Türkiye’de ismi “Aziz” olan insanlar akla geldiğinde, ilk üç isim şöyle sıralanır herhalde:
1- Aziz Nesin
2- Aziz Yıldırım
3- Aziz Kocaoğlu
İlki maalesef hayatta değil. Ama “yaşarmışçasına” adı her gün anılıyor.
Diğer ikisi de her gün manşetlerde ve yine maalesef ikisi de “suç örgütü lideri” olmakla suçlanıyor.
Bilinmesi ya da hatırlanması amacıyla Üç Aziz’lerin tarihe geçen/geçmesi gereken savunmalarından kısacık bölümleri aktaracağım şimdi.
Hiç şüphem yok. Aziz Nesin yaşasaydı, o da bugün bir davadan yargılanıyordu mutlaka.
Ve tıpkı 1984 yılında “Aydınlar Dilekçesi” davasında yaptığı savunmanın benzerini “aslanlar gibi” yapıyor olurdu:
“Bir insanı, vatan haini olarak görmekten daha aşağılayıcı ne olabilir? Devlet Başkanının bizleri vatan hainliğiyle suçladığından beri ne yapmam gerektiğini düşünüp duruyorum. Susmam, kabul etmek anlamına mı gelecek? Yoksa korkak ve umarsız olduğum mu sanılacak? İnsan onuru için yaşıyorsa, kime karşı olursa olsun, onurumu korumak zorundayım.
Türk Ulusunun tanıklığı önünde beni vatan haini ilan ederek aşağılayan Devlet Başkanı Kenan Evren’i mahkemeye vereceğimi burada bildiriyorum.”
* * *
Üç Aziz’lerden Aziz Yıldırım ise 21 Şubat 2012 günü savunmasına başlarken şöyle demişti:
“Adalet topaldır; ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç ulaşır, düşüncesiyle sekiz ay sonunda Sayın Mahkemenizin huzurlarındayız. Soruşturma süresince evrensel hukuk kuralları ve masumiyet karinesi açıkça ayaklar altına alınmış ve Anayasa güvencesindeki tüm haklarımız açıkça gasp edilmiştir. Gizlilik kararları ihlal edilmiş; avukatlarımızın dahi alamadığı tüm bilgi ve belgeler özel hayatın gizliliği kuralı çiğnenerek basına açıkça servis edilmiştir.”
* * *
Aziz Kocaoğlu da 3 Nisan 2012’de yaptığı savunmasını tamamlarken dimdik duruyordu:
“Ben dahil karşınızda sanık olarak bulunan tutuklu tutuksuz belediyemiz yöneticileri, görevlerini hizmet aşkı ve tam bir dürüstlük ile yerine getirmişlerdir. Bizi temelsiz bir şekilde suçlayan iddianame, bizim açımızdan utanç değil iftihar vesikasıdır. Utanç duyması gerekenler, bize bu komplovari suçlamaları getiren ve organize edenlerdir. Tarih önünde bu utancı bir leke gibi üzerinde taşıyacak olanlar da onlardır.”
* * *
Aziz Yıldırım doğru söylemiş:
“Adalet topaldır; ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç ulaşır.”
Netekim!
Aziz Nesin’in mahkemede “mahkemeye vereceğini” ilan ettiği Kenan Evren 12 Eylül darbesi nedeniyle yargılanıyor nihayet.
Er ya da geç...
Aziz Yıldırım ile Aziz Kocaoğlu’nun da hesap soracağı gün gelecek.
Tek karelik tahmin!
Her gün kutlama
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, yasa teklifinin gerekçesinde şöyle diyor:
“Türkiye’de, düşünmeye, akıl yürütmeye dolayısıyla insan beyninin gelişmesine yeteri kadar önem verilmiyor.
Bu yüzden, ne nitelikli insan gücü ne de nitelikli beyin gücü yetiştirilebiliyor. Doğru düşünemiyor, doğru kararlar alamıyor, beyin gücümüzü yeteri kadar geliştiremiyor ve sonuçta beynimizi geliştirecek yöntemlerle de hareket edemiyoruz.”
Ve öneriyor:
“2013 yılı başlangıç olmak üzere her on yılda bir ‘Düşünme ve Beyin Yılı’ olarak kutlansın.”
Kenan Tanrıkulu’nun teklifini “temelde” destekliyorum.
Ama “On yılda bir kutlanma” noktasına şiddetle itiraz ediyorum.
On yılda bir, neyimize yeter!
Değerli dostumdan ricam şu:
Lütfen yeni bir teklif ver ve şu “on yılda bir” ibaresini “on yıl boyunca her gün” şeklinde değiştir. Çünkü işleri yoluna koymamız için “beynimizi kullanmaya ve doğru düşünmeye” bizim HER GÜN ihtiyacımız var.