında ciddi bir sağlık tehdidi ile de karşı karşıya kalıyor. Saf, sağlıklı ve lezzetli zeytinyağı alacağım derken, birçok tüketici ‘merdiven altı üretim zeytinyağı’ ile kandırılıyor. Merdiven altı ürünlerin birçoğunda prina, kanola ve aspir yağı karışımı var.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, üretimin artması ile Türkiye’nin dış pazarlardaki potansiyelinin de arttığını belirterek, şunları ifade ediyor:

“ABD’de Türk zeytinyağına ilgi devam ediyor. İhracatımızın yüzde 30’u bu ülkeye. Yılın ilk verilerine göre yüzde 30 artış var.”
15 milyon dolarlık ihracatın da ötesine gitme çabaları sürüyor. Sektör, aktif ve heyecanlı.