Başbakan Yardımcısı Arınç açılımla ilgili tartışmalardaki üslubu eleştirdi ve: ‘Küstüm, oynamıyorum’ demek, iktidarın yapacağı şey değil. Muhalefette bunu söylemek daha kolay. İktidar kanadı alttan almak durumunda
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki akşam gazetelerin Ankara temsilcilerine verdiği iftarda, hükümetin Kürt açılımı başta olmak üzere, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini açıkladı. Arınç’ın çeşitli konulardaki görüşleri özetle şöyle:
Örtü atma geleneği
Gerginliği artıran birbirlerinin yüzüne bakılamayacak hale getiren suçlamalar oldu. Böyle devam etmesi mümkün değil. O zaman Balıkesir’deki MHP’li, genel başkanının sözüne bakarak hareket ediyor, diğer yerdeki CHP’li de “genel başkan böyle buyurdu, ben böyle konuşacağım” diyor. Hatta yan yana esnaf dükkânındakiler de birbirlerine bu gözle bakıyor. Bu çok yanlış bir şey. Türkiye’de bu işlerin bir yolunu bulmalıyız. Keşke bu kadar ağır sözlere aynı ağırlıkta cevap verilmese.
Ben bu üslubu çok yakışıksız buluyorum. Ama aynı şekilde cevap vermeyeceğim dese, belki tartışma bitecek. Hani Güneydoğu Anadolu’da bir gelenek var. Kavga ederlerken birisi başındaki örtüyü yere atarsa o kavga bitermiş. O da, Şeyh
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde yaptığı açıklamalar, hükümetin başlattığı “Kürt açılımı” sürecinde yeni bir aşamaya gelindiğini gösteriyor. Erdoğan’ın Ulusa Sesleniş konuşması, bir gün sonra NATO Genel Sekreteri Rasmussen’e verdiği iftar yemeğindeki sözleri söylem ve içerikte yeni bir yaklaşıma işaret ediyor. Söylem ve içerikteki yeni yaklaşım, süreci de yeni bir mecraya sokabilir.
Erdoğan’ın son günlerde yaptığı konuşmalardan şu sonuçları çıkarmak mümkün:
Yeni yaklaşım
1- Başbakan Erdoğan, “Kürt açılımı” konusunda başlangıca göre yeni söyleme geçti. Açılımın çerçevesini Anayasa’nın 3. maddesindeki hükme uygun biçimde “ülkesi ve milletiyle bölünmez bütün”, “üniter devlet” ve “tek millet” çerçevesine oturttu. Erdoğan’ın bu çerçeveyi kalın çizgilerle belirlemesinde, muhalefet liderleri Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli ile son olarak Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un açıklamalarının etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Sürecin yönetimi Erdoğan’da
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 30 Ağustos nedeniyle yayımladığı mesajda, “Kürt açılımı” tartışmalarıyla ilgili olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) görüşünü açıkladı. Başbuğ, Anayasa’nın 3. maddesinde yer alan “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” hükmünü anımsatarak, bir anlamda TSK açısından “açılımın sınırları”nı yansıttı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbuğ’un sözlerini “Güzel bir açıklama” olarak niteledi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği’nin yöneticilerini kabulünde benzeri bir çerçeve çizdi.
Erdoğan, Türkiye’nin üniter yapısı üzerinde spekülasyona izin vermeyeceklerini, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet anlayışı içinde süreci yürüteceklerini açıkladı.
Ulusa Sesleniş
Erdoğan dün televizyonlardan yaptığı “Ulusa Sesleniş” konuşmasında bu çerçeveyi çok daha net bir şekilde tekrarladı. “Anayasamızın belirlediği ölçüler ortadadır, Türkiye’yi bölmeye, bütünlüğümüzü bozmaya, üniter devlet yapımızı ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir niyet ve girişime asla ve asla izin vermeyiz” vurgusunu yaptı. Erdoğan, açılımın bu anlayışla yürüyecek bir süreç olduğunu
İki gündür Ankara’da kuvvet komutanlarının devir-teslim törenlerine katılıyoruz. Önceki gün Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda dün de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda törenleri izledik.
Devir-teslim törenleri gündemdeki konulara ilişkin olarak devletin zirvesiyle sohbet fırsatı da yaratıyor. Önceki gün Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki devir-teslim töreninin ardından düzenlenen resepsiyonda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ konuşmaya eğilimli değillerdi. Sorularımıza kısa yanıtlar vermeyi tercih ettiler. Org. Başbuğ, açıkça 30 Ağustos mesajında bütün sorularımızın yanıtının bulunduğu söyleyerek başka konulara geçmeyi yeğlemişti.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki tören sonrası resepsiyonda da yine devletin zirvesi bir aradaydı. Önceki günden deneyimli olduğumuz için bu kez de devletin zirvesinin susmayı tercih edeceğini tahmin ediyorduk. Yine meslektaşlarımızla şansımızı denemek istedik.
Başbuğ yardımcı oldu
Resepsiyonda çok kısa kalan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ayrılmasından sonra Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un yanına gittik. Başbuğ’un konuşmayacağını bildiğimizden soru sormadık. Ancak Başbuğ, bir
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 30 Ağustos nedeniyle yayımladığı mesajda, gündemdeki “Kürt açılımı”yla ilgili bir çerçeve çizdi. Org. Başbuğ’un çizdiği çerçeveyle, tartışma konusu olan MGK bildirisine de açıklık getirdiğini söyleyebiliriz.
MGK’nın son toplantısından sonra açıklanan bildiride kurulun, “Kürt açılımı” sürecinin devamını “tavsiye ettiği” ifadesi vardı. Bu ifade, muhalefet partileri CHP ve MHP tarafından, “askerin sonu belli olmayan bir sürece peşinen angaje olması” biçiminde değerlendirildi. Başbuğ, dünkü açıklamasıyla bir anlamda asker üyelerin MGK’daki duruşunu yansıtmış oldu.
Başbuğ’un açıklaması, muhalefet liderlerinin dile getirdiği kaygıları, MGK kararıyla ilgili soru işaretlerini karşılayan nitelikteydi.
Genelkurmay Başkanı, yürüyen süreçte, ulus-devlet, üniter-devlet ve tek resmi dil konusunda TSK’nın hassasiyetlerinde bir değişiklik olmadığı mesajını yineledi.
Org. Başbuğ’un sert tartışmalarla yürüyen “Kürt açılımı” sürecinde çizdiği çerçeveyi şöyle özetleyebiliriz:
‘Tarafız ve taraf kalacağız’
CHP lideri Deniz Baykal, “Kürt açılımı” süreci konusunda dün saptamalar ve uyarılarda bulundu. Baykal, Atatürk’ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran partinin genel başkanı olarak tarihe not düştü, diyebiliriz.
Baykal’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üzerinden Genelkurmay’a, uluslararası güç merkezlerine ve topluma verdiği mesajları şöyle özetleyebiliriz:
Başbakan Erdoğan’a
1- Baykal, başlatılan sürecin şimdiden toplumu bölmeye başladığı konusunda Başbakan Erdoğan’ın dikkatini çekti. Özellikle bu süreçte Başbakan Erdoğan’ın “Türk milleti” kavramını kullanmadığını, kullanamadığını vurguladı. Sürekli 30 küsur etnik grubu saymaya çalışarak konuşmasının, toplumda ayrıştırıcı bir etki yarattığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ı bir an önce ne yapmak istediğini netleştirmeye ve açıklamaya çağırdı. Başbakan’ın toplumda oluşan gerginliği gözden kaçırmaması gerektiği mesajı yolladı.
2- CHP lideri, bu sürecin sonunda terörün sona ereceği, anaların gözyaşının dineceği beklentisi yaratıldığını, bu beklentiyi yapanların vahim bir yanılgı içinde olduklarına işaret etti. Böyle gitmesi halinde Türkiye’de de Irak’ta ne olduysa, Yugoslavya’da ne olduysa o
MHP lideri Devlet Bahçeli, arka arkaya yaptığı üç yazılı açıklamayla gündeme oturdu.
Bahçeli’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açıktan yönelttiği sert eleştirilerin satır aralarında esas itibarıyla Genelkurmay’ın tutumunu sorguladığını ve Org. İlker Başbuğ’u sıkıştırdığını söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ise Bahçeli’nin Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) kararına yönelik eleştirisine verdiği yanıtta Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’u koruduğu gözleniyor.
Bahçeli’nin analizi
MHP lideri Bahçeli’nin söylemini giderek sertleştirmesinin nedenlerini söyle sıralayabiliriz:
1- “Kürt açılımı” adı altında yürüyen sürecin yol açacağı sorunları Türkiye açısından bir “beka” sorunu olarak görüyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli, hükümetin “Kürt açılımı” arayışını eleştiren yazılı açıklamasında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ü de adını vermeden ağır bir dille eleştirdi.
Bahçeli, Özkök’le yaptığım ve Milliyet’te üç gün boyunca yayımlanan söyleşimizdeki ifadeleri ima ederek şöyle demişti:
“Cumhurbaşkanlığı makamınca dile getirilen yerleşim yerlerinin isimlerine dair tartışmalar Türkiye’nin adının bile değiştirilmesine dair alçakça hatırlatmalara kadar ulaşmıştır.”
Özkök’ün sözleri
Bahçeli’nin, bu ağır bir suçlamasının nedeni Özkök’e yönelttiğim bir soruya verdiği yanıttı. Özkök’e, “Anayasa’nın 66. maddesinde bir tanım var. Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk’tür, diyor. Bu maddenin değişmesi gerektiğini savunan var. Siz ne diyorsunuz?” diye sormuştum.
Özkök, Atatürk’ün ünlü Türk milleti tanımını anımsattıktan sonra, bu tanımdaki Türk sözcüğünün etnik kökeni ifade amacıyla değil bütün vatandaşları kastederek söylendiğini belirmişti.