Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Dünyaca ünlü Bodrum koyları Mavi Yolculuk macerasının başladığı yerler. Bugün o güzelim koylar rant hırsıyla karşı karşıya. Ormanlar yanıyor, özel izinlerle devasa oteller, yazlıklar yapılıyor ve adım adım Türkiye’nin turizm cenneti yok oluyor” diye başlayan haberleri çok okuduk.
Daha geçen ay “Bodrum’da rant sesleri” başlıklı bir haberle “Bodrum’a bağlı Ortakentyahşi beldesindeki yaklaşık 754 dönümlük doğal ve arkeolojik sit alanının Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na tahsis edilmek istenmesini” duyduk.
“Bodrum’u bir de benden dinleyin” diyen Nazlı Ilıcak’ın şu satırları aklımızda:
“Bodrum hayatımızın en güzel parçalarından biri, dememize rağmen, alt yapısı yetersiz. Betonlaşma sürüyor. Rant yüzünden her adım başı katledilen bir yeşile rastlıyorsunuz. Galiba şimdi sıra Güvercinlik’e geldi. Mesut Yılmaz zamanında tahsis edilen Pina bölgesindeki ormanlarda otel inşaatı hazırlıkları başladı... Bir tane olsa neyse; arkası da gelecek diyorlar.”
Veya...
“Bodrum beş, on yıl içinde sizlere ömür” diyen Yalçın Doğan’ın yazdıkları kayıtlarda: Bitmek bilmeyen rant kapısı. Bodrum’da dağ, taş bina. Evlerin satış fiyatı dolar ve euro üzerinden. 250, 300, 350 bin dolar ve eurolar havada uçuşuyor.
Mandalina bahçeleri birer birer tarihe karışıyor. Her bahçe beton yığınına dönüşüyor.”

Şimdiye kadar “Bodrum” ve “rant” sözcükleri sürekli yan yana geldi.
Geldi çünkü:
Bodrum ikinci İstanbul’du!
Geldi çünkü:
Hele yaz mevsimi gelince Bodrum, Türkiye’nin yönetildiği yerdi!
TÜRSAB Bodrum Yürütme Kurulu Başkanı Sevinç Gökbel ile kasım ayında pek de beklenmeyen yakıcı güneş altında konuşurken, Ortaköy’deki binalarının bahçesinde; asıl “durum” orada dillendi.
Sevinç Gökbel kimi güç ve iktidar sahiplerinin kafasındaki yargıyı ya da algıyı özetlerken dedi ki:
“Bodrum, Bodrumlulara bırakılmayacak kadar değerli!”
Üstelik mesele Türkiye’nin sınırlarını aşıyor.
“Bodrum’un rantı” küresel sermayenin de iştahını kabartıyor!
Ve bütün bunlardan dolayıdır ki, yeni Büyükşehir yasası ile değişecek kurallar ve koşullar; Bodrum’da yaşayan insanlardaki “rant korkusunu” iyice körüklüyor.
Onun içindir ki, Bodrum Mimarlar Odası Başkanı Cevat Kalfa nerdeyse kullandığı her cümlede “rantçılara dikkat” demeye gelen şeyler söylüyor.
Yine de...
“Yapılan tüm yanlışlara rağmen biz Bodrum’u koruduk. Beyaz renkli evleriyle koruduk. İki katlı binalarıyla koruduk. Yeşiliyle koruduk” diyor ki, Cevat Kalfa haklı.
Kimi yerine “kuş konmuş” kimi yerine “tavuk pislemiş” gibi olsa da, Bodrum hâlâ güzel, çok güzel.
Ama ya Güvercinlik’te olduğu gibi, bir yarımadanın tam ucuna beş katlı, yedi katlı bir bina kondurmanın yolu, daha da kolay biçimde açılırsa bundan sonra?

İşte bu noktada, Bodrum’da konuştuğum herkes... TÜRSAB Başkanı Sevinç Gökbel de, Mimarlar Odası Başkanı Cevat Kalfa da, Deniz Ticaret Odası Bodrum Şubesi’nin eski ve yeni başkanları Faruk Okuyucu ile Gündüz Nalbantoğlu da, Bodrum Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Mustafa Danacı da, Bodrum Otelciler Derneği Başkanı Halil Özyurt da; aynı hedefte birleşiyor:
“Belediye başkanlarını da, belediye meclis üyelerini de çok iyi seçmeliyiz.”
Aranan “iyi partili” değil artık Bodrum’da.
Bütün partiler “iyi, doğru, düzgün, bilgili, yetenekli, cesur ve şehrini çok ama çok seven” adaylar bulmak zorunda.
Örnekse...
Ortakentyahşi Belediye Başkanı Mehmet Onur Şahbaz’ın tavrı ve tarzı çok hoşuma gitti.
İlle de “Bodrum” diyor.
İlla ki “Biz yaşadığımız şehri çok seviyoruz” diyor.
Ama “Hiçbir siyasi beklentim yok” demesini, hiç sevmedim.
Onun gibi insanlar mutlaka siyasetin içinde olmalı.

Deniz Ticaret Odası Ege ve Akdeniz kıyılarında, turizme elverişli 260 koy belirlemişti.
Görüldü ki...
100’den fazlası elden gitmiş.
Eğer herkes üzerine düşen görevi hakkıyla yapmazsa, daha fazlasının da akıbeti aynı olabilir.
Çünkü gidiş, o gidiş.
Bu arada Faruk Okuyucu çok çarpıcı bir cümle kullandı:
“Bir oteli kıyıdan uzak bir yerde ve hatta bir tepenin üzerinde yapabilirsiniz ama bir tekneyi o tepeye bağlayamazsınız.”
Muğla “büyükşehir” olunca, aralarında yarıştan da öte kıyasıya çekişme olan ilçelerin temsilcileri “eski alışkanlıklarını” bırakmak zorunda.
Fethiye’nin derdine Bodrumlu...
Milas’ın derdine Marmarisli aynı hassasiyetle eğilmezse, Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bir de bakarlar ki; elin yabancısı gelmiş, elde ne varsa, alıp götürmüş!