Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birincisi, Türkiye'nin, Gümrük Birliği'ni Güney Kıbrıs'ı da kapsayacak şekilde genişleten ek protokolle ilgiliydi. AP, ek protokolün onaylanmasına ilişkin oylamayı erteledi. Erteleme önerisinde bulunan Hıristiyan Demokrat grup gerekçe olarak TBMM'yi gösterdi. Ek protokolün önce TBMM tarafından onaylanması, sonra AP'de oylanması kabul edilmiş oldu.AP'nin ikinci kararı, Türkiye'nin Ermeni soykırımı iddiasını tanımasının, Avrupa Birliği (AB) üyeliği için önkoşul olmasına ilişkindi. Üçüncü karar ise, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımamasının müzakereleri kesebileceğiyle ilgiliydi.Lehteki karar ise Hıristiyan Demokratların, imtiyazlı ortaklık önerisinin reddedilmesiydi. Avrupa Parlamentosu (AP), dün Türkiye'yle ilgili bir seri karar aldı. Türkiye gündemiyle toplanan AP'nin aldığı kararların biri hariç hepsi Türkiye aleyhine... AP, ek protokolü onaylamayarak bir çelişki içine düştü. Bir yandan Türkiye'nin zaman yitirmeden ek protokolün gereğini yerine getirmesi, havaalanları ve limanlarını Rum gemilerine ve uçaklarına açması istenirken bir yandan da onay ertelenmiş oldu.AP'nin TBMM onayı aramasının başlıca nedeni, Ankara'nın ek protokolle birlikte yaptığı deklarasyon. Bu deklarasyonla, ek protokolün imzalanmasının Güney Kıbrıs'ı tanımak anlamına gelmeyeceği belirtiliyordu. AP, TBMM'nin ek protokolü bu deklarasyonu dışarıda bırakarak onaylamasını istiyor.Bu konuda ciddi görüş ayrılıkları var.Soru şu: Ek protokolün TBMM'nin onayına sunulması gerekiyor mu?Bazı siyasetçi ve uzmanlara göre gerekmiyor. Bu görüştekiler Gümrük Birliği anlaşmasının TBMM'nin onayından geçmediğini, dolayısıyla ona ek bir nitelik taşıyan protokolün de TBMM'ye sunulmasının gerekmediğini savunuyorlar. Hükümet ve AKP de bu aynı eğilimi taşıyor.Buna karşın başta CHP olmak üzere muhalefet partileri ek protokolün Meclis'e gelmesi gerektiğini savunuyorlar. Özellikle CHP, TBMM'nin alacağı kararlarla Türkiye aleyhine olan müzakere koşullarını yeniden düzenlemek için bir zemin yakalanabileceği görüşünde.Hükümet ve AKP cephesi ise, "1 Mart tezkeresi" gibi bir sürprizle karşılaşmamak için ek protokolü TBMM'ye getirmeye eğilimli gözükmüyor. Ancak, AP'nin bu kararından sonra, hükümet buna mecbur kalabilir.Bu kararlar 3 Ekim öncesinde olduğu gibi sonrasında da Türkiye'yi sıkıştıracak nitelikte... TBMM tartışması Türkiye, tam üyelik dışında bir perspektif kabul etmeyeceğini defalarca açıkladı. Son olarak, Ankara, çerçeve belgesine böyle bir ifade konulması halinde Brüksel'e gitmeyeceğini kamuoyuna yansıttı. AP'nin dünkü toplantısında bu yönde verilen öneri zaten reddedildi.Tabii, Ankara'nın tek koşul olarak "imtiyazlı ortaklık" perspektifini görmesi ne kadar gerçekçi? Böyle bir ifadenin çerçeve belgesinde yer almayacağı tahmin edilen bir durumdu. Bu nedenle sadece bu ifade yer almıyor diye Ankara'nın diğer koşulları itirazsız kabul etmesi sorunları ortadan kaldırmıyor. Esasen, imtiyazlı ortaklık ifadesine de gerek yok. Zaten müzakerenin ucu açık olacak, vurgusu var. Ayrıca, Türkiye'nin üyeliğini zora sokacak birçok koşul da mevcut.Bu nedenlerle Türkiye, "imtiyazlı ortaklık" koşulu yok diyerek, diğer koşullara karşı direnmekten vazgeçmemeli. Son ana kadar, müzakere sürecini her an tıkayabilecek, astarı yüzünden pahalı olacak koşullara karşı direnmeyi sürdürmelidir.Türkiye'nin geleceğini etkileyecek bu tür yaşamsal önemdeki belgelerin, tarihe karşı sorumluluk gerektireceği düşünülürse, hükümetin, kılı kırk yararak karar vermesi gerekiyor. fbila@milliyet.com.tr İmtiyazlı ortaklık