Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


Kırk satır mı, bir Lorant mı
Artık çok geç değerli Fenerbahçeliler!.. Lorant’tan kurtulma ümitlerinizi rafa kaldırın ve bu sezonu dünya futboluna Fenerbahçe’nin armağan ettiği kıymetli Alman hoca ile tamamlamayı göze alın.
Anlaşıldı ki; Lorant kafayı çekip Samandıra Tesisleri’nde havaya ateş falan etmezse, fantezi olsun diye sahaya on kişi sürmeyi denemezse, yönetim kurulundan bir - iki üyeyi azletmeyi düşünmezse, bu saatten sonra onu postalamak isteseler bile çok zor.
Tüm fırsatları harcadılar. İlk başlarda ben "ümidimi mimiklerine bağlamıştım" Lorant’ın ! Hani Fenerbahçe ileri gelenleriyle yemekler falan yiyordu Hoca... Sağa sola kaş göz edip öpücük yollama hareketleri yapınca, biri üstüne yürür de kaçar gider diye hayal kuruyordum, olmadı. Sayın Ali Şen’den ümitliydim; o da Başkan Yıldırım’ı "ilk sıraya" aldı. Geriye medya kaldı. Ama, medya Fenerbahçe’nin tek ve en büyük düşmanıydı yönetime göre.
Hani Sayın Aziz Yıldırım "bombayı kucağınıza bırakır giderim" demişti ya; Lorant da, Fenerbahçe takımını artık çözülemeyecek bir boz - yap haline getirdi nihayet. Hangi teknik direktörde, Lorant’ın attığı taşları kuyudan çıkaracak yetenek var ?
Yarın, öbür gün; o koltuklarda oturanlardan bir Allah’ın kulu çıkıp da bu hoca iyi değil diyemez artık. Dememeli!.. Olsa olsa "Biz anlamıyormuşuz" diyebilirler o kadar. Zaman geçti.
Gençlerbirliği, Panathinaikos, Galatasaray, Beşiktaş derken bir de bakacaksınız ilk yarı bitmiş. "Çıkmamış canda ümit vardır" veya "dere geçerken at, su içerken kravat değiştirilmez" gibi laflar duyacaksınız. Sonra Lig bitecek. Gerçekten bilgili, kaliteli teknik direktörlerin emeklerine saygısızlık anlamına gelebilir ama, futbol bu; kim bilir, belki de Fenerbahçe şampiyon olabilir...
İşte o zaman pirincin taşını ayıkla!..
Düşünsenize; Lorant takımı şampiyon yapmış. Atsan atamazsın, satsan satamazsın... Tamam, "en uzun film seyretme rekoru"nu kırmış bir ülkenin evlatlarıyız ama bu kadarı da fazla.

Ne zaman şu küfür konusunda bir adım atılsa, inanılmaz sorumsuzlukla işi sulandırmaya çalışıyor insanlar. Hakem de öyle, hakemi eleştirenler de.
Efendim, "I love you" lafına ceza verilir miymiş... Siz yoldaki bir kadına, kocasının yanında söyleyin de görün!..
Hakem öyle takdir etmiş... Ne oldu; anons verdi, seyirci sustu... Diyarbakır kalecisi Şenol, seyirci marifetiyle bunalıma girmekten kurtuldu...
Hata ise, tribünlerden kötü tezahüratların yok olması yolunda yapılan bir hata. Ne maçın skorunu etkiledi, ne insanları gerdi.
Ama, "tribünlerin esprisini köreltirömiş...
Hiç merak etmeyin... Onlarda espri bitmez. Oradaki, açlık sınırında yaşarken bile hayatı gırgıra alabilen bir halk. Onlar siz mi?..
Yöneticilere ve medyaya FIFA diyor ki, "tartışmayın"... Siz sulandırıyorsunuz, bari çalkalamayın.

Fenerbahçe "Cumhuriyet" ama, serde "Osmanlılık" var... Padişahların bile arkasından laf söylenen geçmişimizde, hangi Divan - ı Hümayun tartışmalı geçmiş de, Fenerbahçe’dekini "Hünkar" beğenmesin.
İltifatlar... Teşekkürler... Alkışlar... "Padişahım çok yaşa".
Açıklama, Sayın Ali Şen’den:
"Kavga mı edelim"!
Doğrusu "maraza", temenni edilmiyordu ama, çıkacağından korkuluyordu.
Korkulan olmadı. Çünkü, tahtın hem eski sahibi, hem de varisi Sayın Ali Şen, bitmeyen tatilinden memnundu; "mühüröde gözü olmadığını duyurdu.
Hatta görüntüsü bile var; bir ara Kalkavanzade Şadan Paşa’nın isyanına engel oluyordu Divan’da.
Fenerbahçe Cumhuriyeti’ndeki bu "Osmanlı" tarzı, cümle alemi hayrete düşürmesine karşın, sonuçta gerçek muhalefet iyot gibi açığa çıkarken Sayın Ali Şen ne istiyorsa, o oldu.
O, bir bilen... O, ileriyi gören... O, nasihat veren... Gelecek günlerde iyi bir şey olacaksa, O’nun tavsiyeleri dinlendiğinden...
Ölümü gösterip, sıtmaya razı etti Sayın Ali Şen...
Fenerbahçeliler O’nu hâlâ seviyor ve unutamıyorsa işte bu zekası yüzünden.

Rivayet o ki; Sokrates baldıran zehiri içerek idama mahkum edildiğinde karısı ağlıyormuş:
"Suçsuz yere ölüyorsun."
Filozof, müthiş bir yanıt vermiş:
"Gerçekten suçlu olsam daha mı iyi be kadın"...
Neden yazdım?.. Oktay ve Abdullah’ın altındaki sandalye tekmelenirken boyunlarına yafta asılmadığı için.
Suçlu iseler asın... Suçsuz iseler ve vicdanınız elveriyorsa yine asın... Ama, Oktay ve Abdullah’ın "yok yere" yok edildiğini açıklayın.
Oktay ve Abdullah’a itibarlarının iade edilmesi Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nun boynunun borcudur.
Yanlış anlaşılmasın. PAF takımından alınıp A takımına, oradan da maç kadrosuna konsunlar falan demiyorum. Neden PAF takımına gönderildikleri açıklansın.
Suç işlememişler, antrenmanlarda çalışmışlar... Geriye ne kalıyor böylesine bir "infazı" hak etmeleri için ?
İnsanın aklına, "Acaba aranan köstebek onlar mı?" düşüncesi düşüyor.
Biri, Devlet Üstün Hizmet Madalyalı milli futbolcular neden cezalandırıldılar ? Açıklayın. Bize "felsefe yaptırmayın."