Rüştü'nün dünyanın en iyi kalecisi olduğunda hemfikir miyiz ? Hadi alçak gönüllü olalım; en iyilerinden biri diyelim.
Peki Fenerbahçe'nin iddiası ne ? Dünya'nın en büyük takımlarından biri olduğu değil mi ? Sahada olmasa da tribünde böyle.
En azından Sayın Başkan Aziz Yıldırım'ın ve ondan önceki tüm başkanların fikri bu. Fikri ve hedefi... Aynı zamanda görevi.
O zaman, tarihe geçecek bir "kabus sezon"un ardından belki de elinde kalan son küresel yıldızını nasıl böylesine gönüllü, istekli ve maceraperest bir cömertlikle elden çıkarabilir Fenerbahçe?
Bu bir para hesabı ise, anlamaya benim muhasebem yetmiyor. Sakın "futbol hesabı" demeyin, ona kargalar bile gülüyor.
Bir takım düşünün; vitrin çökmüş... İmaj düşmüş... Kaçan kurtuluyor... Avrupa'da skandal, Türkiye'de rezalet, futbol bile ondan hicap duyuyor. İşte tam bu sırada "baba yadigarı" son servet, piyasaya sürülüyor. Alıcılar aptal mı ? "Ayarı kaçmış" Fenerbahçe'nin, sezon sonu indirimi peşinde herkes.
Bırakın futbolu falan, önce ticaret kuralları bu alışverişi lanetler.
Sonra da, "gelecek yıllarda zirveye vuracak Fenerbahçe masalları" bu transferle biter.
Adım gibi biliyorum; Fenerbahçe'nin kalesine geçecek şahsın ters bir gol yediğinde ne kaoslar yaşanacağını. Adım gibi biliyorum, Fenerbahçe gelecek sezon kendini toparlasa bile Rüştü'ye ağıtlar yakılacağını... Ve aynı yöneticilerin bu kez Rüştü'yü geri getirmek için yollara çıkacağını.
En önemlisi, "Rüştü garantisini" ipotek ettirip yeni ve meçhul alışverişlere girişmenin nasıl bir kar sağlayacağını, hiç ama hiç bilmiyorum.
Mustafa Denizli'nin Vestel Manisaspor'a hoca olması herkesi şoke etti. Haber spordan taştı, gazetelerin ön sayfalarına taşındı.
Hoca nasıl ve neden ikinci lig takımı ile anlaşmıştı?..
Ne yapacaktı? Kimle? Kaça?
Oysa, ne vardı bunda?
Hatta, bence Vestel'e aitti Mustafa Hoca. Sanki yıllardır oradaydı. Onu Vestel'de görmeye alışıktım. Ben hiç şaşırmamıştım.
Geçen akşam onu bir kez daha Vestel'de görünce sebebini anladım.
Hoca son zamanlarda ekrandan inmiyordu ve benim televizyon Vestel'di.
Sayın Denizli'ye nice "zapping"siz sezonlar ve başarılar dilerim.
Fernandez lolipopçu (vitaminli).
Daum kokainci (içici).
Tigana şarapçı (imalatçı).
Trapattoni fobik (dilini bilmediği yere şüpheci).
Mavi gözlü (her kimse, o daha adı belli olmadan kaybetti).
Eğri oturup doğru konuşalım... Medya, Aziz Yıldırım'ın beş sezonda 9 hocalık rekorunu, iki ayda egale etti.
Başkan Aziz Yıldırım Fenerbahçe'nin eski futbolcularını "kutsal" göreve çağırdı ve kır saçlı şövalyeler "işi gücü bırakıp" yuvarlak masanın etrafından toplandı. Haftada bir onlarla yemek yiyor ve deneyimlerinden yararlanmaya çalışıyor sayın Yıldırım.
Ancak, bu toplantılara davet edilenlerin medyadaki eski futbolculardan oluşması, akılları karıştırıyor.
Sadece akılları değil medyayı da karıştırıyor ya... Sorular gırla:
Acaba futbolu bıraktıktan sonra, yorumcu olmak yerine başka meslekleri tercih eden Fenerbahçeliler'in fikirleri yok mudur? Varsa bile, önemli değil midir? Onlar yemek mi yememektedir?
Muhalefetiyle zarar verecek olanlar dışında, sesini yakın çevresinden öteye ulaştıramayan eski Fenerbahçeli futbolcuların davet edilmesine gerek duyulmadığını varsayarsak, masadakiler arasında yönetime muhalif olması mümkün olmayanları nasıl izah edebiliriz?
Piyasadaki kaliteli ve geleceği olan futbolcuları bilebilmek için eski futbolcu, yorumcu ve Fenerbahçeli olmak şart mıdır?
Mesela, Lucescu niye davet edilmez bu yemeklere? Hoca, İnter gibi dev bir kulübe danışmanlık yapıp futbolcu önerirken, yetenekli vatandaşlarını niye esirgesin Fenerbahçe'den? Hani, maksat fikir almaksa!..
Şaşırmayın... Lucescu Beşiktaş ile yolları ayırdığında, Fenerbahçe'nin transfer listesinde ilk sıraya yazılacaktır görürsünüz. Daum bile adaylar arasında olduktan sonra.
Beşiktaş'ı bugünlere getiren; sükunettir...
Hoca sakin... Ağzı var dili yok; kızanın yanağını okşar, işini yapar.
Yönetim "genç" olarak işe başladı; koltukta şakaklar ağardı... Örf ve adetlere bağlı, ağırbaşlı.
Futbolcular deseniz; Sergen bile uslandı.
Sükunet Beşiktaş'ı en gergin olması gereken günlerde kucaklayıp yukarı taşıdı.
İyi de futbol bu... İşin bir de şovu var. Taraftar hem şampiyonluk hem de heyecan arar. İşte bu misyonu Sinan Engin yükleniyor Beşiktaş'ta...
Sorguda zanlının dilini çözmek için partneriyle "iyi polis - kötü polis" rollerini paylaşan usta dedektifler gibi gönüllü kötü polisi oynuyor Engin.
Zaman zaman çok tepki alıyorsa, ya rolüne kendini çok kaptırdığından ya da ustalığından.
Ancak, iki tehlike bekliyor kendisini. Birincisi rahmetli Erol Taş gibi, üstlendiği rollerin izleyici gözünde fazlasıyla benimsenmesi... İkincisi ise üstlendiği rolü kendisinin çok benimseyip özel yaşamına da uygulayınca başının derde girmesi.
Lig bitince kendi kostümünü giymeli Sayın Engin. Sükunet bozulmamalı.
SPOR
TİYATRO GİBİ!
At yarışları
Avrupa Ligleri
Kritik sınav
2. LİG puan durumu
Hido durdu Dallas vurdu
Filede bugün
Kartal hep UÇAR
DAUM 'SAMBA' DEDİ
Rüştü yuvadan uçuyor!
Komik ceza
Sınırlar belli
EGE'DE TAM GAZ
CİM-BOM'LU CAVCAV
Son bilet Juve'nin: 3-1
Ümitler'e kolay lokma: 2-0
Haber turu...
Rüştü giderse masal biter?
Başarı tutsakları