Biz sadist miyiz de, "Fenerbahçe’nin küfür yüzünden ceza alması iyi oldu" diyoruz?...
Hayır... Ama, Fenerbahçe’nin cezalandırılması, Neron’un Roma’yı yakması gibi bir vaka... Herkes Neron’un psikopatlığını hatırlar ama, o yangınla Roma çarpık kentleşmeden kurtuldu.
Evet... İyi oldu; çünkü küfür denilen organize suçla Fenerbahçe gibi bir dev organizmada mücadele etmenin ve onu yenmenin kolaylığı apaçık ortada.
Rahatsız olan kitle ne kadar büyük ve güçlüyse, küfür mikrobundan kurtulma şansımız o kadar artacaktı bizce... Kulübün, günahsız insanların belki canı yanacaktı ama, sonuçta temiz tribünlere oturma ihtimalimiz vardı ve sadece bu ihtimal bile bize yeter de artardı.
HIRSIZIN SUÇU YOK MU? Burada tek endişelenilecek olay, bu fırsatın da populizme kurban edilmesi ve Fenerbahçe gibi dev organizmada her hücrenin "boşu boşuna" acı çekmesiydi. İpucu ise, "hırsızın hiç mi suçu yok" dedirtecek cinsten bir sığlıkla, tüm faturanın "anons acelecisi" İsmet Arzuman’a ve onun patronlarına kesilme kestirmeciliğiydi.
İzmir’de bir faul’e "hay Allah" jestiyle tepki verdi diye tribüne yollanan Lorant’ın 10 günlük hak mahrumiyeti cezası, doğrusu bu fırsatı yarattı.
Cezanın gargaraya getirilme olasılığı arttı...
Oysa yöneticisiyle, medyasıyla, güvenlik güçleriyle herkes eline bir büyüteç alıp tribünleri taramalıydı.
Fenerbahçeye sadistçe çile çektiren azınlık oradaydı.
Sadece Fenerbahçe’de mi?.. Bu öyküye istediğiniz renk forma giydirin finali değişmez; yangın büyük, kundakçılar sayılı...
"OLASI" FEDERASYON TERÖRÜ Bu arada, "olası" bir federasyon terörüne dikkati çekmek gerek.
Yaptığı yanına kâr kalan tribündeki insanımız, nasıl dozu arttırarak sahaya bıçak atıp tribünde "sinkaflı keş türküleri" söyleyecek başıbozukluğa eriştiyse, güç sahibi Federasyon ve onun kurulları da, tartışılamayan haksız cezalardan aldığı oligarşik kuvvet ve kuşandığı Milli Takım’ın başarı zırhıyla "futbol diktatörlüğü"ne doğru emin adımlarla yürümektedir.
Hakemleri de "benzer bir tehlike" beklemektedir. Hemen her hakemin beyin kıvrımlarında saklı bulunan ve belki de iyi bir hakem olabilmesi için "bulunması gereken" megolomani, dağları yerinden oynatan düdük sesiyle uykudan uyanmakta ve konuk olduğu bedene, "maça imzanı at" diye hükmetmektedir.
HAKEMLERE PARA CEZASI Çözüm; tepeden başlayarak tribüne inen adalettedir. Federasyon, dostsuz ve düşmansız tarafsızlıkta, her davranışının hesabını "vatan, millet sakarya edebatına" sığınmadan vermelidir. Merkez Hakem Komitesi, trilyonluk hatalar yapabilen hakemlere verdiği komik dinlenme cezalarına, maddi yaptırımlar da eklemelidir. Hakemler, "ekonomik suça ekonomik ceza" ile ellerini taşın altına koyup, beyinlerindeki megolomani virüsünü öldürmelidir.
Cezalar, ancak alan takımın "hak etmiştik" deyip, cezaya neden olanları ayıklama operasyonuna başladığında caydırıcılık işlevini yerine getirebilecektir.
Roma yandı, işe yaradı... Küfürden canı yanan kulüpler, bundan yararlanmalı.
Cim-Bom’un maçını Roma’da soyunma odasında ertelemişti Sayın Federasyon Başkanımız. Fenerbahçe’nin erteleme isteğini eşitlik ilkesi gereği geri çeviremedi. Şimdi Beşiktaş erteleme istiyor... Denizlispor’un başı kel mi?..
Artık her isteyenin maçını ertelemek zorunda Federasyon...
Malum; adalet... Maalesef rezalette adalet.
Galatasaray, tüzük değişikliği yapıp kulüp üyeliğinin kapılarını liseli olmayanlara da sonuna kadar açacakmış.
Yalnız bazı şartlar varmış:
Galatasaray’a gönül vermiş olmak... İşadamı olmak... Zengin olmak lazımmış.
Damat mı arıyorlar üye mi anlayamadım!..
Sinan Şamil Sam Avrupa Ağır Sıklet Boks Şampiyonu oldu, ne dese beğenirsiniz?..
"Hakkari’ye okul yaptıracağım"...
Deli mi ne?.. Sen önce Devlet’ten para, madalya falan iste. Sonra bir jeep al. Manken ve sanat dünyasına dal... Garsoniyer kirala... Basın mensuplarını tartakla. Şımar, kapris yap, nefret topla... Okul falan ondan sonra.
Şamil Sam, "star sporcu" olamayacak vesselam.
Japonya’dan Avrupa’ya dönen futbolcularımız fizik ve kişilik formlarını korurken, ülkemizde top koşturanların çoğunda gözlenen hiddet, köpürme ve öfke, nasıl izah edilebilir sizce?..
"Deve hikayesi gibi" değil mi?.. Neremiz doğru ki?..
Neyse. Konumuz Nihat. Başlık parası için gelin edilen evlat kırgınlığında, her an hava alanından kaçakmış gibi gidişi vardı ki; doğrusu korkmuştuk.
Büyümüş, olgunlaşmış, oturmuş kişiliği ile dönüp, bir de Makedonya maçındaki golü için "Orta yapmıştım" demez mi... Valla bilemiyoruz; keramet İspanya’da mı, Nihat’ın karakterinde mi?..
Bravo Nihat.