İddia önemli:
“Türkiye’ye istikrarsızlık getirmek isteyen unsurlar, bir takım gibi görev paylaşımı yaptılar.”
İddianın sahibi Bülent Gedikli’yi de önemsemek zorundayız.
Çünkü kendisi, Başbakan ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcılarından biri.
Dahası partinin kurucularından ve üç dönemdir milletvekili.
Az önce aktardığım o vahim iddianın ardından, sözünü ettiği “takımın” elemanlarını sayarken dedi ki:
“Neocon-Ergenekon kadrosunda teknik direktör Şimon Peres; kaleci, teröristbaşı Abdullah Öcalan; geri üçlüde, Nicholas Sarkozy, Angela Merkel, Benjamin Netenyahu; orta sahada, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük; ileride de Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş var.”
Dua edin de, Adolf Hitler, Benito Mussolini, Joseph Stalin falan çoktan öldü.
Yaşasalardı, “Gedikli’nin takımına” onlar da girerdi çünkü!
* * *
Taha Akyol “Gedikli’nin zikrettiği isimleri teker teker eleştirebilirsiniz fakat bunların hepsini aynı torbaya koyup üzerine Yahudi damgası basmak nasıl bir zihniyettir?” diye soruyor meselâ.
Sorusunun yanıtını da şöyle veriyor:
“Erbakan mektebinin yeni versiyon Yahudi Komplosu teorisi!”
* * *
O zaman da akla şu soru geliyor haliyle:
“Hani bu arkadaşlar Milli Görüş gömleğini çıkarmıştı. Yoksa bu söylem, koskoca bir yalan mıydı?”
* * *
Aslına bakarsanız, Bülent Gedikli’nin Neocon’ları yakından tanıma ihtimali var.
Ne de olsa kendileri, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Northeastern Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış!
* * *
Belki de, sadece “kıskançlıktan” yapıyor bunu.
Sahi.
Bülent Gedikli, özellikle Mustafa Balbay’ı kıskanıyor olabilir mi?
Mümkündür.
Zira “Ergenekon, her yere kon” sözünün mucidi olan Balbay’a nazire yaparcasına, o da “Neocon-Ergenekon” diyor!
Böylece, sözcükleri kafiyeli biçimde kullanarak, onlara yeni anlamlar yükleme konusunda kendisinin de ne denli mahir olduğunu kanıtlamak istiyor olabilir!
Aksi halde, yine Taha Akyol’un sorduğu gibi:
“Öcalan’ı, Sarkozy ve Merkel’le aynı torbaya koymak nasıl bir akıldır?”
Tek karelik siyah beyaz
Kuyudaki taş!
Dehşete düşmüştüm... Tam da bazı aklı evvellerin Atatürk’ün Gençliğe Hitabı’nı tartışma konusu yaptığı bir dönemde, üzerinde “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ve İstiklal Marşı” yazılı panoların çöpe atılmış halde bulunması; binlerce el bombasından fazla tahribat yaratırdı.
Hele o çöp varilleri bir devlet kurumunun yanı başındaysa...
Aman Allah!
Hangi gafil yapardı bunu?
Hangi hain buna kalkışırdı?
Yok.
Bu manzara “aptallığın kitabına” bile sığmazdı!
Bereket Denizli Valisi Abdülkadir Demir hızlı davrandı, polisi harekete geçirdi.
Çöpe atılan panolarda parmak izi aranmasından, çevredeki kamera kayıtlarının incelenmesine kadar ne lâzımsa yapılmış.
Ve sonuçta panoların “tadilat, temizlik vs.” nedeniyle bir dershaneden çıktığı anlaşılmış.
Çok şükür.
En azından bu kez kuyuya atılan taş “baş yarmadan” çıkarıldı!