Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1- Ateşkesin sağlanması,2- Yardım koridorlarının açılması,3- Uluslararası güç gönderilmesi.Birincisinden başlarsak... Roma toplantısında, İsrail-Lübnan (Hizbullah) çatışmasında öne çıkan üç görüşü şöyle sıralayabiliriz: Ateşkesin sağlanması doğal olarak Roma toplantısına katılan 15 ülkenin de ortak görüşü. Ancak, ülkelerin tutumlarında nüanslar bulunduğu da bir gerçek. Örneğin ABD'nin tutumu. ABD de Rice'ın ifadesiyle, ateşkes istiyor ama bir altyapı çalışmasına ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Aksi halde sonuç alıcı olmayacağını düşünüyor. Nasıl bir altyapı veya hangi koşullarda ateşkes olacağı önemli. Bu nedenle ABD'nin "Ne olursa olsun, bir an önce ateşkes olsun" gibi bir tavrı yok. ABD, İsrail'in bazı taleplerinin Lübnan (Hizbullah) tarafından kabul edilmesinden yana ağırlık koyacaktır. ABD'nin tutumu ABD'nin bu tutumuna karşılık, toplantıya eşbaşkanlık yapan İtalya'nın bulduğu bir ara formül kabul edilmiş görülüyor. İtalya, önerisini şöyle formüle ediyor: "Çatışmaların durdurulması için en acil şekilde çalışmalara başlanması." Roma toplantısında kabul edilen bu. Bu çerçevede Rice yeniden bölgede temaslar yapacak. İtalya'nın önerisi Türkiye, Roma'da öne çıkan üç konuya da pozitif bakıyor. Bir an önce ateşkesin sağlanmasını istiyor, mahsur ve zor durumda kalan sivil halka güvenli şekilde yardım ulaştırılması için koridorların açılmasını savunuyor ve BM zemininde olmak koşuluyla uluslararası güç gönderilmesine sıcak bakıyor.Ankara'nın bu pozisyonu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından Roma toplantısına da yansıtılmış durumda... Türkiye'nin bakışı Hükümet, Roma'da yansıtacağı tutum ve asker gönderme koşullarını belirlerken Genelkurmay'la istişare edip, askerlerin görüşünü de almış durumda.Bu istişareden çıkan sonuç, Türkiye'nin, BM kararına dayalı biçimde ve muharip olmayan bir konuşlanmayla Lübnan'a gönderilecek barış gücüne asker verebileceği yönünde. Ankara, barışın sağlanması aşamasında, muharip işlev ve risk taşıyan bir görev değil, barışın korunması amacına dönük bir görevden yana. Bunun için önce ateşkesin sağlanması gerekiyor.Türkiye zaten yardım konusunda fiilen görev görüyor. Mersin-Adana hattı bir koridor olarak kullanılıyor. Bundan sonraki aşama, Lübnan'ın içlerinde bazı ceplerde mahsur kalmış sivillere ulaşacak güvenlik koridorları oluşturulması. Muharip olmayan konum Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Roma'daki konuşması da, birkaç yıl önce Tahran'da yaptığı, Ortadoğu ülkeleri için yeni açılımlar içeren konuşmasına paralel unsurlar taşıyor.Gül'ün Roma konuşmasının mesajı şöyle ifade edilebilir:İsrail-Lübnan olayına lokal bir tartışma olarak bakmak yanıltıcı olur. Olayların temelinde Filistin sorunu vardır. Filistin sorununda anlamlı adımlar atılmazsa kalıcı çözüm bulmak zorlaşır. Çatışmalar daha geniş bir coğrafyaya yayılabilir. Kalıcı çözüm demokrasidir. Bölge ülkelerinde demokrasinin yerleşmesi en sağlıklı çözümdür. Ancak bunun da dışarıdan dayatma şeklinde değil, o ülkelerin iç dinamikleriyle, iç talepleriyle sağlanması gerekir.Bölge ülkeleri ve liderlerinin sağduyulu davranması gerekiyor. "Kimin gücü kime yeterse" anlayışıyla hareket edilmesi Ortadoğu'daki yangını büyütebilir. fbila@milliyet.com.tr Gül'ün yaklaşımı