Önüne gelen İzmir hakkında ahkâm kesiyor.
Yok efendim, İzmir şu olmuş.
Yok efendim, İzmir bu olacakmış.
Konuşanların çoğu, İzmir’de ya bir hafta tatil yapmış bir zamanlar. Ya da Bodrum’a falan giderken, yolu İzmir’den geçmiş tesadüfen.
Veya bazı hanımlar, beyler İzmir’de yaşamış yaşamasına da; hangi taşı nereden almış, nereye koymuş?
Meçhul.
Ama şimdi “İzmir uzmanı” hepsi!
* * *
Misal...
“Gavur İzmir” diyerek, kendince İzmir’i ve İzmirliyi aşağılama çabasında olanların beyni ne denli örümcek ağı ile sarmalanmışsa; bunu bir iltifat olarak algılayanlar da bir o kadar akıllarını peynir ekmekle yemişler de, haberleri yok!
* * *
Aynı şekilde İzmir’i bir siyasi partinin ve/veya ideolojinin “kalesi” olarak “görmek ve göstermek” de, fena halde yanlış.
Hadi bakalım.
Bir siyaset bilimci çıksın da, bunu kanıtlasın?
“Kale” demek...
“Yıkılmaz” demek, “ele geçirilemez” demek.
Çok partili siyasi hayatımızda İzmir’in süregelen böyle bir yapısı var da, bizim mi haberimiz yok?
* * *
İzmir’de Demokrat Parti de, CHP de, Adalet Partisi de, Anavatan Partisi de, DYP de, DSP de “birinci parti” oldu yaşanan süreçte.
Sorarım aklı evvellere:
Bu nasıl kale?
* * *
Ha.
Derseniz ki:
“İzmir aşırı uçlarda, uçurumun kenarında gezinenlere yol vermez.”
Doğru.
Bugüne kadar yapılan hiçbir seçimde vermedi.
Bundan sonra da vereceğini hiç sanmam.
Zaten bütün mesele de bu.
Ama işin doğrusunu anlayan, söyleyen yok.
Herkes “nalıncı keseri” misali kendi tarafına yontmaya çalışıyor İzmir’i.
Hele kimileri...
Kocaman laflar edince “büyük adam” yerine konacağını sanıyor.
Bilmezler mi ki...
Sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner.
Kimse merak etmesin.
Yapılan her yanlış hesabın döneceği gün de, er ya da geç gelecektir!
Tek karelik acele!
Sıra Ferhat Ş.’de!
MHP Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e soruyor:
“Behzat Ç. adlı diziyle Türk ailesinin temeline dinamit konuluyor. Bu dizide biri savcı ile diğeri emniyet görevlisi evlenmeden, nikâhsız birlikte yaşıyorlar. Emniyet görevlisi rolü gereği savcı rolündeki bayana çok sert davranıyor. Bununla ilgili bir girişiminiz oldu mu?”
Fatma Şahin de cevap veriyor:
“Kadını ikincil hale getiren ve şiddeti özendirici dizilerden bir anne olarak ben de rahatsızım. Toplum hem şikâyet ediyor, hem izliyor.”
Milletvekilleri ile bakanlar bu konulara kafayı takacağına “memleketin mühim meselelerini konuşmakla ve milletin dertlerine derman bulmakla” uğraşsa, daha iyi olur.
Yine de ve ille de bir “girişimde bulunmak” istiyorlarsa, onlar da meselâ “Ferhat Ş.” diye bir dizi yapsın.
MHP’li Bülent Bey “komiser”, Fatma Hanım da “savcı” rolünü oynasın.
Elbet rol gereği. . .
Komiser “Ferhat Ş.” hem gayet zarif ve nazik bir beyefendi, hem de savcı hanımla evli olacak tabii!