Ne mutlu bize ki, şubat sonunda futbolun Avrupa’sından bahsedebiliyoruz, çeyreğinden, yarımından da olsa final konuşup -fantezi katsayımıza göre - şampiyonluk hesapları bile yapabiliyoruz.
İmrenirdik. Eriştik.
Her türlü eleştirinin üzerinde Fenerbahçe ve Galatasaray’a teşekkürler bir kere.
Gelelim sadede...
***
Fenerbahçe’nin iç hesaplaşmaları artık Fenerbahçe’yi de aştı bu coğrafyadaki her vatandaşa zarar verecek boyutlara ulaştı.
Başka coğrafyalardaki vatandaşlarımızın işi ise daha zor!
Schalke, Fenerbahçe’nin dublörü... BATE, Galatasaray’ın vekili... Aslında bu bir Fenerbahçe - Galatasaray mücadelesi!..
Hem de kıyasıya ve hayati. Etkileri Cumhuriyet’in yüzüncü yılına kadar sürecek belki.
Evet... Tarihin en “sıra dışı”, en “fantastik” derbisi oluyor bu:
İki ayrı kıtada oynanacak.
Bir devre bugün, bir devre yarın, iki gün sürecek.
Kazanan hepsini alacak;
Kaybedenin elinde iki tartışmalı adam kalacak!
Fenerbahçe mi?.. “Yorum yok”!.. Daha doğrusu “yeni” bir yorum yok.
Çünkü tam “iki hafta önce” yazmışım. Mersin, Bate ve Trabzonspor maçlarından önce, hem de Sivasspor’a yenildikten sonra:
“Fenerbahçe Şampiyonluğun En Büyük Adayı” demişim.
Ve gerekçelendirmişim:
***
“Çünkü Fenerbahçe futbol takımı ilk ve en hayati eksiğini giderdi.
Hareketlendi.
Aziz Yıldırım taraftarı karşısına aldı”. “Taraftar Aziz Yıldırım’ın tavrından bıktı”.
“Küfür etti”!
“Zılgıtı yedi”.
İyi de, kim bu taraftar?
Nazım Hikmet’in Gülhane Parkı’ndaki Ceviz Ağacı gibi, yüz bin elle okşayan, yüz bin gözle şaşan, yaprakları yüz bin yürek gibi çarpan yekpare bir dev mi?
Değil tabi.
Benim komşum Mükerrem Teyze de Fenerbahçeli, Genç Fenerbahçeliler’in 16 yaşındaki küfürbaz ve bıçkın üyesi Mustafa da.
Apaçık ortada... Drogba transferi Fenerbahçe’ye “asit” etkisi yapıp ciğerini yaktı ve yönetimle tribün arasındaki çelikten bağları bile eritti.
Kopmaz denirdi. Daha sahaya çıkmadan Drogba’nın buharı yetti!
Peki, ya Galatasaray’a tesiri?..
Böylesine güçlü futbol kimyasalı, üretimde kaliteyi yükseltmesinin yanı sıra kendi kabına da zarar vermez mi?
Hem de nasıl!
“Galatasaray’ın Drogba’sı olmuş, almış başkanın kucağına oturtmuş”!..
***
Bizi bu hale düşürenlerin kulakları çınlasın, gerçekten utanıyorum artık tükürükten bahsetmeye!..
Lakin iki büyük kulübü karşı karşıya getiren bir mesele ve Meireles’te fikrimizi söyleyip Melo’da ıska geçersek tarafsızlığımız nerede...
Ben mevzuattan falan anlamam. Olaya bakarım, yapılanı tartarım, kıyaslarım.
Ve bence doğru olanı yazarım.
Yazdığımda kimin tarafında olacağıma da önem vermem, kimin karşısında yer alacağıma da.
Başlayalım:
***
Biri Abdullah Avcı’ya “birinci vazifesini” hatırlatıversin lütfen!.. Belli ki aklı karışık... Unutmuş asıl işini.
Kim bilir, belki de cin olmadan hepimize “çarpıcı” gelecek seçimlere hevesleniyor, fantezi bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Fantezi iyidir...
Ama önce tartışılmaz olacaksın sonra tartışılacak eylemlerde şansını deneyeceksin... Karizman olası hataları başlamadan asgariye indirecek, güven verecek. Yanılsan bile, zamanın olacak yolcu edilmeden ki, fantezinde ısrar edebilesin. Başarabilesin.
Avcı yolun başında, Milli Takım “hayati” Brezilya yolundayken, ve fantezilerin sonuçları ortadayken, bizim durum fantezi sanki?
Açık söyleyeyim; bütün bunların sebebi Fatih Terim!
Çeşit çeşit sigara üretip, çikolatadan şık paketleyip, süsleyip püsleyip pazarlayıp sonra da üzerine “kanser yapar” yazmak gibi bir şey bu!..
“Bahis şikesi futbolun kanseri”...
İyi de...
Kumarın reklamından, sponsorluğundan futbola para sokuyorsan, kumar olan her yerde mevcut “hile hurda mafyaya” da katlanacaksın.
Nasıl ki, devlet hem sigara yapıyor, hem sigaradan tonla vergi alıyor ve bir yandan da sigara ile mücadele ediyorsa, futbol da kumardan nemalanacak ve kumarın getirdiği yozlaşma ile cebelleşecek.
Bitmeyecek bir mücadele bu.
Kimse şaşırmasın Avrupa Polis Birliği Teşkilatı’nın açıklamasına.