Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İsmail Özcan -  Çağdaş ve modern insan olmanın başat göstergelerinden biri de birey olmaktır. Birey olmak, her şeyden önce yetişkin olmak, eski deyimle mümeyyiz olmak, yani doğruyu-yanlışı ayırt edebilmektir. Herhangi bir konuda inancı, düşüncesi, görüş ve kanaati olmaktır. Bunları gerektiği yerde, gerektiği mecliste ve ortamda ifade edebilmektir. Birey olmak; kişinin bilgisini, birikimini, mesleki liyakatini, var olan herhangi bir ayrıcalığını özgüven içinde sergileyebilmesi demektir.

Birey biatı reddeder

Haberin Devamı

Birey olmak, sürünün bir üyesi değil, özne olmaktır. Her konuda, her alanda akılla, mantıkla, bilimle bağdaşmayan sözlere, davranışlara, uygulamalara itiraz etmektir; sorgulamaktır. Körü körüne biat ve itaati reddetmektir. Bir insanın kişiliğini, birey oluşunu kanıtlamasının bunu yapabilmesinden daha üstün ve inandırıcı bir ölçüsü yoktur.  

Bu dünyada var olma bilincini hiçbir şey birey olmak kadar hissettirmez. Ne herhangi bir kimlik, ne herhangi bir aidiyet, ne de herhangi bir mensubiyet!

Uygar ülkelerin, başka bir ifadeyle gerçek demokrasilerin özgürlük konusunda ulaştığı en son nokta, vatandaşlarının bireysel özgürlüklerini kısıtlamasız olarak tanıması, birey olmalarının önündeki engelleri kaldırmasıdır. Bugün için bunu başaranlar sadece demokratik Batılı ülkelerdir.   

Tam teslimiyet

Tarihte de günümüzde de tanrısal ve beşerî bütün dinlerdeki, monarşilerdeki, diktatörlüklerdeki ve radikal ideolojilerdeki en büyük sorun; mensuplarının, uyruklarının ifadeye koyduğumuz şekilde birey olmasının en baştan önlenmiş olmasıdır. Birey olmanın önünü açan, bunun için gerekli ortamı hazırlayan tek rejim çoğulcu demokratik rejimdir. Birey olmanın engellenmesi sebebiyle monarşilerde, diktatörlüklerde, otoriter yönetimlerde riyakârlığın, dalkavukluğun, evet efendimciliğin yaygın olması hiç sürpriz değildir.  

Zaman zaman din kurumunda ve ona bağlı yapılarda ortaya çıkan ve kamuoyunda nefretlere, isyanlara sebep olan ahlaksızlıkların, sahtekârlıkların, çağdışı, yasa dışı olayların esas sebebi, söz konusu kurumda ve bağlı yapılarda itirazın, sorgulamanın, aklın kullanılmasının, yani birey olmanın engellenmesidir. Sorgusuz sualsiz itaatin, teslimiyetin en baştan kabul edilmiş olmasıdır. Çünkü bu yapılarda mürit ve mensup durumundaki insanlara “gassal elindeki meyyit”  (yıkayıcı elindeki ölü) gibi olma, yani tam bir teslimiyet, bir ölü gibi tepkisizlik telkini yapılmaktadır. Bu yolla akıl ve irade ve bunların eseri olan itiraz ve sorgulama devre dışı bırakılmaktadır. Şeyh, mürşit, hoca efendi diye nitelenen insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, bir bildiklerinin olduğuna inanılmaktadır.

Haberin Devamı

Yozlaşma ve siyaset

Özünde dinin de, tarikat ve cemaatin de esas amacı iyilik ve güzelliktir. Hem kişisel hem de toplumsal hayatta doğruluğu / dürüstlüğü, barışı, kardeşliği egemen kılmaktır. Tarihte bu rollerini yerine getiren tarikat ve cemaatler var olmuştur. Ama ne yazık ki son yüzyıllarda bu oluşumlarda hızlı bir yozlaşma, esas amaçtan uzaklaşma, dünyevi/maddi çıkarlara yönelme temel gidişat olmuştur. Bu yapılar esas işlevleri gereği mutlak bir şekilde siyaset üstü/dışı kalmaları gerekirken siyasetin merkezinde yer alma çabasına girmişlerdir.  

Haberin Devamı

Dünya çıkarları, kişisel hırsların tatmini esas amaç olunca bu oluşumlarda dinsel ifadeyle en büyük günahlar işlenmekte; insanların ruhları, bedenleri, sahip oldukları olanaklar acımasızca sömürülmekte; en çirkin cinsel taciz ve tecavüz olayları yaşanmaktadır. Badeci şeyhler, kerameti kendinden menkul sahtekâr mürşitler bu yüzden karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunlar yaşanırken mürit ve mensup durumundaki hiç kimsenin bir tavır ortaya koyamaması, bir itiraz yükseltememesi, anlatmaya çalıştığımız gibi kişiliğin, birey olmanın en baştan önlenmesi, daha açık bir anlatımla öldürülmesidir. Müritlerin, mensupların sürü haline getirilmesdir.  

İyiliklere, başarılara ulaşmak için birey olmak ne kadar gerekliyse; kötülüklere, yozlaşmalara engel olmak için de o kadar gereklidir!