Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bazen aklıma geliyor; futbol kulüplerine, yöneticilerine, futbolcularına, hocalarına, çok mu yükleniyoruz acaba ?..
Sonuçta, başarının karşılığı şampiyonluk; başarısızlığınki, kaçan bir kupa...
Onların hataları, sefalete düşürmüyor, açlığa mahkum etmiyor, umutsuzluk, çaresizlik, ahlaksızlık yaratmıyor; sadece üzüyor insanları.
Yanlış bir adım zaten sahada yanıtını buluyor. Hatada ısrar eden, pılısını pırtısını toplayıp gitmek zorunda kalıyor.
Galiba onlar, "kitleleri ardında sürükleyenlerin" en masumları.
Baksanıza politikaya...
Açlığın, işsizliğin, üretimsizliğin mimarları, sıkı sıkı yapışmaya çalışıyorlar ceylan derisi koltuklarına.
Biz bir futbolcunun yerini değiştiren teknik direktörün tepesine biniyoruz, Ankara’daki vekillerimiz parti değiştiriyor, oylarımızın hesabını soramıyoruz.. Kulübü borca sokan yöneticiyi yerin dibine batırıyoruz, onlar koca ülkenin ekonomisini batırıyorlar, kaldırımlara dizilip alkış tutuyoruz.
Avrupa’da ilerlemeyen kulüp, çağdışı... Avrupa kapısında diz çöküp vizyonu IMF’e "tapmak" ile "karşı çıkmak" arasında salınanlar baştacı.
Futbolda yabancı bir transfer fos çıkmaya görsün... Verilen dolarlar "tüyü bitmemiş yetimin parası" oluyor ama, hortumlanan milyarların üzerine soğuk su içiliyor.
Düşünebiliyor musunuz; bir yöneticinin çocuklarını bir futbolcu okutsa, ya da teknik direktör hakkında saha inşaatından komisyon aldı iddiası olsa... Veya bir hoca birkaç futbolcusu ile birlikte başka bir kulübe gitse... Bir Başkan’ın çift pasaport misali, rakip takımdan da olduğu anlaşılsa, Başkan teknik direktörün kafasına kulüp tüzüğünü fırlatsa, batan kulübü kurtarabilmek için Torino kulübündeki Türk muhasebeci şart olsa, futbolcular birbirlerine bardakla su fırlatıp küfürleşerek kavga etse, bir kulüpte adam vurulsa, yönetim kurulundaki kavgada yönetici ölse, ve kulübü başkanın eşi yönetse, neler olur Türkiye’de?..
Pardon... Türkiye’nin tümünde değil... Ankara’da doğal karşılıyoruz.
Bir sezon şampiyon olamayanlara hesap soruyoruz da, değerli siyasetçilerimize karnımızın ne zaman doyacağını soramıyoruz.
Bazen kulüplere, hocalara, yöneticilere, futbolculara haksızlık ediyormuşuz gibi geliyor bana.
Üç, dört yılda bir... Seçim yaklaşınca...

Milli maça seyirci gelmiyor, gelenler de Fenerbahçe, Galatasaray muhabbeti yapıyorsa, biz de gider Anadolu’da oynarız diyor Federasyon.
Anadolu’da maça gitmek kolay, yol parası yok... Sonra eğlence az olduğu için tribünler dolar. Ekonomik durum nedeniyle açlıktan kimsenin enerjisi kalmadığından, başka takımlara tezahürat da olmaz.
Kısaca çok iyi fikir... Umarım işe yarar; yoksa bu Federasyon, takımı alıp milli maçları Kore’de oynar.
Espri bir yana, eğer Dünya üçüncüsü Milli Takım’ın resmi maçında tribünler dolmuyorsa, ona buna kızmak yerine şapkasını önüne koyup düşünmek durumundadır Federasyon. Uzakdoğu dönüşü sokakları dolduran yüzbinlerin neyi beğenmediğini onlar bulacaklar.
Henüz basın tribünü doluyken bu konuya parmak bassınlar.

Futbol Federasyonu’nda birkaç kişiye Devlet Üstün Hizmet Madalyası verilmedi ya; sebebi Milli Takımlar sorumlusu Selami Özdemir’in milletvekili aday adayı olduğu parti imiş...
Yani, işin içine siyaset girmiş...
Günaydın... Aslında tüm emeği geçenler adına sadece Federasyonun duvarına asılması gereken bir tek madalya, bu kadar çoğaltılıp hatıra eşyaya döndürüldüyse, siyaset yüzünden.
İşin içine siyaset girmese, o madalyayı ancak Federasyon müzesinde görebilirdiniz ve aldım - alamadım tartışmalarına giremezdiniz zaten.

Tahkim Kurulu ne demek?.. Hakemlik yapan kurul. Ne yapıyor?.. Hakeme küfür etmeyi serbest bırakıyor.
Hakemin hakeme yaptığını haşere yapmaz yani!..
Bundan sonra hakemlerimiz alınmasınlar. Hakeme gelen küfür Tahkimdekilerindir.

Lorant’ın takım arkadaşı, canı ciğeri İlyas Tüfekçi’nin ne kalitesine laf söyleyen olabilir, ne bilgisine, ne de tecrübesine...
Eee, Lorant da istiyor, o zaman engel ne?..
Engel, İlyas Tüfekçi’nin fikirleri:
Ne diyor İlyas?..
"Lorant’ın göreve geldiği 20 hafta üzerinden değerlendirme yapılsa Fenerbahçe şampiyondur. İnsanlar kariyere anasının karnında sahip olmaz. Onun kariyeri de Fenerbahçe’de zirveye vuracaktır. Ortegayı zaman zaman kesmesi de normaldir. Böyle devamlılığı olmayan bir yıldızı bazı ünlü hocalar hiç oynatmaz"
Oysa Fenerbahçe’ye "ne" lazım?..
Lorant’ın "ilginçliklerini", "fantezilerini", "eksiklerini" kapatıp, ona bol gelen Fenerbahçe formasındaki boşluğu dolduracak bir adam...
Bu, İlyas olamaz... Fenerbahçe, bir Lorant ile sıkıntı içinde, İlyas da gelirse iki Lorant’la başa çıkamaz.
Lorant Samandıra’da kendini yapayalnız hissediyorsa, İlyas Tüfekçi arada sırada uğrasın tavla oynasınlar. Eğer İlyas bu fikirlerinde samimi ise, Alman Hoca her partiyi kesinlikle iki mars bir oyunla alır...
En azından moral kazanır.

Lorant’ın sabrı taşmış ve "dışarı haber sızdıranları affetmem" demiş!..
Aslında dışardan takıma haber getirenlerin peşine düşmeliydi... Samandıra’da ne olacak?.. Alt tarafı bir iki tartışma, güvensizlik, hüzün, endişe...
Ama dışarda söylenenler bunun çok çok üzerinde.

Grekoromen Güreşe olimpiyat tırpanı gelme ihtimali bile çok acı... Ama daha da acı olan bizim insanlarımızdan bazılarının bunu onaylaması.
Zaten ilgi mi varmış güreşe. Olimpiyattan külliyen çıkarılsa çok iyi olurmuş. Hantal bir ağırlıkmış güreş!..
Bu tipik bir Taliban zihniyeti.
Hatta Afganistan’dakiler daha mantıklıydı Buda Heykeli’ni dinamitlerken...
Orada Budist mi vardı?...

Efendi Toranaga İlhan Mansız San tatilini bitirip sakatlık moduna geçtiğinden beri kendileriyle ilgili yazılarıma göz attım.
Aman... Demişim mealen; Türkiye semalarında yıldızlar çabuk kayar. En iyi seyir yeri de boğazda Laila civarıdır.
Sonra atroskopileri sıklaştırmış İlhan...
Yine aman... O zaman Beşiktaş yöneticilerinin, menajerinin, hocasının kulaklarını çınlatmışım ve yatıp kalkıp Şenol Hoca’ya dua etsinler demişim... Dua etsinler ki, Milli Takım olayının gölgesinde kaldılar.
Ve el aman... Artık İlhan bir atroskopi bağımlısı. Kasım’da koşar; kimbilir ne zaman eski formunu yakalar...
Çocuğu "hoşgörü" ile harcadılar.
Ben ne müneccimim, ne de profesyonel bir istihbarat ağım var. Sadece gelişmelerden çıkarsama yapıp, durumdan vazife çıkarmış ve uyarmışım.
Sakalımız yok ki inandıralım...

*Sallandı, yıkıldı, öldü ama dimdik ayakta...
Sakarya’ya bu yakışırdı.
Ona bir daha başsağlığı ve geçmiş olsun dilememek dilekleriyle...
ERCAN GÜVEN