Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

Mesele “bugünden ibaret” değil.
Tam 35 yıldır siyaset üzerine yaptığım gözlem ve analizler sonucunda, kimini “sevindirecek” kimini ise “üzecek” bir yorumda bulunabilir ve sözün başında “son noktayı” koyabilirim.
Bırakın yüzde 60’ı, 70’i veya 80’i, 90’ı; Aziz Kocaoğlu “yüzde 100” adaydır yeniden.
Ve hatta:
Kocaoğlu resmen “Adayım” dediği anda, herkes emin olsun; CHP’nin de “İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayıdır” aynı zamanda.
Bunu neden mi, yazdım?
Kafasında soru işareti olan, kenarda köşede “çene suyuna çorba” yapanlar varsa hâlâ; istedim ki, boşuna darlanıp, yorulmasınlar.

Aziz Kocaoğlu rahat... Aziz Kocaoğlu keyifli... Hani desem ki:
Aziz Kocaoğlu “stresten besleniyor” sanki!
Sanırım “doğru bir teşhis” yapmış olurum.
Başkan’ın bu hali, yeni yasaya yönelik açıklamalarına da yansıyor:
“Büyükşehir sınırlarının, valilik sınırlarıyla örtüşmesinde sorun yok.
Bu yasa beni üzmez, her bakımdan hazırım.
Bizim gücümüz her yere eşit hizmet götürmeye yeter.
Bundan önce büyümeyi nasıl başardıysak, yine yaparız.”
Kısa kısa aktardığım bu cümleler, yine sanırım, birer “özgüven” ifadesi.
Üstelik başkanın “kırsal alan performansı” da gayet iyi.
Hele son dönemde, şehir merkezinden çok, köy gezilerine çıkıyor.

Ya eleştirisi, önerisi, temennisi; var mı?
Olmaz mı, işte onlardan bir demet:
“Tek kriterle belediyelerin kapatılması yanlış. Hele ki, tarihi ve turistik önem taşıyanların. . .
İnsanlar yaşadığı yerde, belediyenin varlığını hissetmeli.
Atanmış kişiler, seçilmişin yerini tutmaz. Hiçbir bürokrat, belediye başkanlarının gösterdiği fedakârlığa katlanmaz.
Geçen dönem belediye meclisinde 38 belde belediye başkanı vardı. Hepsi de aslanlar gibi çalışıyordu.”

Başkan’la konuşurken, araya Basın Danışmanı Reşat Yörük girdi. Maliye Bakanı’nın İzmir’de yaptığı açıklamaları aktardı. Bakan’ın “Biz İzmir’i seviyoruz” şeklindeki sözünü duyunca da...
“Böyle sevecekseniz, sevmeyin” dedi:
“Herhalde çok sevdiklerinden bütün denetleme elemanlarını bize gönderiyorlar!”
Tam da yeni yasadaki bazı “sıkıntılı maddeleri” konuşuyorduk o sırada.
Örneğin kurulacak, “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi” gibi.
Eh.
“Ateşle barut” aynı yerde buluşunca, Aziz Kocaoğlu’ndan da patlama sesleri duyuldu:
“Bütün hükümetler, yerel yönetimleri güçlendirmekten söz eder ama son imzayı illa ki kendilerine saklarlar.
Sorumluluğu veriyorsan, yetkiyi de ver.
Ondan sonra sonuna kadar denetle. Hiç itirazım yok.
Biz bütün denetlemelere zaten açığız. Bunun için yeni merkezler kurmaya ne gerek var?”

Sohbetimiz sırasında Başkan Kocaoğlu önemli bir özeleştiri de yaptı:
“44 yıldır İzmir’de yaşıyorum. Çok gezdim, dolaştım. Dolayısıyla İzmir’i bildiğimi sanırdım.
Ama Bornova’dan başka hiçbir yeri yeterince tanımadığımı anladım.
İnan, her gün ders çalışıyorum.
Başucumda sürekli İzmir hakkında yazılmış 2-3 kitap var.”

Aziz Kocaoğlu durduk yerde bu sözleri söylemedi herhalde.
İşin içinde bazı göndermeler olmalı yine.
Ne dersiniz. . .
Acaba kime?

Haberin Devamı

Kimsede heyecan yok EXPO “yine” hayal mi?

Haberin Devamı

İzmir’in daha da “büyük” olabilmesi için yapılması gereken çok şeyin yanında, “EXPO hedefine” ulaşmanın önemi de tartışılmaz bir gerçek olarak ortada duruyor.
Ama...
Görüntü silik, soluk.
Havada “mutsuzluk” ve “umutsuzluk” kokusu var.
Örneğin CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin, söz EXPO’ya gelince açıkça söylüyor:
“Çok yavaş gidiyorlar. Tek kelime ile başarısızlar.”
Topluma da benzer bir algı hâkim.
Tüm yetkiyi üzerinde toplayan İzmir Valisi dilerim “müthiş ve gizli” bir çalışma içindedir.
Aksi halde...
Vay halimize!

İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’la buluştuğumda “ömrünü harcadığı EXPO” konusunda, gayet coşkulu bir konuşma yapmasını bekliyordum.
Oysa dediği, sadece şuydu:
“Bana bir görev verildi. Afrika ülkelerinin koordinasyonu... O görev çerçevesinde çalışıyorum. EXPO hakkında başka bir yorum yapmam.”
Fakat eminim...
Demirtaş’ın bu sözleri, başka yerlerde bir hayli yorum yapılmasına yol açacak!

Yeni yasayla ilgili olarak ise “Yeterince bilgi sahibi değiliz” diye söze başladı Ekrem Demirtaş:
“Bildiğimiz, kalkınmanın köyden başladığıdır. Avrupa’da bir proje konusu verip, köyleri yarıştırıyorlar. En iyi projeyi yapan köy o yatırımı alıyor.
Köyler önemli. Uygulama nasıl olacaksa olsun önce ‘özgür’ olmalı, ‘demokratik’ olmalı. Onun için köy muhtarlığı sisteminin kaldırılması doğru değil.
Ve mali özerklik olmadan hiçbir şey olmaz. Kimileri bizi ‘İşadamında APO kafası’ diye eleştirse de, baştan beri bunu söylüyoruz. Sonuçta bu yasa üzerinde biraz daha çalışılsa, iyi olur.”

Ve öteki Ege illerinin, İzmir’le daha yakın olma isteği, Demirtaş’ı heyecanlandırıyor.
Malum.
Artık 21 Anadolu şehri ile İzmir arasında uçak seferi düzenleniyor.
Ege’nin hemen her köşesinden karayolu ile iki saatte İzmir’e ulaşmak mümkün.
Hele her ilde kalkınma ajansı kurulursa ve de “yerinden yönetilirse” işte o zaman bu ajanslar sayesinde “bütünsel planlar” yapmak mümkün olur, Ege’nin imkânları birleşir ve herkes kazançlı çıkar.
Söylemeliyim ki. . .
Demirtaş’ın heyecanını da, Ege’ye yönelik düşüncelerini de paylaşıyorum.

Haberin Devamı

Tam bir yıl önce

CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, tam bir yıl önce katıldığı İzmir İl Genel Meclisi toplantısında, aynen şöyle demişti:
“İl Özel İdare ve Büyükşehir Yasası’nda değişiklik girişimi var. İçişleri Bakanlığı bu çalışmayı yürütüyor. Taslağı toplantıya katılanlara bile vermiyorlar. Bürokratlardan aldığımı bilgiye göre bir ilin nüfusu 750 bini geçmişse o ilin ‘Bütünşehir’ olması fikri üzerinde duruluyor.”
Gerçekten de “gizlilik” üzerinde ciddiyetle duruldu geçen sürede.
Yasa tasarısı TBMM’ye gelene dek, içeriğinden kimsenin haberi olmadı!

CHP’de “1 milyar dolarlık” endişe

Doğru mu yapıyor, yanlış mı; elbet kendi bilir ama Ali Engin çıtayı çok yükseğe koymuş.
Hedefindeki oy oranı, yüzde 60.
Oysa...
Yine kendisinin belirttiği gibi, geçen yıl yapılan genel seçimlerde, İzmir’in 13 ilçesinde ikinci sıraya düşmüştü CHP.
Öyleyse...
CHP İzmir İl Başkanı neye güveniyor?
Şu sözleri bir ipucu olabilir belki:
“Kapanacak beldelerin hepsine gittim ve bütün belediye başkanlarını ziyaret ettim. Açıkça söylüyorum, AKP’li başkanlar da en az CHP’li başkanlar kadar tepkili bu yasaya.”
Ali Engin, Çandarlı’nın Ak Partili Belediye Başkanı Ahmet Dağdelen hakkında hoş şeyler söylüyor meselâ:
“Başkana helâl olsun. İbadet eder gibi çalışmış gerçekten. Yeni yasadan sonra orada görevlendirilecek bir memur böyle çalışır mı?”
Açıkçası...
“Halkın tepkisi, CHP’ye yarar” umudu var İl Başkanı’nda.

Ve tabii Engin için bir diğer umut nedeni de, Aziz Kocaoğlu’nun varlığı.
Aziz Kocaoğlu’nun yeniden aday gösterilmesiyle, 2009’daki yüzde 56’lık oranı aşarak, yüzde 60 oy hedefine ulaşacaklarına inanıyor.

Yüzde 100 aday


CHP İl Başkanı Engin’in asıl ses getirecek çıkışı İl Özel İdarelerinin kapatılması noktasında geldi.
Dedi ki:
“İzmir İl Özel İdaresi’nin 1 milyar dolarlık mal varlığı var. Bu nasıl pay edilecek?”
Tasarıdaki “ilgili” maddelere baktım.
Geçici 1’inci maddenin 1’inci fırkası “devir, tasfiye ve paylaştırma işlemleri için Vali tarafından, yine Vali’nin uygun göreceği kurum ve kuruluş temsilcileri ile ilgili belediye başkanlarının katılımıyla bir komisyon kurulmasını” öngörüyor.
Fakat dördüncü fırkada, komisyonların devreye girmesinden önce, yani yeni yasanın yürürlük tarihinden seçime kadar geçecek süre içinde; “İl Özel İdarelerinin malı ve mülkü üzerindeki tasarrufa, İçişleri Bakanlığı’nın onay vereceği” yazıyor.

Hal böyle olunca, büyük bir “Acaba?” sorusu geliyor akla.
İl Özel İdarelerinin mal varlığı “acaba” seçime kadar eriyip, gider mi?
Gitmese bile daha sonra pay edilirken, “acaba” senden-benden ayrımı yapılır mı?
Acaba?
Acaba?
Acaba?

Akay’ın karınca ordusu

AK Parti İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay’la randevuma 10 dakika geç kaldım.
Neden?
Fevzipaşa Bulvarı’ndan tam Halit Ziya Caddesi’ne dönüyorduk ki, orada sıkışıp, kaldık.
Önümüzde uzayan, kuyruk arkamızda da boy attı hızla.
Korna gürültüsü ayyuka çıktı ve o da ne?
İleride bir çöp toplama aracı, yol kenarındaki konteynerleri kaldırıp, kaldırıp boşaltıyor.
Hayret.
Geceler çöpe mi girdi ki, şehrin tam göbeğinde çöp toplama işi saat 11’de yapılıyor?

Ömer Cahit Akay’a gecikme nedenimizi anlatınca, o da başladı CHP’li belediyeler hakkındaki şikâyetleri anlatmaya.
Başkan’a “Göreceğiz” dedim:
“Son genel seçimde İzmir bütününde CHP ile aranızdaki oy farkı 173 bin 605’ti. Yerel seçimin il genel meclisi kanadında 448 bin 262, büyükşehir belediye başkanlığında ise 508 bin 167’ydi. Bakalım sıraladığınız şikâyetler bu farkı kapatmaya yetecek mi?”
Soru zordu.
Cevap uzundu.
Özetlersem:
“Umut olmadan yaşanmaz.”

Muğla’daki durum, Ak Parti açısından İzmir’de de geçerli.
Yerel seçimleri “ölçü” alacaklarsa eğer. . .
2009’da İzmir’de sadece bir ilçede belediye başkanlığını kazandıklarından kaybedecek “fazla şey” yok.
İki ilçeyi kazanmaları bile, kendilerini “başarılı” ilan etmelerine yeter!
Genel seçim esas ölçü ise ve Ömer Cahit Akay’ın dediği gibi, “2011 seçiminde İzmir’deki 9 ilçede yüzde 40’ın üzerine çıktık, 9 ilçede yüzde 35-40 arasında oy aldık. Ve oylarımız artmaya devam ediyor” iddiasıyla bakıyorlarsa geleceğe, hesap değişecektir mecburen.
Oranlarla, rakamlarla oynayıp, oyalanmak önemli değil; asıl önemlisi, seçimi kazanmaktır zaten.

Ak Parti İzmir İl Başkanı “karınca ordumuz çalışıyor” diyor:
“1.374 mahalle ve köyün yönetimini oluşturduk. Sandık yönetimleri tamamlanmak üzere.”
Yeni yasaya gelince de...
“Siyasi hesap içinde olsaydık başka türlü davranırdık. Belde belediyelerini kapatmak, köylerin mahalle olması siyasi açıdan bir risk ama ülke için doğru olanı yaptık” demekte.
Ve bir de haber verelim:
Ak Parti’nin “yerel yönetimlerden sorumlu” Genel Başkan Yardımcısı Menderes Türel 18 Kasım’da, Ege illerinin tüm yöneticileri de İzmir’de buluşacak.
Masada da “yeni yasa” olacak.

Kırsal kesimde, şehir yasaları uygulanacak

AK Parti İzmir İl Başkanı Ömer Cahit Akay, hayli işime yarayacak bir konuşma metni verdi.
Konu doğrudan “konumuzla” ilgili.
Konuşan ise bir süre önce il başkanlarının katıldığı toplantıda konuyu gündeme getiren, Menderes Türel’di.
Önce siyasi bir saptama:
“Bu tasarıyla vatandaş hizmet almak için, hizmetin hesabını sormak için kendi seçtiği belediye başkanına hesap sorabilecektir. Her konuda Hükümeti veya Valiyi sorumlu tutmayacaktır”.
Ardından “bildiğimiz” veya “bilmediğimiz” bir nokta:
“Şehir sözü Medine’den gelmektedir ve medeniyet manasını taşımaktadır.”

İzmir İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci ile konuşurken, o da bu noktaya bir soru ile değindi:
“Kırsal kesimi şehir kanunuyla nasıl yönetirsiniz?”
Ve devamında, bastırdıkça bastırdı:”
“29 İl Özel İdaresi ve İl Genel Meclisleri, 1.591 Belde Belediyesi, 16.082 köy tüzel kişiliği kapatılarak, 13 yeni Büyükşehir Belediyesi kuruluyor. Böylece İl Özel İdarelerin yüzde 36’sı, belde belediyelerinin yüzde 53’ü, köylerin de yüzde 47’si, burada yaşayan halka sorulmadan, seçmen iradesi yok sayılarak kapatılıyor. Tam 56 milyon yurttaşı ilgilendiren bir konuda hiç kimsenin söz hakkı yok.
İdam mahkumuna bile infazdan önce son sözü sorulurken, kapatılan kurumların başkanlarının tek söz söyleme hakkı yok.”
Bu feveran karşısında, Serdar Değirmenci’ye “Haklısın” demekten başka çare de yok!

Ah Alaçatı, vah Alaçatı!

İzmir’de 23 belde belediyesi “kepenk indirecek” ilk seçimde.
Bergama’da Ayaskent, Bölcek, Göçbeyli, Yenikent belediyeleri kapanıyor.
Buraların nüfusu 2 binin altında.
Yine 2 bin sınırını geçemeyen Kınık’ın Yayakent; Ödemiş’in Bozdağ, Çaylı, Gölcük, Kayaköy, Konaklı belediyeleri de listede yer alıyor.
Ödemiş’in Bademli Belediyesi’nde 2 bin 856, Birgi Belediyesi’nde 2 bin 568, Ovakent Belediyesi’nde 2 bin 888; Tire’nin Gökçen Belediyesi’nde ise 2 bin 499 nüfus bulunuyor.
Ya diğerleri?
Bergama’nın Zeytindağ Belediyesi’nde 3 bin 192
Karaburun’un Mordoğan Belediyesi’nde 3 bin 445
Aliağa’nın Yenişakran Belediyesi’nde 3 bin 552
Ödemiş’in Kaymakçı Belediyesi’nde 4 bin 478
Dikili’nin Çandarlı Belediyesi’nde 4 bin 989
Kınık’ın Poyracık Belediyesi’nde 5 bin 760 kişi yaşıyor.
İlçe merkezi olan Karaburun Belediye sınırları içinde 2 bin 728 kişi bulunduğu hatırlandığında. . .
Gerçekten tuhaf bir durum!
Hele Alaçatı. . .
Ah Alaçatı, vah Alaçatı!
O Alaçatı ki, nüfusu yalnızca Karaburun’dan değil, Beydağ ve Kiraz ilçe belediyelerinden de kalabalık.
Ve 9 bin 268 kişilik bu nüfus, yaz aylarında 10’a, 20’ye, 30’a ve belki de 50’ye, 60’a katlanıyor.

Mesele nüfusun da ötesinde aslında.
Bir de geçmiş var.
İşin “tarihi boyutu” var.
Bakın meselâ...
Kısa zamanda nüfusu da, çoğu ilden fazla olması beklenen Çandarlı’da belediyenin kuruluş yılı 1939.
Kaymakçı Belediyesi, Atatürk’ü kaybettiğimiz yıl kurulmuş.
Poyracık bir sene önce, 1937’de.
Bademli Belediyesi , 1932’de.
Nice iller ve ilçelerdeki belediyeler Cumhuriyet sonrası tarihlerde hayat bulmuşken, Ovakent Belediyesi 1917 yılında çıkmış tarih sahnesine.
Ve Tire’nin Birgi’si...
1900’lü yıllardan da gidin geriye, ta 1898’ye.
Tekrar Alaçatı’ya dönersek, 1868 yılında belediye olan İzmir bile yutkunmak zorunda kalır.
Çünkü Alaçatı Belediyesi’nın kurulduğu tarih, 1830 yılıdır!

İzmir’e yüzde 8 ilave

İzmir’in “büyükşehir” sınırları içine, dokuz yeni ilçe katılıyor.
Özellikle...
Kuzeyde, Bergama.
Güneyde, Ödemiş.
Batıda, Çeşme.
Bu dokuz ilçe arasında öne çıkıyor.
Elbette Dikili ve Kınık.
Elbette Kiraz, Beydağ ve Tire.
Ve elbette Karaburun da önemli.
Ama Bergama ve Ödemiş, yıllardır adı “il olacak ilçeler” arasında geçen yerler.
Çeşme’nin namı ise herkesin malumu.
Herhalde İzmir, yeni düzenlemeden “ez az etkilenecek” büyükşehir belediyelerinden biri olacak.
Çünkü yeni ilçelerin toplam nüfus içindeki payı yüzde 8 yalnızca.