Vietnam dönüşü ruhsal sorunlarda zirve yapan Amerikan askerleri ile klinik yaşamımıza dahil olan “Travma sonrası stres bozukluğu” var ya... Futbol parantezinde “tam ortasındayız” cümle alem!..
Geçtiğimiz sezon “travma”...
Bu sezon, “sonrası”...
Ligin yarısı, tam ortası.
Acayip bozuk ayarlar. En tehlikeli noktası.
Sadece sahada, kulübede, yönetimde, kulüpte değil, futbola dokunan herkeste, hepimizde.
Hatta futbolun forma renkleriyle bulaştırdığı salonda, pistte, havuzda, ringde.
Kılavuzu Rasim Ozan Kütahyalı olanın burnu “soğuktan” kurtulmaz!.. Sabaha karşı hava alanında Sneijder bekler, biraz “garip” epeyce “grip” olur döner.
Ayıptır be kardeşim...
Emin olmadan canlı yayında nasıl anons edersin:
“Sneijder 1.30’da geliyor”.
“Eveeet... Şu anda özel uçağa bindi yola çıkıyor”!
“Sevgili izleyiciler, Rasim Ozan Kütahyalı garanti veriyor”.
Düşünün; muhtemel transfer sayesinde en coşkulu adam olması gereken Ultraslan Başkanı bağlanıp “Ne yapıyorsunuz birader ?” diyor.
Üç Büyükler’i ikinci devrede bekleyen “muhtemel engellere” mezura tuttuğumuz seride, sıra Beşiktaş’ta.
“Getirileri” tahmine dayalı, “götürüleri” 100 milyon dolar fiyatlı Snejder ile Belhanda futbolumuzun son damla kanını vakumlarken - üstelik yalvar yakar, aman yenge bizi kurtar şartlarında - “kıt kanaat Beşiktaş’ın” lastiği nerede nasıl patlar diye sormak biraz insafsızlık gibi oluyor, ama biz de işimizi yapmak zorundayız sonunda.
Bakmayın sıkıntılarına... Beşiktaş da büyük, Beşiktaş da zirveye oynuyor ve bu netameli kaygan yolda elbette Beşiktaş’ı da tehlikeler bekliyor.
Hatta; Fenerbahçe ile Galatasaray “evden işe memursa”, Beşiktaş “ip cambazı kadar” riskli durumda.
***
Birinci tehlike tamamen Beşiktaş’ın kontrolü dışında!..
Sezona iflasın eşiğinde başlayan dev çınarın kurumaya ramak kalmışken yeşerip serpilmesinde elbette Samet Aybaba’nın “doğa bilgisi ve sevgisini” ön plana koymak lazım.
Ligin ikinci yarısında üç büyüklerin lastiği patlarsa, nerede/nasıl/neden olasılıklarına tahmin üretiyorduk ya...
Fenerbahçe var sırada.
Kolay iş!..
Fazla aramaya gerek yok.
Zaten bir lastiği patlak durumda Fenerbahçe’nin (Hoca).
Bir tanesi de “inik”(Başkan). Göz göre göre kaçıyor havası.
Taraftar ve camiadan imal edilmiş “ikinci dingil” olmasa, geçen seneden beri otoparkta olmalıydı Fenerbahçe.
Sezonun ilk yarısında “olmuşları” konuştuk durduk Antalya cennetinin verdiği rehavetle... Şimdi sıra “olacakları” tahmin etmekte!..
Burası “Ters Köşe”...
Sneijder Galatasaray’a vites attırır, Belhanda Fenerbahçe’yi uçurur, Beşiktaş Fernandez’i yeniden transfer etmiş gibi olur temennileri güzel de; Üçbüyükler’i bekleyen tehlikeler ne...
Devlerin yumuşak karnı, zayıf halkası neresi?
Patlarsa lastik nereden patlar?
Gelin, beyin cimnastiği yapalım isterseniz!
Önce Galatasaray:
2012 FIFA Puskas Ödülü’nü Fenerbahçe’nin Slovak yıldızı Stoch kazandı. Helal...
Gerçi anlık bir hadise ama futbolun patlama noktasıdır gol ve onun en iyisi Stoch’a aitse, Fenerbahçe’ye tescillenmişse ve bizim Süper Lig’imizdeyse tadına doyum olmuyor.
Az buz iş değil; Stoch’un geride bıraktığı yıldızlar, Falcao ve Neymar..
Her türlü ekonomik, romantik, sportif bağlamda müthiş bir futbol fantezisi.
Keyif malzemesi.
Gençlerbirliği’ne attığı voleyi al, ekranda döndür dur sabaha kadar.
Lakin ne mümkün!
Bozuk saat bile “günde iki kere” doğruyu gösterir. Biz “yılda” iki kereye razıyız! Bir Ocak’ta, bir Temmuz’da.
Göstersinler “bozuk” taraflarını.
“Fanatik, komplo teorisyeni, taraflı ve kendi takımını sevmekten çok rakip takım düşmanı” yorumcularımız nerede?
Haydi arkadaşlar göreve. Ülkenin ve tüyü bitmemiş yetimlerin size ihtiyacı var!
***
Her takımın var, ama acil ihtiyaç Galatasaraylılar!
Fenerbahçe, Belhanda’yı alsa, bir ay sonra ne diyecekler:
Bugüne kadar ne bekledi Aykut Kocaman?.. “Vazgeçtim, Fenerbahçe’deyim” zor laf mı?
Az daha otelin resepsiyonundan da soracaklardı; “Aykut Bey, sizin hesabınız da takımla birlikte mi” diye!..
Ne diyecekti?
“Abdullah Bey’e sorun” mu?
Kendisi istifa etti.
Abdullah Kiğılı “Devam ediyor” dedi.
Mesele hallolmuş muydu yani?