Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Baykal, bu soruyu "Bizim eleştirel tutumumuz AB'ye karşı olduğumuzdan değil, AB'yi önemsediğimizdendir" vurgusu yaparak, şu yanıtı veriyor:"Bunun farkındayım. Beni zorla sevindirmeye çalışıyorlar. Ben zorla sevinemem. Bunun nesine sevineceğim? Türkiye'yi tam üyelik hedefinden saptıran, özel statüyü götüreceği açık olan, bize ikinci sınıf bir statü ve ilişki biçen bu belgeye ve böyle bir belgenin imzalanmış olmasına nasıl sevineyim? Elbette sevinmek isterdim ama ben ancak tam üyeliği gördüğüm zaman, tam üyelik garantisini gördüğüm zaman sevinirim. Yoksa, çocuk sevindirir gibi, 'Hadi sen de sevin' diyenlerin baskısıyla, sözüyle sevinecek değilim. Keşke ortada sevinecek bir durum olsaydı da içten sevinebilseydim." CHP lideri ile sohbetimize, bazı kesimlerden gelen "Baykal'ın Müzakere Çerçeve Belgesi'ne yönelttiği eleştiriler tamam ama müzakerelerin başlamasına hiç mi sevinmedi?" sorusunu aktararak başlıyoruz. Baykal, 3 Ekim'le ilgili olarak yaptığı eleştirilerle, "Kızıl Elmacıların yanında yerini aldı. MHP çizgisiyle örtüştü" yorumlarına ilişkin sorumu ise, şöyle yanıtlıyor:"Bunlar boş laf. Laf - ı güzaf. Bizi yıldırmak, bastırmak için ortaya atılan laflar bunlar. Hiçbir ciddiyeti yok. Müzakere basınının ifadeleri. Milli Mücadele'ye karşı olan mütareke basını vardı, şimdi de AB'ye tam üyelik için mücadele verilmesine karşı olan müzakere basını var. Bunlar onların çıkardığı sözler. CHP, marjinal bir akım partisi değil. Halkın çoğunluğunun düşüncelerini yansıtıyor." Bizi yıldırmak istiyorlar Baykal, "Müzakere Çerçeve Belgesi'ni siz olsaydınız imzalamaz mıydınız?" diye sorunca da şu karşılığı veriyor:"Eğer biz olsaydık zaten ortaya böyle bir belge çıkmazdı. İş buraya gelmezdi. Böyle bir belgenin imzalanması da söz konusu olmazdı. İmzalanacak belge Türkiye'yi tam üyeliğe götürecek, bunun garantisini içeren bir belge olurdu. CHP iktidarda olsaydı, diğer ülkelerle eşit biçimde bir müzakere çerçevesi imzalanır ve bunun sonucu tam üyelik olurdu. Oysa, şimdi imzalanan belge Türkiye'ye tam üyelik değil, özel statü öngörüyor. Belki açıkça özel statü, imtiyazlı ortaklık yazmıyor ama bu tarif ediliyor. Bir kere ucu açık ve sonucu garanti değil deniliyor. Hazmetme kapasitesine göre sizi üye yapmayız, ama limana demirleriz deniliyor. Kalıcı derogasyonlar öngörülüyor. Kıbrıs gibi özel koşullar getiriliyor. 6 Ekim raporundaki birçok işaret, bu belgeye yansıyor ve imtiyazlı ortaklık amaçlanıyor. Bunu bu hükümete kabul ettirdiler. Çünkü, kabul edecekleri daha 6 Ekim 2004 raporu çıktığındaki tavırlarıyla belli oldu. Başbakan o rapora dengeli rapor dediğinde, bunun arkasında 17 Aralık'taki koşulların geleceği, 17 Aralık'ta zafer ilan edince de 3 Ekim'de işte böyle bir belge geleceği belli olmuştu. Oysa Başbakan Erdoğan, 17 Aralık'ta kabul edilmeyecek koşullar öne sürüldüğünde, bizim önerimize uyup masadan kalkma cesaretini gösterseydi, 3 Ekim'de böyle sakat bir belgeyle karşılaşmazdı. Eğer masadan kalkacak cesaretiniz yoksa, iyi müzakere yapamazsınız. Eğer korkuyorsanız, size her istediklerini kabul ettirirler." 'Korkaklar yapamaz' Baykal, CHP'nin 6 Ekim raporu çıktığından bu yana eleştirel yaklaşımıyla hükümete bir belkemiği vermeye çalıştıklarını, ancak, hükümetin anlamadığını veya algılayamadığını belirterek şöyle devam etti:"Biz hükümete bir belkemiği, bir omurga vermeye çalıştık. Ama anlamadılar. Her şeye evet demeyi en iyi yol sandılar. Kim ne isterse alabilir yaklaşımı gösterdiler. Şekilsiz, ilkesiz, amip gibi davrandılar. Biz ise onları bu amip gibi durumdan çıkarmaya çalıştık." 'Bunlar amip gibi' CHP liderine göre, AB, Türkiye'nin değerini biliyor ama hükümet bilmiyor. Baykal, bu görüşünü şöyle açıklıyor:"AB'nin ilgisi neden arttı? Türkiye ile ilişkileri neden hızlandırdı? Çünkü Türkiye'ye ihtiyacı var. Türkiye'nin değerini gördü. Dünyanın 20 büyük ekonomisinden biri, 70 milyonluk genç bir nüfus, olağanüstü değerli bir coğrafya, dünya ve bölgedeki gelişmelerdeki önemi, hem Müslüman hem laik, dinamik bir ülke. Sorunlarla tıkanmış, statik bir Avrupa için en iyi reçete Türkiye. Türkiye'nin AB'ye üye olmasından Avrupa'nın kazancı daha çok olacak. Bunun farkındalar. Hükümet bunun farkında değil. Bu gücümüzü kullanamıyor, her şeye evet demeyi beceri sanıyor. Belki buna Avrupa da şaşırıyordur. Neden her şeye evet diyorlar. Neden hemen teslim oluyorlar diye. Bunu görünce de Türkiye'yi karar mekanizmalarından uzak tutacak, ama AB limanına demirleyecek özel statüyü tercih ediyorlar. Böyle daha iyi kullanacaklarını düşünüyorlar. İşte kabul edilmemesi gereken budur. CHP'nin farkı budur. AB, CHP'nin projesidir. Böyle önemli anlaşmaları ciddiyetle müzakere eden bir geçmişi vardır. Atatürk'ün, İnönü'nün imza atmadan on yıllarca sonrayı dahi hesaplamaları boşuna değildir." 'AB değerimizi biliyor' CHP'ye 'oval ofis'li genel merkez CHP'nin Söğütözü'nde yapılan yeni genel merkez binasında Deniz Baykal'ın makam odasının bulunduğu katta, dışarı doğru oval şekil verilmiş toplantı salonu bölümü dikkat çekiyor. Anadolu Bulvarı üzerinde 8700 metrekarelik arsa üzerine yapılan binada parti tarihinin sergilendiği bir müze, protokol salonu, özel yemek salonu, 6 toplantı salonu, 600 kişilik konferans salonu, 200 kişilik kafe, 120 kişilik yemek salonu, 330 araçlık oto ve 10 otobüs için kapalı garaj yer alacak. 830 bin YTL'ye arsası alınan binanın ince işleriyle birlikte 25 milyon YTL'ye tamamlanması bekleniyor. fbila@milliyet.com.tr