Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Savaş, politikanın başka araçlarla sürdürülmesinden başka bir şey değildir”

-Carl von Clausewitz

Ateşle barut yan yana daha fazla duramadı ve sonunda beklenen patlama İsrail’in İran’a saldırmasıyla gerçekleşti. İran ile İsrail hem kimlik siyaseti bakımından hem de uluslararası çıkar dengeleri bakımından birbirilerine zıt konumdadırlar. 1979 İran Devrimi’nden sonra Batı karşıtı bir çizgiye geçen İran ile Batı’nın değerlerini Orta Doğu’da temsil ettiğini iddia eden İsrail kültürel olarak çatışmaktadır. Öte yandan bölgenin iki önemli askeri gücü olarak uluslararası arenada çıkar çatışması içindedirler. Bu iki güç şimdiye kadar daha güçlü aktörler tarafından kontrol altında tutuluyorlardı. Ancak artık dünyadaki sistem değişiyor ve giderek I. Dünya Savaşı öncesi vaziyeti andırıyor.

Haberin Devamı

18.Yüzyıl, Napolyon savaşlarının sona ermesiyle kapanmış, 19. Yüzyıl Avrupa Uyumu (Concert of Europe) ile göreceli barışçıl geçmiştir. Bu dönemin başlangıcı 1815 Viyana Kongresi’ne dayanmaktadır; bu sebeple Kongre Düzeni olarak da anılır. Fransız İhtilali Avrupa’nın köklü, büyük devletlerini epey korkutmuş, yüzyıllardan beri süregelen soyluların iktidarını tehlikeye düşürecek halk hareketleri karşısında kolektif savunma yapmaya itmiştir. Ayrıca birbirleriyle savaşmak yerine, iş birliği halinde dünyanın nimetlerinden (sömürgecilik) faydalanmak istemişlerdir. Napolyon’u mağlup eden Dörtlü İttifak (Avusturya, Prusya, Rusya, Britanya) aralarına akıllı bir şekilde Fransa’yı da alarak Avrupa ve dünyanın geleceğine beraber karar vermeye başlamışlardır. Bu sistemin kurulmasında Avusturyalı diplomat Klemens von Metternich çok önemli rol oynamış, zekice bir diplomasi ile 30 yıl boyunca dönemin büyük devletlerini iş birliği içinde tutmayı başarabilmiştir.

Yeni bir Kongre Düzeni oluşabilir mi?

Günümüze dönecek olursak, Trump’ın belki de farkında olmadan, aslında istediği yenilenmiş bir Kongre Düzenidir. Kendisi gibi otokratik liderler ile, bir holdingi yönetir gibi dünyaya hâkim olmayı arzuluyor. Devletler arası diplomasiden ziyade patronların oturduğu bir yönetim kurulu masasını andıran bir sistem peşinde koşuyor. Ancak Trump bir Metternich değil, o yüzden İsrail’i bile kontrol edemiyor. Metternich güç dengelerini kıvrak bir şekilde idare ediyordu ancak Trump kendi müttefiklerinin topraklarına bile göz koyuyor. ABD, Çin, Rusya, AB dört büyük güç olarak dünyayı uyum içinde yönetmekten çok uzaklar, dünya bir çıkmaza doğru sürükleniyor.

Haberin Devamı

İç politikanın dışa vurumu

Bugünkü güç dengelerinin bir dünya savaşına mâni olabilmesi için önce iç politikada liderlerin sorun yaşamaması gerekir. Ancak hem Trump hem Netanyahu oldukça kutuplaşmanın mevcut olduğu bir atmosferde iktidarı elde tutuyorlar. Los Angeles’taki protestolar Trump’ın zayıf noktasını gözler önüne serdi. İsrail’de ise Netanyahu her an dağılabilecek bir koalisyonun içinde ve aşırı sağı mutlu etmeye çalıştıkça ülkenin liberal görünümlü kesimini giderek kaybediyor. Politikalarını sürdürebilmek için bu sefer tek çare savaş çıkarmak oluyor.

19.Yüzyıl’daki Avrupa Uyumunda bile büyük güçlerin engel olamadığı krizler çıkmıştı. İtalya ve Almanya’nın tarih sahnesine çıkışı önlenememişti. Uyumu asıl bozan ise Osmanlı’nın dağılış süreciydi. Önce Kırım Savaşı, daha sonra Balkanlar’daki isyanlar I. Dünya Savaşı’nın tetikleyicisi olmuştu. Günümüzün Balkanlar’ı öyle anlaşılıyor ki Orta Doğu olacaktır. Çok daha geniş çerçeveden bakarsak aslında Osmanlı’nın dağılma süreci hala tamamlanamamış, sancıları devam etmektedir.