Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları



Önce “Sayın Başbakanımız ile yaptığımız görüşmede kendilerinin bize duyduğu itimada teşekkür ederek Ak Parti’nin ve milletin emrinde olduğumuzu ifade ettiğimi kamuoyuna saygıyla duyuruyorum” dedi, geçen hafta sonunda.
Dört-beş gün sonra Ak Parti TBMM Grup toplantısında da “Esas evime geldim” sözleriyle, ilk adımını attı yeni yuvasına.
Kürsüde “tek başına” duruyordu ama yalnız değildi.
Geçmişi de yanındaydı.
Yaptıkları ve söyledikleriyle...

Örnekse, Demokrat Parti Genel Başkanı olduğu 2008 yılının (28 Şubat’tan 11 yıl sonra) ilk günlerinde, kendisine “2. Süleyman” denilmesinden gayet memnundu.
Türktime’daki söyleşide soruları yanıtlarken, “Süleyman Demirel Türk siyasetinin duayenidir” diyor ve işi “Böyle insanlar yüzyılda bir gelir” demeye kadar vardırıyordu.
Ardından ne olduysa, Demirel “kötü adam” oldu.
2012 yılının Süleyman Soylu’suna göre, “Demirel 28 Şubat’ta İstanbul sermayesi ve askeri bürokrasi ile Çiller’den ve Doğru Yol Partisi’nden 1993 kongresinin intikamını” almıştı!

Ve devamı...
Tarih, 15 Kasım 2008; yer DP Kongresi, Ankara:
“22 Temmuz seçimlerindeki müthiş sloganları ‘durmak yok yola devam’dı, öyle mi? Durmak yok, işsizliğe, yoksulluğa, hırsızlığa devam...”
Tarih, 22 Eylül 2008; yer Malatya:
“Şeker kaçakçılığı var, hayvan kaçakçılığı var, petrol kaçakçılığı var, insan kaçakçılığı var, uyuşturucu kaçakçılığı var; sınırlarımız süzgeç gibi olmuş. Hükümet bunlara çare olamıyor.”
Tarih, 13 Ocak 2009. Yer İnternet Haber:
“AKP sistemdeki eksiklikleri eleştirerek geldi. Bu ülkeye yeni bir havayı teneffüs ettirmek için geldi. Ama bu ülkedeki kirliliğin bir parçası oldu. Yolsuzluğun bir parçası oldu. Bozuk sistemin bir parçası oldu. AKP bu işi beceremedi. Erdoğan da, iktidar oyuncağı elinden alınmasın diye bazen büyüklerin ellerinden bazen küçüklerin gözlerinden öpüyor. Yani tipik bir siyaset elamanıdır.”
Tarih, 2 Şubat 2009. Yer Manisa:
“Bu ülkede 6.5 yıldır gündüz imam, gece papaz oldun sen...”

Elbet bu arada, Süleyman Soylu’nun 16 Eylül 2008’deki şu sözünü de unutmamak gerek:
“Artık liderlerin iki dudağı arasında oluşan bir siyaset anlayışını reddediyorum.”
Haliyle merak ediyor insan...
Acaba Sayın Erdoğan’ın üç dudağı mı var?

Haberin Devamı

Doğrusu şuydu...

Haberin Devamı

Eğer siyaset bir “meslek” olarak kabul ediliyorsa, Süleyman Soylu’nun Ak Parti’ye geçişi de doğal karşılanmalı.
Her profesyonel meslek erbabının yaşamında böyle virajlar vardır çünkü.
Bulunduğu yerin ve üstlendiği görevin gereği bugün “beyaz” dediğine, başka bir yer ve görevdeyken “siyah” demek zorunda kalabilir insan.
Dolayısıyla bu çelişkileri onun önüne çıkarıp, yüzüne vurmak; haksızlık olur.
Ne var ki, o da bir profesyonel olduğunun idraki içinde olmalıdır daima.
Yani...
Ak Parti kürsüsüne çıktığında, “Ben Demokrat Parti’de umduğumu bulamadım. Ak Parti gayet güzel imkânlar sundu. Bundan böyle Ak Parti’ye hizmet edecek, Sayın Başbakan’ın emir ve talimatları doğrultusunda çalışacağım” diyebilmeliydi meselâ.
Yok...
Bunun yerine “vatan-millet edebiyatı” yaparsa, örneğin “Ak Parti’nin” yanına “milletimin” lafını da sokarsa...
İşte o zaman geçmişi, yan tarafta olduğu gibi bir “heyula” gibi dikilir karşısına!