Baykal, CHP'nin "Avrupa Birliği (AB) karşıtı" gibi gösterilmesine sert tepki veriyor."Şimdi şu konuya bir açıklık getirelim" diye söze başlıyor:"İktidara yaranmak isteyenler ısrarla CHP'yi AB karşıtı gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu büyük bir yalan. CHP, AB karşıtı değildir ama bunu söyleyenler CHP karşıtıdır. Bu kadar basit. AB, bir CHP projesidir. Hedefi tam üyeliktir. Bunun tartışılacak bir yanı yok. Biz AB'ye, AB üyeliğine karşı çıkmıyoruz ki! Bizim karşı çıktığımız Türkiye'yi bu yoldan ayırmayı amaçlayan ve bu hükümetin kabullendiği koşullar, Müzakere Çerçeve Belgesi'nin hükümleri. Bu çerçeve tam üyeliği hedeflemiyor, asıl amacı tam üyelik dışında Türkiye'nin AB'nin kontrolünde ve kullanımında bir ülke olarak tutulması. AB yapılarına sıkıca bağlı olsun demenin amacı bu. Biz buna karşı çıkıyoruz. Biz kapıya bağlı tutulmak istemiyoruz, tam üyelik istiyoruz." CHP lideri Deniz Baykal'la yaptığımız söyleşiyi aktarmaya bugün de devam ediyoruz. CHP lideri, bu eleştirileri dile getirmelerinin görevleri olduğunu vurguluyor ve ileriye dönük riskleri şöyle sıralıyor:"Biz CHP'yiz. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran parti olmanın sorumluluğu ve ciddiyeti içinde davranıyoruz. Biz devekuşu gibi kafayı kuma gömemeyiz. Gerçekleri görmemezlikten gelemeyiz. Halkı ve kendimizi kandıramayız. Bizim tarihi sorumluluğumuz var. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Lozan müzakerelerinden geliyoruz. Ki Lozan'da heyetlerimiz Türkiye'nin aleyhine olan taleplerde ısrarcı olunca, korkudan her şeyi imzalayıp dönmediler. Aksine masadan kalkıp geldiler, sonra istediklerini alınca, gidip imzaladılar. Ciddi müzakere böyle yapılır. Ama bu hükümet imzaladığı belgeyle gelecekte Türkiye'yi büyük risklere açık hale getirdi." İleriye dönük riskler "Nedir bu riskler?" diye sorunca, CHP lideri şu yanıtı veriyor:"Müzakerelerin ucunun açık olduğunun ve sonucun garanti edilmediğinin vurgulanmasını, kalıcı kısıtlamalar olabileceğinin hüküm altına alınmamasını, üyelik olmazsa yapılara sıkıca bağlanmayı tekrarlamayacağım. Bunu hep anlattık. Ama Müzakere Çerçeve Belgesi'nde yine önemli tehlike işaretleri var. Örneğin, AB'ye uymayan uluslararası anlaşmaların veya uymayan hükümlerinin yok sayılacağı belirtiliyor bu belgede. Bunu da Türkiye kabul etmiş durumda. Neler olabilir? İlk bakışta görülenleri sayalım: Önümüze kısa sürede Kıbrıs sorununu çıkaracaklar. Hatta çıkardılar bile. Bizim Kıbrıs'ta uluslararası nitelikteki hukuki dayanağımız nedir? Londra ve Zürih anlaşmaları. Kıbrıs, bu anlaşmalarla kurulmuş ama Rumlar tarafından yıkılmıştır. Türkiye bu anlaşmalara göre Kıbrıs'a müdahale edebilmiştir? Şimdi, Avrupa bu anlaşmaları yok saymaya çalışırken biz hep var olduğunu savunduk. Ama AB, bu anlaşmalar yokmuş ve Rumlar tarafından ihlal edilmemiş gibi Rum yönetimini, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul etti ve AB'ye de bu biçimiyle üye yaptı. O halde, bizim Londra ve Zürih anlaşmalarından doğan hak ve yetkilerimizi yok saydı. Bu belgeye bu hükmüyle imza atıldığına göre yarın AB, bu anlaşmalar AB hukukuna aykırıdır, diyebilir. Hatta bu yaklaşımını Lozan'a kadar uzatmaya kalkışabilir. O zaman ne yapacaksınız?"Baykal, belgenin Türk halkına gerçekler söylenmeden yutturulmaya çalışıldığını, ancak yakın gelecekte belgenin sesinin yavaş yavaş çıkmaya başlayacağını savunuyor. fbila@milliyet.com.tr Yetkilerimizi yok saydı