Lucescu’nun Allah’ı var. Beşiktaş’ın berbat futbolunda suçu en az olanlar arasında Rumen hoca. İlginç bir kurgu yapmış. İleri ikilide Ahmet Dursun ile Sergen, arkalarında oyun kurucu gibi Pancu... Hücumlarda Kaan Dobra da katılacak ve dörtlü bir forvet Ankaragücü’nü gole boğacak.
Ama ne gezer. Kaan Dobra oyundan kopuk. Ahmet Dursun çabalıyor, ama yetmiyor. Sergen ise felaket. O raket gibi sol ayağı, sanki derin dondurucudan yeni çıkmış.
Sergen’in pasları hiç atılmamış sayılabilir, ama diğer arkadaşları da üçüncü pası yapamıyor. Sahada ver - kaç yerine ikili tartışmalara tanık oluyor tribünler... Yasin - Zago, Ali Eren - Cordoba gibi. Lucescu ne yapsın? Erken gole seviniyor garibim. Biliyor ki, istikbali burada yazılmaya başlıyor ve 180 dakika sonra herşeyin sonu bile gelebilir.
Maçın ilk yarısından benim aklımda üç şey kaldı. Bir tanesi ve de belki Beşiktaş açısından en önemlisi Sergen’in hayaleti... Evet, sahadaki 10 numaralı forma boştu ilk 45 dakikada. Galiba sekiz pas verdi Sergen; sekizde sekiz ıska. Bir tek 30. dakikada kullandığı serbest vuruşta Ankaragücü kalecisi Zafer ile Pancu’yu karşı karşıya bırakabildi, o kadar. Geri kalan sürede kendisine yapışan Baidoo’yu meşgul etmekten başka işe yaramadı.
İkincisi tüm takımın söz birliği etmişcesine Cordoba’ya doğru oynaması. Sürekli geri paslar, elbette Beşiktaş’ın özel bir taktiği değildi, çaresizliğinden kaynaklanıyordu.
Üçüncü önemli not, Pancu ve bir ara iki direkle birlikte 13 kişiye çıkan Ankaragücü takımı... İnanılmaz bir gol kaçırdı 31. dakikada Beşiktaş ve ikinci yarıya da rahat başlayamadı.
Maçın ikinci devresinde Ankaragücü ceza sahasına inen Sergen’in geri dönüp verdiği geri pas, hata zincirine dönüşüp Beşiktaş kalecisine kadar uzanınca 59. dakikada Sergen’in yerine Amaral girdi, ama yine bir şey farketmedi.
72. dakikada Pancu saha dışına alınırken, Nouma giriyor, bir yandan da yan hakemle tartışmaya başlıyordu. Beklenen olmadı, Nouma ne kavga çıkardı, ne gol attı. Sonuçta Beşiktaş Ankara’dan belki de hak etmediği bir üç puanla dönerek Saraybosna yollarına moralle çıkacak. Düzelme ümitleri de Avrupa’ya kalacak.
