Yön Özkök Paşa'nın yoğun ilgi gören açıklamaları arasında ünlü 1 Mart tezkeresine ilişkin görüşleri de vardı. Okuyucularımızdan gelen birçok iletide olduğu gibi diğer gazetelerde de bu konuyla ilgili haberler ve yorumlar yer aldı. Okuyucularımızdan gelen iletiler içinde, uzun süre tartışmalara neden olan, 26.2.2003 tarihli "Asker rahatsız" haberimle ilgili yorum ve sorular önemli yer tutuyordu. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'le yaptığımız ve altı bölümlük bir dizi yazı olarak sunduğumuz söyleşi büyük ilgi gördü. Türk ve ABD heyetleri arasında çetin bir müzakerenin sürdüğü günlerde, 25.2.2003 günü, bana, ısrarla ve detaylı olarak aktarılan rahatsızlığın nedenleri şunlardı:1- Bir gün önce Kuzey Irak'ta Kürt parlamentosunun aldığı ve TSK'yı hedefleyen "Yabancı asker sokmayacağız" kararının arkasında ABD mi var? ABD, bir yandan Ankara'da müzakere yürütürken, bir yandan Barzani ve Talabani'ye destek vererek, "ikili" mi, oynuyor? Bu tutum kafamızı karıştırıyor, gri bölgedeyiz.2- ABD, müzakerelerde, Kürt gruplara uçaksavar dağıtmakta ısrar ediyor. Hem de fazla sayıda. Bu uçaksavarları kimin uçaklarına karşı dağıtmak istiyor? O bölgede Saddam'ın uçakları uçamıyor. Ancak, ABD ve Türk uçakları uçabiliyor. ABD uçakları hedef olmayacağına göre neden uçaksavar dağıtılmak isteniyor?O gün bana yansıtılan rahatsızlık buydu... Rahatsızlığın nedenleri Büyükelçi Deniz Bölükbaşı'nın başkanlık ettiği Türk heyetiyle, Bayan Mariso Lino'nun başkanlık ettiği ABD heyeti arasındaki sert müzakereler süresince başka rahatsızlıklar da yansıtılmıştı. Bu rahatsızlıklar şunlardı:1- ABD tarafının, Kuzey Irak'a girecek Türk askerlerine ABD komutanın komuta etmesinde ısrar etmeleri.2- Türk askerlerinin kendilerine ateş açmadıkları sürece PKK'lılar dahil kimseye ateş açmayacakları hükmünün konulmak istenmesi.Kamuoyunda oluşan hava ve Bölükbaşı'nın direnişiyle ABD tarafı bu tür ısrarlarından vazgeçmek zorunda kalmıştı. PKK sorunu O dönemde hükümet de 1 Mart tezkeresi konusunda isteksizdi. Başbakan Abdullah Gül'ün çok temkinli tutumunun yanı sıra Abdüllatif Şener, "hükümet sözcüsü" olarak, bakanların önemli bir kısmının tezkereyi tatmin edici bulmadıklarını kamuoyuna açıkladı. Hükümet tezkereyi TBMM'ye kerhen sevk etmişti. AKP grubu üzerinde etkili olduğu bilinen TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın da tezkereye karşı olduğu biliniyordu. Siyasi kanat 1 Mart tezkeresinin TBMM'ye sevk edilmesine karşın ileriye dönük bazı kuşkular da vardı. Örneğin:1- ABD'nin çok sayıda havaalanı ve limanın tahsis edilmesi talebiyle, bütün Anadolu'nun dev bir lojistik üs haline gelecek olmasının yaratacağı sakıncalar; İran ve Suriye'ye, Türkiye'den müdahale yapılabileceği kuşkusu.2- ABD askerlerinin Güneydoğu'da, Kuzey Irak'ta olduğu gibi bir faaliyet ve temas içine girmelerinin yaratacağı sakıncalar.3- Türk askerinin ABD askerleriyle Kuzey Irak'a girmesine karşın bir süre sonra "Size ihtiyaç yok, çıkın" talebiyle karşılaşması olasılığı. 4- Türk askerinin Kuzey Irak'ın derinliklerinde önlem almasına izin verilmeyeceği, 15-20 km'yi geçmeyen bir şeritte tutulacak olması.Bu siyasi tablo içinde, tezkerenin geri çevrilmesini, belirttiğim şartlar nedeniyle yansıtılan rahatsızlıkla ilgili bir habere bağlamak ve bu bahaneye sarılmak doğru değildir. Kuşkular ÖZKÖK PAŞA'DAN 22 TEMMUZ YORUMU: Kendisine yönelttiğimiz sorular ve Özkök'ün yanıtları özetle şöyle: Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, kendisiyle yaptığımız mülakatın son bölümünde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yürüttüğü çalışma ilişkisi, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç hakkında söylediği tartışma yaratan sözler ve 22 Temmuz seçimleriyle ilgili sorularımızı yanıtladı. Başbakan Erdoğan da bunun üzerine "Geleceğe yönelik olarak da bu tür eylem ve tepki içerisinde olmayı beklemek, bunlara yönelik tavsiyelerde bulunmak, asla doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü sorumluluk mevkiinde olan insanlar, neyi, nasıl tavsiye edeceğimizi bilmemiz gerekir. Sorumluluk mevkiinde olan insanların söylediği her sözün bir bedeli vardır. Bu iç huzuru etkiler" diye karşılık vermişti. Kendisiyle ilişkiniz bundan nasıl etkilendi? Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan saldırıda öldürülen Yargıç Yücel Özbilgin'in cenazesinde halkın gösterdiği tepkileri "takdir edici" bulduğunuzu, bunun daimilik kazanması gerektiğini söylemiştiniz. Tepkiler için görüşüm sorulduğunda tepkilerin "takdire şayan" olduğunu ifade edecekken "şayan" sözü anlaşılmaz diye son anda "takdir edilecek" demek istedimse de ağzımdan "takdir edici" yanlış ifadesi çıktı. Tabii "demokratik tepki" desem daha iyi olurdu. Fakat sadece "tepki" dedim. Şüphesiz demokratik tepkileri kastettim. Esasen süre giden tepki demokratikti ve ben bunun devamlılık göstermesini diledim. Tek, devamı olmayan eylemler benzer olayları şüphesiz caydıramaz. Toplumun benzer olaylara karşı tepkisinin, gayet tabii demokratik tepkisinin, devamlılık arz etmesi büyük önem taşır.Bu sözlerime sayın Başbakan'ın basın yoluyla cevabını haksız buldum ve incindim. Çünkü beni tanıyan herkes demokratik olmayan ve şiddet içeren bir eylem önermeyeceğimi bilir. Aslında birçok kişi bunu anladı. Ancak incinmem Sayın Başbakan'a olan tutumumu değiştirmedi. Çünkü kırgınlıkların devlet işlerine menfi şekilde yansımasına asla fırsat vermeyen bir anlayışım vardır. Doğrusunu söylemek gerekirse Sayın Başbakan'ın bana karşı tutumunda da bu olaydan dolayı bir değişiklik hissetmedim. BAŞBAKAN'A İNCİNDİM Çocuklar arasında oynanan bir oyun vardır. Kulaktan kulağa. Söylenen şeyler kulaktan kulağa aktarılırken o kadar çok değişir ki, sonunda bazen çok şaşırtıcı söylemlere dönüşür. O gün konuşulanlar arasında son kamuoyu araştırmalarında parlamenterlere olan güvende yükselme görüldüğünü, bunun memnuniyet verici olduğunu söyledim. "Sizin döneminizde" , "tebrik ediyorum" sözlerini kullandığımı sanmıyorum. Kullanmış olsaydım dahi bu beni üzmezdi. Bu bir resmi ziyaretti ve muhatabım Sayın Arınç değil, TBBM Başkanı'ydı. Ama ben Sayın Arınç'a, sayın Arınç Basın Sözcüsü'ne, o muhabire, muhabir yazı işlerine derken sonuçta amacını aşmış sözler haline geldi. Görevinizden ayrılmadan önce TBMM Başkanı Bülent Arınç için, "Sizin döneminizde Meclis'in saygınlığı ve siyaset kurumunun saygınlığı arttı. Bunu önemsiyorum, sizi tebrik ediyorum" dediğiniz için büyük tepki aldınız. Bu tepkileri nasıl karşılıyorsunuz? İnanıyorum ki parlamenterlerin güvenilirliğinin artması, siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, sevinilecek bir şeydir. Ama memleketimizde maalesef öyle bir kanaat toptancılığı var ki, birisine kızıyorsak doğru veya yanlış onunla ilişkili her şeye kızıyoruz. Ben böyle düşünüyorum ve birileri kızacak diye düşünceme ihanet etmem. İyiye iyi, yanlışa yanlış, kötüye kötü. Bu benim tarzım. BİRİLERİ KIZACAK DİYE DÜŞÜNCEME İHANET EDEMEM ERDOĞAN'A ' ŞEFFAF BİR İLİŞKİ KURALIM' DEDİM Hayır. Genelkurmay - Hükümet münasebetleri hakkında bir mutabakat aranmadı ve konuşulmadı. Ancak ziyarette, basın aracılığıyla ilişki yerine, şeffaf ve doğrudan ilişkinin daha olumlu ve yapıcı olacağı düşüncemi dile getirdim. 2002 seçimlerinden hemen sonra Genelkurmay karargâhında AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı kabul ettiniz. Bu görüşmeyle ilgili olarak çok az şey basına yansıdı. Burada şekillenen bir mutabakat var mıydı? BEYİNLERİ GÖZLÜĞE MUHTAÇ OLANLAR VAR Zafer kendi imkân ve kabiliyetlerimiz kadar, bazen karşı tarafın hatalarından da kazanılır. Zaman yüzde 47'yi alanlara değil, hatalarıyla, tembellikleriyle, önyargılarıyla bunu onlara veren, beyinleri gözlüğe muhtaç olanlara kızma ve onların kendilerine çekidüzen vermelerini sağlama zamanıdır. Zaman, "Ne yapacağını iyi bilemeyen" insanlarımızı küçümseme, onlara kızma değil onları sevme, kazanma ve eğitme zamanıdır. 22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarını nasıl karşıladınız? Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa'yla yaptığımız söyleşi, bugün yayımladığımız 6. bölümle sona eriyor.Özkök Paşa'nın açıklamaları okurlarımızdan büyük ilgi gördü, kamuoyunda yankılandı. Görüşlerini bizimle paylaştığı için Özkök Paşa'ya ve yoğun ilgileri nedeniyle değerli okuyucularımıza teşekkür ediyoruz.Bununla birlikte, diziyi bitirirken yanlış anlamaları düzeltmek, haksız yorum ve eleştirilere yanıt vermek ihtiyacı doğdu.Hilmi Paşa'nın, asker-siyaset ilişkileri ve İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesine ilişkin görüşlerinin yer aldığı 4. bölümün "İhtilal tek çare değil" biçimindeki başlığı yanlış anlamalara yol açmış. Bazı okurlarımız buradan hareketle Özkök Paşa'nın, "İhtilalin tek çare olmadığını ancak çarelerden biri olarak gördüğü" sonucuna varmışlar. Bu bir yanlış algılama. Özkök Paşa, "ihtilalin çare olmadığı, çarenin Genelkurmay Başkanı'nın görüşlerini kamuoyuyla paylaşması olduğu" görüşünde. Dördüncü bölümün tümü okunduğunda Özkök Paşa'nın bu görüşte olduğu zaten anlaşılıyor. Yine de yanlış anlamaları önlemek açısından bu vurguyu yapmakta yarar görüyorum.İkinci konu ise dayanaksız ve haksız yere yöneltilen bir suçlama. Bazı gazeteler ve köşe yazarları, dizinin zamanlamasına özel bir anlam yüklemeye çalıştılar. Dizinin 1 Ekim günü başlamasının nedeninin, aynı gün Harp Akademileri'nde konuşan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın görüşlerinin perdelenmesi olduğunu öne sürdüler. Hatta Hilmi Özkök Paşa'nın bunu her zaman yaptığını da eklediler.Hemen belirteyim ki, bu eleştiri ve yorumların tamamı uydurmadır, haksızdır ve dayanaktan yoksundur... Özkök Paşa'nın herhangi bir tarih önerisi söz konusu değildir. Beni 1 Ekim'den hemen önce çağırıp demeç verdiği iddiası da doğru değildir. Ben Hilmi Özkök Paşa ile 20 Eylül 2007 günü İzmir'de görüştüm. Dizinin 1 Ekim gününde başlamasının nedeni ise söyleşinin yayına hazırlanması ve devam etmekte olan Malezya dizisinin bitmesini beklemek zorunda olmamızdı. Bu görüşmeyi yaptığımızda Orgeneral Büyükanıt'ın 1 Ekim'de konuşma yapacağını bilmemiz zaten mümkün değildi.Herhangi bir araştırma yapmadan, bu suçlamaları başka gazetelerde veya internette okuyup kendi saptamalarıy-mış gibi köşelerinde yer veren meslek-taşlarımızın bu tavrı, meslek adına üzüntü vericiydi. Bitirirken... BİTTİ fbila@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025