Abdullah Öcalan davası bugün başlıyor.
Batı ayakta.
Dava tartışılıyor.
Tartışılan ne?
Usul...
Mahkemenin yapısı.
Esası tartışılıyor mu?
Hayır.
Batı davanın esasına girmiyor.
Giremiyor.
Neyine girecek ki?
Davanın esası belli.
* * *
İŞTE analar...
Davanın her yönden esası...
Günlerdir izliyoruz, anaları...
Şehit analarını...
Ne usul umurlarında, ne esas...
Ne DGM biliyorlar, ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi...
Bildikleri, çocuk yaştaki şehitleri.
Şehitlikte mezar taşı seviyorlar.
Toprak öpüp, toprak kokluyorlar.
Başları bağlı Anadolu anaları.
Erkek çocuk doğurdukça okşanan, övülen analar.
Gelir dağılımının alt yüzde 20'sindeki analar.
Aynanın kenarına iliştirdikleri asker resimleriyle yatıp kalkan analar.
Cakalı komando üniforması giymiş oğlunun resmiyle kocaya, babaya, dedeye, nineye, geline, toruna "bunu ben doğurdum" havası atan analar...
Yaşam boyu övüneceği, koltuk kabartacağı başka bir şeyi olmayan analar...
Oğlunu askere gönderirken davul - zurna çalmanın dışında başkaca torpil geçemeyen analar...
Şehitliklerdeki ana tipleri hep aynı...
Ana her yerde ana...
Ne olduğunu, niye olduğunu bilmeden Apo uğruna, PKK uğruna çocuklarını dağlarda yitirmiş analar...
Sevecek mezar taşı, koklayacak toprağı olmayan analar...
Analar bu davada anıt.
Analar bu davada kanıt.
Sanık hepsi için sanık.
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr