Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



On dört gün önce, Ters Köşe'deki Beşiktaş yorumuna "çok bilmişler" bıyık altından gülmüşler, "az bilmişler" tepkilerini terbiye sınırlarındaki mayınları patlatan elektronik mektuplara dökmüşlerdi.
Hesaplaşma vakti geldi!..
Tevazuu bir yana bırakıyorum ve Beşiktaş'taki "rahatsızlığı" genetik havuzumuzda arayan yorumuma kendi yazımdan alıntıyla başlıyorum:
"..... Kaliteli bir hoca, oturmuş bir takım, yerinde takviyeler ve durumu meçhul rakiplerle, yeni mutlu sonlara hazır Beşiktaş... Tabii hesapta olmayan terslikler yaşanmazsa."
Açık söyleyeyim, ben böyle bir hatayı takımdan, hocadan, menajerden değil; yönetim kurulundan bekliyorum.
"Umuyorum" demedim... Endişeyle bekliyorum.
Çünkü ipuçlarını yakalayabiliyorum.
... Ne ?.. Öküzün altında buzağı mı arıyorum? Hayır; şampiyonlukla çalkalanıp, kabarıp taşan Beşiktaş Yönetim Kurulu üyelerinin özgüvenlerine güvenmiyorum ben. Bu konuşkan baylardan biri, bir gün çıkıp öyle bir laf edecek ki, "hesapta olmayan terslik" tüm hesapları alt üst edecek korkarım."
* * *
Bundan iki hafta, istifa olayından bir hafta önce bu kanıya nasıl mı vardım? Çünkü epeyce uzun bir zamandır buralardayım! Bilirim şan ve şöhretin paydası olmadığını. Ve en büyük kavgaların, yeni "tezgahlar" yaratmak için değil, tıkır tıkır çalışan tezgahlara konmak için yapıldığını.
Beşiktaş Yönetim Kurulu, hısım - akraba - arkadaşlarla, aşiret meclisi gibi kurulmuş olsa da, iktidar paylaşmasında pusu geleneğimizin baskın çıkacağını tahmin etmiştim...
Kaçınılmazdı. Beşiktaş'ta da öyle olacaktı.
Ya "el koyacak" ya da "tekere çomak sokacaktı" birileri.
Size bir şey söyleyeyim mi; kimsenin suçu yok Beşiktaş Yönetim Kurulu'ndaki derin çatlakta... Kabahat, kromozomlarımızda.
* * *
Yıldırım Demirören - Kıvanç Oktay meselesi, aslında iki tarafı keskin bir bıçak gibi. Ya bu yöneticiler acemi, ya da Sayın Serdar Bilgili "ince hesap" branşında Süleyman Seba ustasını geçti.
Bence ikincisi. Başkanlık için ağzının suyu akan Sayın Demirören'in işini müthiş bir zamanlama ile bitirdi Sayın Bilgili.
Elbette Beşiktaş kaybetti. Ama hepimizin nüfus kağıdında "TC" yazdığına göre Beşiktaş'ın kazanması olası değildi. Mutlaka bir sorun çıkacaktı. Sayın Bilgili oyunu ustaca kurdu. Kongreye aylar kala rakibini iyot gibi açığa çıkardı. Ona "Beşiktaş'a zarar veren insan" yaftası astı.
Eh... Madem ki Sayın Demirören bunları hesaplamadı. O zaman başkan olması için ekmeklerini yemesi gereken birkaç fırın daha vardı...
* * *
Dedim ya; bu olay doğal afet gibi bir şey. Önüne geçmek imkansızdı. Ancak, alınacak önlemlerle "tahribatı" azaltmak önemliydi.
Mesela Lucescu'yu irkiltmemek...
Galiba Lucescu da bize benzedi. Bırakın irkilmeyi, işin en civcivli anında gözükara bir atakla Fenerbahçe seyircisine bulaşarak gündemi değiştirdi. Demirören ve Oktay istifasını verip alırken biz Lucescu'nun tuhaf laflarını yazdık. Bugün Beşiktaş Lazio'dan iki yemişken de, istifaları yazıyoruz.
İkinci önlem ise, menajer Sinan Engin'in başarısız ihtilal sırasında kışladan çıkmamasını sağlamaktı. O da yapıldı.
Sinan Engin, Serdar Bilgili yönetimine "tezkere bırakınca", yönetimdeki fay hattı İnönü Stadı çimlerinin altından geçti... Futbolcular hissetmedi bile.
Lazio'ya niye mi yenildiler ?
Onu da Lucescu'ya sorun! Beşiktaş seyircisinin eğitimi eksiksiz, fakat Lucescu "kalabalık defansların kırılması dersi"nde dalga geçmiş.
* * *
Ben ne ayrılmak isteyenleri, ne ayırmak isteyenleri, ne de Beşiktaş'taki bu çatlağı onaylıyorum. Ancak, olayda zekasıyla rol alana saygı duyuyorum. Düşünsenize, bu berbat vakada bir de saflık edip, canı gibi sevdiği kulüple birlikte kendine de zarar verenler var. Diğeri de kulübüne aynı oranda zarar vermiş olabilir, ama hiç olmazsa daha zekidir. Kendini kurtarmıştır. Beşiktaş'ın yüce menfaatleri kendi gibi bir başkan gerektirdiğini düşündüğü için, kişisel analizinde Beşiktaş karlı çıkmıştır.
Ne yapalım oyun böyle...
Bir de sorunu çim sahayı yapan mühendisin patavatsızlığına falan bağlayanlar var. Zavallılar...

Çok kararlıyım... Bu hafta Türkiye'nin "en önemli" sportif sorunlarına parmak basacağım. Ne var ilk sırada ? Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi hüsranı mı, derbinin gündüze alınması mı, İngiltere karşılaşması mı; güldürmeyin beni...
Sayın Hıncal Uluç, Sabah Gazetesi Spor Müdürü Sayın Altan Tanrıkulu'na küstü, Sayın Fatih Altaylı da olaya müdahil olunca Tanrıkulu'ndan ağır bir yanıt aldı.
Ortalık, hayal kırıklığı, kızgınlık ve hüzün...
Kendilerini tanımam, ama galiba Sayın Uluç ustası, Sayın Altaylı ise mesleğe başlatanıymış genç müdürün.
Böylece genç insanların yetkili konuma gelmesindeki teşvik ve ısrarın bir başka boyutu ortaya çıktı.
Yönetici dinamik olacak. Atak olacak. Gözleri keskin, cümlesi düzgün, kulakları delik ve hep sana dönük... Tercihan yetenekli genç, senin rahle - i tedrisinden geçmiş olacak ki, "yöneticiler üstü" konumunda rahatça kulak çekebilesin. Biat etmiş yetkili bir genç, yetki çapındaki sayısız mürit demek.
Western dekoru gibi gençlik istiyor ustalar...
Diyelim ki dilekleri kabul oldu, o gençlere nasıl saygı duyacaklar.
Madem ki nöbet gençlerin; bırakın da rahat çalışsınlar.

"Mega" spor yazarı olmak da varmış kaderde. Ne yapayım birkaç hafta önce yazdıklarım tek tek çıkınca, "geri dönüşler" gerekiyor; bu da "ben demiştim" megalomanlığına göz kırpıyor ister istemez.
Aynı durum, Fatih Terim Hoca'nın "İsmi cismi ne olursa olsun, koşan ve mücadele eden futbolcularla devam edeceğiz" manifestosu için de geçerli. Lakin yer yok. Ayrıntısı Fanatik'te... Cumartesi.

Sayın Şenes Erzik İsviçreli olsaydı mesela!.. Ya da Fransız, veya Danimarkalı... O zaman yer yerinden oynardı:
"UEFA'dan sert uyarı"!..
UEFA Asbaşkanı Erzik, konuğu olduğu sevgili İhsan Topaloğlu'na açık açık söyledi:
"Türkiye çimenlerdeki başarısını tribünlerde sürdüremiyor".
Kimse oralı olmadı.

Erzik söyledi
"O Türk ya... Bizden... Söyler, sonra idare ediverir" alaturkalığı.
Sayın Erzik, birçok diplomattan daha özenlidir beyler. Kelimelerini bile ölçer biçer. Mesajı veriyor işte; "Şu tribün magandalığını bir an önce halletmemiz lazım, yoksa başımız belaya girecek. Bir gün futbol sizin neyinize diyecekler, apışıp kalacağız. UEFA Hıristiyan kulübüdür falan diye saçmalayacağız" mı desin? Anlayın işte. Anlayın ve "bir asbaşkanımız oldu, hiç koltuk çıkmadı" diye dert yanmayın yumurta kapıya gelince.
Söylemedi demeyin; "UEFA Türkiye'yi uyardı".

Her kulübün var bir illeti!..
Teröristbaşı Öcalan Galatasaray'ı tutardı, sanki isteyen varmış gibi.
Başbelası Claudia Roth Beşiktaşlı olduğunu deklare etti.
Fenerbahçe taraftarında böyle bir negatif şahsiyet hatırlayamadım, kim bilir belki de içindeki şemsiyeli virüsler ona kafi...

A Milli, B Milli, Ümit Milli, Genç Milli falan bilirdik de, "iğrenç milli"yi ilk defa Sayın Aziz Yılmaz'dan öğrendik, eksik olmasın. Fenerbahçe'nin bu eski yöneticisi, kazanılan galibiyeti "şerefsiz" şeklinde niteleyen Gaziantepspor kalecisine ağzının payını verdi ve "Üç gol Ömer'e girdi" dedi. Tabii aynı zamanda hakeme de.
TV muhabirinin yerinde olsam, yine Ömer'e dönerdim. Büyük bir olasılıkla "Ona öyle demezler, peynir ekmek yemezler" tekerlemesi ile 2 - 1 öne geçerdi milli file bekçisi.
Hakemin konuşması yasak. O da el işaretleri ile yanıt verebilirdi. Yöneticiler iki elleriyle baldırlarından kavradıkları bacaklarını sallayabilirlerdi.
Kim bilir belki de olmuştur. Ben aydınlık için bir dakika televizyonu kapattım.
Gerçekten iğrençti.





SPOR


İTALYAN EZİYETİ: 2-1
At yarışları
Avrupa ligleri
Örs devri bitti
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
ABD tam gaz
Fırtına yaklaşıyor
Derbiye kırmızı alarm
Yüksek gerilim
Fener'in sesi açıldı!
Bize yakışmadı
Mecburen kongre
İşte acı itiraf
Emreli Inter hızlı başladı: 3-0
Haber turu...
Beklenen yenilgi
Gökten üç yönetici düştü