Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Hakan Şükür'ün, Fenerbahçe'ye transfer edilme girişimi, AKP Hükümeti'nin "kadrolaşma" operasyonunda, sportif bir uzantı mı acaba?..
"E artık spekülasyonun da bir sınırı var" demeyin.
Şayet, Türk futbolunun "ahir zaman yıldızı" Hakan Şükür "Fetullah Gülen'e sempati duyuyorum" demişse...
Hükümet, bu sempatiyi paylaştığını icraatları ile göstermişse...
Şükür, Sayın Tayyip Erdoğan başbakan olduğunda, onu ilk kutlayanlardan biriyse.
Başbakan, Fenerbahçe'nin teknik direktör seçimi kadar kritik bir konuya müdahale etmekte sakınca görmemişse...
Fenerbahçe'nin "mütahitler yönetimi" bir başbakanı kıracak lükse sahip değilse.
Devletin kritik noktalarına bile hısım akraba atamaları olanca hızıyla sürerken bir futbolcunun taltif edilmesi devede kulak kalacaksa ve üstelik bu futbolcu gerçekten yetenekliyse...
Ben bu soruyu sorarım arkadaşlar.

Şüpheliyim
Bu transfer gerçekleşse, belki de Sayın Aziz Yıldırım'ın (sayılı) isabetli kararlarından biri olacak, ama midem bulanmış bir kere.
Hem hükümetten, hem Şükür'den hem de Fenerbahçe'den şüpheliyim.
Nasıl şüphelenmeyeyim?.. Baksanıza Fenerbahçe yine "futbolcu aklama cumhuriyeti" olma yolunda.
Daha hoca belli değil; Barcelonalı Frank de Boer'e "Gel kaptan ol" deniyor. Hakan Şükür'e transfer teklif ediliyor. Manchester City'den Kostarikalı Wanchope, Boavista'dan Claudio alınma aşamasına geliyor.
Yeni hocanın kucağına bırakılacak "yeni bombalar" hazırlanıyor.
Diyelim ki, Ersun Yanal ile örtülü anlaşma yapılmış listeyi o veriyor.
O zaman da ayıp. Şampiyonluğa oynayan bir takımın teknik direktörü gizli gizli nasıl başka bir takım kurar acaba?
Her tuhaf konudan şüphelenmeye hakkım var.

Dünya üçüncüsü Milli Takım kadrosunda yer alan tüm futbolcular kursa gitmeden A klasmanı antrenörlük diplomasına sahip olacaklarmış.
Talep, tüm arkadaşları adına Hakan Şükür'den gelmiş.
Haluk Ulusoy, "Bu çocuklar böyle bir hediyeyi haketti" demiş.
Fıkra gibi... Şimdi yüreğiniz yetiyorsa bu olayı ciddi ciddi eleştirin bakalım.
En iyisi biz de onlara uyalım ve Dünya üçüncülüğü kazanmamızda büyük emeği geçen Futbol Federasyonu başkanımız Sayın Ulusoy'a matematik profesörü, yönetim kurulu üyelerine iç mimar unvanları, Şenol Hoca'ya da dalgıç brövesi verilmesini teklif edelim.
Bu arada ben de bir pilot ehliyeti rica edeyim.

"Başka çalıştırıcılara sahip çıkanlar, beni yerin dibine sokmaya çalışıyorlar"... Bu Şenol Güneş hocamızın bir cümlesi.
Neye takıldığını da çok iyi biliyorum. Ne zaman ki, spor medyası Mustafa Denizli'nin basın toplantısında belden aşağı yorumları kınadı... Şenol hocanın "kimyası bozuldu".
Oysa bu olay, ben - sen meselesi değil muhteşem bir örnekti. İçtihattı... Zamanı gelirse kendisinin de o beğenmediği medya tarafından korunacağının belgesiydi.
Şenol hocaya saldırı olduğunda benzer bir tepki verilmediyse nedenlerini yine kendinde aramalıydı.
Kaç kere yazdım. Birine kızdığında adını söyleyeceksin. Genelleme yapmayacaksın. Herkesi karşına almayacaksın. Donkişot gibi yeldeğirmenlerine saldırmayacaksın.
Aynı hatayı yine yaptı. "Başka çalıştırıcılara sahip çıkanlar" dediği, bir elin parmakları kadar yorumcu dışındaki tüm medyaydı. Yani onu "yerin dibine sokmaya çalışanlar" o kadar kalabalık mı.
O zaman helal olsun Şenol Hoca'ya, yine iyi dayandı.
Hızlı konuşmak başka, düşünmeden konuşmak başka.

Nouma mağdur!.. Ya da öyle sanılıyor. Ali Eren bile "Adam öldürmeye teşebbüs mü etti ki, 7 ay ceza aldı" diyebiliyor.
Tüm bunların altında tribün eyyamcılığı yatıyor.
Beşiktaş'ı "canı kadar seven" tribün, Beşiktaş'a zarar verdiği apaçık ortada olan Nouma'yı bağrına basıyor. Canı kadar sevdiği kulübünden bir milyon dolar tazminat koparma planı yapan futbolcuyu haklı görüyor. Tribünden ""tırsanlar" ve "kalabalıktan reyting umanlar" konuyu sulandırmaya devam ediyor.
Madem bu kadar seviyorlar Nouma'yı; açsınlar bir kampanya, toplasınlar bir milyon doları. Adam da otursun maçları seyretsin rahat rahat. Gerçi tribünde "yüceltilen kabahatle" Beşiktaş'ın şampiyonluğu tehlikeye girebilir ama ne gam!..
Biraz ayıp olmuyor mu beyler; Sayın Serdar Bilgili, Nouma'ya verdiğiniz sevginin yarısını bile hak etmedi mi?.

En kıymetli araziye önce bir halı saha yaparsın. Ağzını açan "spor düşmanı" olur. Sonra küçük bir baraka. Derken halı sahanın yanına soyunma odaları falan. Minik bir kafe... Çardağı uzatır restoran açarsın. Beş on sene sonra da o araziyi sahiplenir, halı sahanın yerine lüks villalar çıkarsın.
"Talan"ın kıymetli kamu arsalarındaki yöntemlerinden biri budur.
Ama en kolayı, "futbol ayrı amatörler ayrı" derken "Biz spor yuvasıyız" argümanı ile hazır tesislere yerleşmek.
Galatasaray ikinci yolu tercih etti. Adım adım Olimpiyat Stadını ele geçirmek, Sayın Başkan Özhan Canaydın açısından bir zafer olabilir, ama kamu parasıyla yapılmış bir tesise bakanlıktaki bilinmeyen toplantılarla ve açıklanmayan bedellerle yerleşmek etik anlamda doğru değildir.
Galatasaray üç beş yıl sonra Olimpiyat Stadı'nda hak iddia ederse hiç şaşırmayın.

Sergen lider olan Beşiktaş PAF takımına cebinden 2 milyar dağıtmış. "Parayla karizma olmaz" diyenlerin kulakları çınlasın. Olur... Hele karizman varsa, para karizmanı çifte kavurur. Burada önemli nokta parayla görgüsüzlük manzaraları çizmek yerine, nasıl harcayacağını bilmek. Sergen harcaya harcaya genç yaşta öğrendi. Bazıları biriktire biriktire cahil kaldı.

Hüsnü Ağabey'in en yakınları onu çok iyi anlattı. Müthiş bir insandı.
O, doğrulara ve bilgiye dayanan sert yorumların infial değil saygı uyandıracağını kanıtlamış bir yazardı. Ailesine ve Türkiye'ye başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin.





SPOR


ÇEKİLİR GİBİ DEĞİL
At yarışları
Avrupa Ligleri
Renault solladı geçti: 107-100
2. LİG puan durumu
Lakers fark attı: 120 - 90
İskoçya’yı yendik
CORDOBA uçuyordu
İlhan Mansız ve Hasan Şaş sakatlandı
FERNANDEZ HAZIR
Cim-Bom'da sandık sinyali
KRİZ OLMAZ
MAHŞERİN 6 ATLISI
EGE'NİN EFESİ YAZICI
İlk müşteri geldi
Haber turu...
Çek karnesi
Şükür, AKP ve Fenerbahçe