Zafer İşeri / (Avukat, Öğretim Görevlisi)
Ülkemizde ve dünyanın pek çok bölgesinde kripto paralara yönelik hukuki bir düzenleme bulunmamaktadır. Dijital ortamlara özgü, şifrelenmiş sanal paralar, kontrolsüz bir sistem içerisinde müdahale imkânı olmaksızın riskleri ve sorunlarıyla birlikte büyüyen bir piyasa oluşturmaktadır.
2008 yılından beri kullanılan ancak devletler tarafından yok sayılan bu eşya, yazılım algoritmalarından oluşmuştur. Değiştirilemeyen, silinemeyen ve takip edilebilen bir teknolojidir. Teknik açıdan para olabilmesi için karşılıkları olması, bu açıdan güvence verilmesi gerekmektedir. Paranın değerini koruması ve manipülasyonlara dirençli olabilmesi için sayısının belirli ve kontrol edilebilmesi gereklidir. Böyle bir şart sağlanmaksızın sanal olarak varsayımsal bir sınır ya da sınırsız kapasiteyle üretilen değerlerin, yasal yaptırımlara takılmaksızın haksız kazanç elde edilmesini kolaylaştırıcı bir nitelik arz ediyor. Vergilendirme sistemine dahil edilmemesi de toplumsal bir sakınca oluşturuyor.
Kullanımları ve
Bülent AKARCALI / Sağlık ve Turizm eski bakanı
ABD ve AB’nin yaptırım uygulama-larını, sömürgeci yönetim anlayış ve davranış döneminden kalan, tamamen kendi çıkarlarını korumak için kendinden zayıf olduklarına inandıkları ülkeleri kendi kendilerine koydukları evrensel ilke ve kural diye sundukları şart ve kurallar doğrultusunda cezalandırmak amaçlı bir politika diye tanımlayabiliriz.
Batı’nın, sorunları ciddi müzakere yoluyla çözmeye çalışmak yerine, tepkilere dayalı kararlarla çözebileceğine hala inanır olması insanlık adına gerçekten üzücü ve talihsiz bir durumdur.
Rus tepkisi
Türkiye’nin uzun yıllardır karşı karşıya kaldığı bu yaptırım uygulamalarına direnmesi yanında en son Rusya’nın da ciddi bir tavır koymak durumunda kaldığını gözlemliyoruz. Avrupa Birliği’nin yaptırım uygulama açıklamasına, Rusya’nın verdiği sert cevap artık yaptırım modasının geçtiğini belgeleyen, Türkiye’den sonra ikinci bir kanıtıdır.
Muhalif Navalny nedeniyle Rusya’ya yaptırım başlatarak Pandora’nın kutusunu
Mustafa Kemal Ulusu - TFF eski başkanı
Değerli okurlarım, daha evvel aynı başlıkta ve 2 no.’lu yazımda, yaşadığım güzel beldem Bodrum- Gündoğan’da, Devlet Millet El Ele verdiği takdirde neler yapılabileceğini konu etmiştim, bu yazımdaysa bu konuyu biraz daha genişleterek, tüm Bodrum ile Muğla’nın, Milas, Datça, Marmaris, Fethiye, Dalaman, Ortaca vb ilçelerinde neler yapılabileceğini ve bu sayede de ülke turizmine ne gibi büyük katkılar sağlanabileceğini sizlere sunacağım.
Rahmetli Turgut Özal’ın Başbakan olmasıyla ülkemizde ilk defa başlayan çok büyük turizm reformlarında Antalya Belek, Beldibi, Kemer, Side vb ilçeleriyle başı çekiyordu.
Buralarda çok modern turistik tesisler, bünyelerinde golf alanları, tenis kortları , mini ve nizami çim futbol sahaları ile çığ gibi büyüyordu, ama bu tesisler maalesef sadece yaz aylarında turist görebiliyordu, koca kış ise çok az dolulukta geçiyordu, bu da tesisleri zorluyor ve turizm gelirimizi de menfi etkiliyordu.
Bunu şu şekilde çözebilirdik.
Tüm dünyanın peşinden
Bülent AKARCALI - Sağlık ve Turizm eski bakanı
Bir süre önceki yazımda, ülkemizin Yunanistan ve Kıbrıs’la olan ilişkilerinde, Biden’ın aynen Yunanistan Başbakanı gibi düşündüğünü ve bu yetmezmiş gibi Dışişleri Bakanının da Rum ve Yunan tezlerini destekleyen beyanlar verdiğini belirtmiştim.
Her ikisinin de, ya tarih bilgisinden ciddi bir şekilde yoksun olduklarını ya da Türkiye’ye olan ön yargılarını aşamadıklarını görmekteyiz. Dışişleri Bakanı Blinken çok yakın bir tarihte, sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Ersin Tatar’ın Kıbrıs’ta tek çözümün artık 2 ayrı Devlet olabileceğini belirten beyanatlarına karşı, Başkan Biden ve kendi adına aynen şunları söylemektedir: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kıbrıs Türk lideri Tatarın Kıbrıs’ta iki devletli çözüm çağrıları için üzgünüz. Joe Biden tüm Kıbrıslılar için barış ve refah sağlayan iki bölgeli iki toplumlu bir federasyona desteğini uzun süredir dile getirdi.
Bu görüşü belirten zihniyete:
1960’ta
Prof. Dr. H. Sami TÜRK - Adalet eski Bakanı
3. Türkiye’de Uzay Çalışmaları
Şimdi Türkiye, Uzay Çağı’nın gerisinde kalmamak için bu yarışa katılmak istiyor. Dünkü bölümde değinildiği gibi, Ay’a ve Mars’a gidilmesi daha 1950’de, hatta daha önce dünya genelinde geleceğe dönük bir düşünce olarak ifade edilmekle birlikte; şimdiye değin Türkiye’nin olanakları, bu alanda bir çalışmaya girilmesine elverişli değildi.
İlk kez 26.9.2011 tarih ve 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kararname(7) ile getirilen “Görevler” arasında “Uzaya ilişkin ulusal egemenlik kapsamındaki hakların kullanılmasına karar vermek”; “Uydu ve hava araçları tasarım ve test merkezleri, uydu, fırlatma araç ve sistemleri, hava araçları, simülâtörler, uzay plâtformları dahil havacılık sanayi, uzay teknolojileri ve uzayla ilgili her türlü ürün, teknoloji, sistem, araç ve gereçleri yapmak, yaptırmak, kurmak,
Bülent AKARCALI Sağlık ve Turizm eski bakanı
Uzun bir süredir Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler hakkında sessiz kalan İngiltere’nin bölgede hareketlenmeye başladığını, devreye girme kararı aldığını ve bu yönde, Dışişleri Bakanı Dominic Raab’ın taraflarla bilgi alışverişi yaptığını görüyoruz.
Yüz yıl boyunca Kıbrıs’ı yönetmiş şu anda Kıbrıs’ta, 3.000 askerin konuşlandığı iki büyük askeri üsse sahip, dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle çok yakından ilgilenmesi gereken İngiltere’nin şimdiye kadar olan sessizliğinin nedeni, The Times gazetesinin haberine göre “son 5 yıldır Brexit’ten dolayı uluslararası alanda geri durulmuş” olması.
Sonuç olarak, İspanya’da Cebel-ü-Tarık Kayası ile Akdeniz’in giriş kapısını elinde tutan İngiltere, 2021’de Akdeniz’in doğusu da benden sorulur hatırlatması yaparak, bölgede asli bir oyuncu olarak ortaya çıkma kararı almış ve bunu uygulamaya geçmiştir.
Osmanlı döneminden itibaren Hindistan’a giden deniz ve kara yollarını elinde tutmak İngiltere’nin
Zafer İşeri Avukat Öğretim Görevlisi
Ölen kişinin öncelikle mirasçıları onun çocuğu ve torunu gibi alt soyudur. Bu kişilerden herhangi biri, miras bırakandan evvel vefat etmiş olursa onun payı, kendi çocuklarına kalacaktır.
Şayet ölenin çocuğu ya da torunu bulunmuyor ise bu halde anne ve babası mirasçı olacaktır. Hem alt soy hem de anne baba olmadığı durumlarda ölen kişinin mirası hala ya da dayıya veya onların çocuğuna geçer.
Çocuklar açısından vefat eden babalarından kalacak miras payı, evlat edinilmiş ya da başka anneden doğan ve nüfusa kaydettirilmiş çocuklarla aynı şekilde, onlar anne baba bir öz kardeşmiş gibi hesaplanır.
Narmina Mustafayeva / Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu
O gece orada yaşananları dinlerken insan donup kalıyor.
Üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen Hocalı’da yaşanan soykırımı dinleyenler bu acıyı cismen hissedebiliyor.
Örneğin, o korkunç geceyi yaşayanlardan bir görgü tanığı “Allah’a yalvardım, bana yardım etme, beni öldür diye yalvardım” diye feryat ediyor.
Bu cümleyi duyunca, “bu kadarı nasıl olabilir?” diye soruyor insan kendine. Bu düşünceyle Hocalı’da Azerbaycanlılara karşı olan zulmün boyutunu tasavvur edebiliyoruz.
Dünya tarihi günümüze kadar birçok savaşlara tanıklık etmiştir. Savaşlar esnasında uluslararası hukukun ilkeleriyle bağdaşmayan, insani değerleri hiçe sayan tavır ve icraatın 20. yüzyılda nadir örneklerinden biridir Hocalı soykırımı. Ermenistan Silahlı Birlikleri tarafından bir gecede hunharca katledilen çocuk, kadın, yaşlı sivil rakamlarına baktığımızda bunu açık şekilde tespit etmiş olursunuz.
Dağlık Karabağ’da 2500 ailenin toplamda 7000 kişinin yaşadığı bir yer Hocalı. Küçük, kendi