Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



   Galatasaraylılar, "Beleş Stat" yakıştırmamdan hem çok alınıyorlar, hem de çok iyi ifade ediyorlar alınganlıklarını! Sitemler... Teessüfler... Galatasaray'ın şanlı tarihini anlatanlar.
   Size bir şey söyleyeyim mi? 100 milyon dolarlık Olimpiyat Stadı'nı Fenerbahçe'ye de verseler "Beleş Stat" olurdu benim için; Beşiktaş'a da verseler... O stada sadece bir kulüp taraftarlarının kuruşları, liralarlı, vergi ve kesintileri geçmedi ki yıllarca.
   Bunun parsellenmiş orman arazilerini imara açmaktan ne farkı var? Veya "genel af"tan. Hukuk, adalet ve eşitlik ilkesi ayaklar altında.
   Bugüne kadar Galatasaraylı olarak bir tek Mehmet, hak verdi bana; "Abi düşündüm de sen haklısın galiba" dedi... "O stat halkın ortak malı. Olimpiyat için yapıldı"...
   Mehmet, yirmili yaşlarda Batman'ın Diyarbekr Aşireti'nden bir genç... Güleç, akıllı ve İstanbul'a tutunmaya çalışıyor. Bir Galatasaraylı olarak, kamu malı stadın, kulübüne zimmetlenmesinden rahatsız oluyor.
   Mehmet, konuşurken biri daha karışıyor:
   "Stadı Fenerbahçe'ye vermiş olsalardı, Hıncal Uluç çoktan dava açmıştı".
   O, galiba Fenerbahçeliydi...
   Neyse, "Beleş Stat" saptamamda Galatasaraylı bir fikirdaşım var.
   Zaten niye yazıyoruz ki? Bir tek Mehmet anlasın, o kadar.

   Ne yaptın hocam
   Galatasaray, Kopenhag'daki "nostaljik" kupasını kazandığında ekrana Fatih Terim geldi. Hoca takımdan memnun görünüyor ve duygularını şu cümleyle anlatıyordu:
   "Özellikle ilk yarıda sahada eskiyi çağrıştıran bir Galatasaray vardı".
   Sıradan bir saptama gibi değil mi?
   Oysa tespit, doğru olduğu oranda dehşet vericiydi!..
   Ne yapmıştın sen Hocam?.. Çıtayı nereye koymuştun ki, "yeni" kelimesinin reklam sloganından hayat felsefesine kadar egemen olduğu bir dünyada, "eski"ye ulaşmayı hedef edinmek zorundaydın.
   Kendini tekrar edebilmen başarıydı.
   Modelin "eski takım", misyonun "eski vizyon", tarihin tekerrür etmesi tüm camianın biricik hayaliydi.
   Bu gerçekle motivasyon sağlamak ise eski çorapları yamayarak şıklık taslamak kadar zor ve anlamsızdı.
   Hocam, bu işi başımıza sen sardın!
   Ya çık "Eski Galatasaray bir illizyondu" de, ya da "yeni" peşinde koştuğunu açıklayarak, yaşanmışları küçümse!..
   Biz acı gerçekler yerine, tatlı hayalleri tercih eden ırkın ahfadıyız ve balık hafızalıyız.

   Hatırladığım kadarıyla, epeyce yıllardır hiçbir sezona bu kadar avantajlı başlamamıştı hakemlerimiz.
   Geçen sezondan kalan birkaç "Beşiktaş'a hoşgörü", "Fenerbahçe'ye önyargı" sitemi dışında önleri açık... Gençlik aşısı tutmuş... Asker hakem endişesi son bulmuş. Ve hakemlerimizin hepsi mürekkep yalamış, okumuş...
   23 yaşındaki Cem Deda ile 44'lük Ünsal Çimen arasında 35 yaş ortalaması tutturulmuş.
   Daha da önemlisi; Süper Lig'de "Fair-Play" moda olmuş.
   Ve hakem eleştirmek "out", eleştirmeni eleştirmek "in". Artık her maçtan sonra hakemlere sallayanlara kusması gelmiş hepimizin.
   Bundan iyisi Şam'da kayısı... Mı acaba?..
   Merkez Hakem Kurulu'nun yeni sezon öncesi hakemler için yayınladığı 40 maddelik talimatlar dizisi hakemlerimiz aleyhine beşinci kol faaliyeti gibi.

Şanslılar
   "Aşırı derecede rahat olun" diyor mesela bir madde... Rahatlığı anladık da şu "aşırı"yı sökemedik yani.
   "Doğru ve vurgulu düdük çalın"... Buyrun bakalım.
   "Maçta önce odada yarım saat konuşun"... Kiminle?..
   "Maçtan sonra birbirinize teşekkür edin".. Niye?..
   "Futbolcuları tok bir sesle uyarın"!.. Ses tonunun kuralı, her neyse?
   "Yemeklerinize dikkat edin"... Ne yediğinize mi, nerede yediğinize mi? Yoksa "haram - sevap" meselesi mi?..
   Hele ilk kural; "Kuralları adil olarak tatbik edin"!.. Yapabilirlerse diğer kurallara ne gerek var?.
   Şaka bir yana, bu sezon hakemlerimiz gerçekten şanslılar. Bizler de biraz iyi niyetli olursak, hak ettikleri saygınlığı bu sezon kazanacaklar.

   Yaklaşık bir ay önce, zafer sarhoşluğu içindeki Sayın Hüsnü Güreli'nin "Cordoba meselesi"ne getirdiği açılımı hatırlıyorum da... Gülsem mi ağlasam mı karar veremiyorum!
   Şöyle bir arkasına yaslanmıştı Sayın Güreli... Canlı yayında "Ne olacak Cordoba'nın durumu" diye soran programcıya, "Zaten kafan çalışsa gazeteci olmazdın" kabilinden bakmış ve "dehasını" kavrayamayacak insanlara olayı anlatabilecek kelimeleri seçerek açıklamaya çalışmıştı:
   "Efendim, ben akılsız mıyım Cordoba'nın lisansına dört ay için 1,5 milyon dolar vereyim. O işi başka türlü halledeceğiz. Belki FIFA'dan geçici lisans falan..."
   Ya Cordoba'ya çok güveniyordu Sayın Güreli... Ya da kendi zekasına...
   Ama sonuç ortada.
   Bir futbolcunun geçici lisans gibi çetrefilli yollara başvurması için, ancak Ortega'nın Fenerbahçe'den nefret ettiği kadar uzak olması lazım asıl takımına. Siz Cordoba'da bu nefreti; daha doğrusu Beşiktaş'a karşı bu boyutta bir sevgiyi görebiliyor musunuz?
   Evet'se yanıldınız!.. Hayır'sa nereden çıkarıyorsunuz bu cinlikleri?
   Beşiktaş hem o lisans parasını verdi, hem de henüz Cordoba'yı alamadı.
   Şimdi hep birlikte düşünelim:
   Ya sahada top koşturan futbolculardan biri bu kadar bariz, kör kör gözüm parmağına ofsayta düşseydi; ona ne derlerdi?
   Ya da bir medya mensubu böylesine çuvallasaydı? Veya bir hakem?
   Vallahi sittin sene yakasını kurtaramazdı teşbihlerden.
   Lakin Sayın Güreli "kazanan takımdan"! Kredi gani... Reyting yüksek.
   Sayın Güreli; ya Cordoba işini hallet, ya da kaleye geç.

   Ne turnuvaydı ama!.. Yarım günlük uçak yolculukları... Rutubet... Yağmur... Hüsran... Ve uçup giden iki milyon dolar hayali.
   Sahi, Beşiktaş takımı Şampiyonlar Ligi'ne mi hazırlanıyordu, Camel Trophy'ye mi?
   Elbette bu Kore macerasının faydaları da oldu! Mesela Beşiktaşlı futbolcular, Kore'deki Dünya Şampiyonası'ndan sonra Milli formalı meslektaşlarının neden iflah etmediğini artık çok iyi biliyorlar; değil mi? Hava boşluğundan sonra hayatın değerini... Koreliler'in "kaybedeni sevmediğini."
   Kimdi Moon Tarikatı'nın futbol çağrısına kapılan? Kimdi "Bana ne tarikattan kardeşim, ben gider iki milyon doları cebe indiririm" diyen? Kimdi Kore kampının "mükemmel" bir organizasyon olacağını iddia eden?
   Çarpılır vallahi!..
   Tam da sahte peygamberin tufasına gelmişken.

   İlhan Mansız'ın doktoru "iyileşiyor" demiş.
   Lucescu sevinmiş.
   Yönetim golcü aramaya ara vermiş.
   Ne bu? Şaka mı?.. Çatlatırlar insanı...
   Diyelim ki, yarın ceylan gibi dönüversin İlhan.
   Meniskusu ilk günkü kadar sağlam... Atik, çevik... Tamam mı?
   "Bu çocuk bizi götürür, başka golcü lükstür" diyen var mı?
   Varsa kim?.. Neci?.. Nerede?
   Hiç olmazsa doktorunu söyleyin. Çıldırtmayın insanı.





SPOR


VAY HOOIJDONK: 1-0
At yarışları
Avrupa Ligleri
Hakyemez'in acı günü
2. LİG puan durumu
SABIKALI NBA
Bulgar Radostina Eczacı'da
YILDIZ YOK İŞÇİ ÇOK
HAYATI ROMAN GİBİ!
FENER-BARCA FLORTU
Aslan'dan iade formülü
Yeni rota Romano
ALAN RAZI, SATAN RAZI
Havuzda boğulduk
Hamilton azmiyle
Haber turu...
Umut dolu yolculuk
Aslan Mehmet