CHPyle bu nedenle uğraşıldığını belirten Baykal, il başkanlarına şöyle seslendi:"Daha önce de genel başkanlık yarışları yaşandı ancak bu kez farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. Şahıslar önemli değil, CHP önemli. Karşılaştığımız sorun kişisel değil. Yozlaşmaya, çürümeye karşı CHP, Atatürkçü laik çizgisini koruyabilecek mi? Ortadoğu ve dünyada oynadığı rolü ortadan kaldırmaya dönük girişimlerle karşı karşıyayız. Genel başkan olarak değil, sade bir vatandaş olarak arkadaşlarımdan bu gelişmeleri önlemelerini bekliyorum. Bütün yaşananlar sadece CHPyi misyonundan saptırma girişimleridir."Baykalın analizi böyle...CHPnin özellikle son dönem politikalar karşısında takındığı tutum açısından baktığınızda Baykalın saptamalarında isabet payı yüksektir. Yaşadığımız süreçte CHPnin Irak, AB ve Kıbrıs konularında aldığı tutum, misyonuna uygundur.CHP, ABDnin Irakı işgali öncesinde de, sonrasında da tuturlı bir politika izlemiştir. Bugün AKP, Türkiyeyi Irak savaşına bulaştırmamış olmakla övünüyor. Ancak, 1 Mart tezkeresi anımsanırsa, AKP bu sonucu kendisinden çok CHPye borçludur.Keza, AB sürecinde CHP bir yandan reformların Meclisten geçmesine yardımcı olmuş, diğer yandan Türkiyenin ulusal çıkarları açısından sakıncalı gördüğü adım ve politikaları eleştirmiştir. AB sürecinde dikkatli bir eleştirel tutum almıştır ki, uyarılarında isabet olduğu, ortaya çıkan sonuçlarda da görülmüştür. AB üyeliğine karşı değil ama bu yolda Türkiyeye koşulan özel koşullar ve çifte standart politikasına karşı çıkmıştır. Keza Kıbrısın önkoşul haline getirilmesi konusunda da direnç göstermiştir.Bu çizgi CHPyle uyumludur.CHPden, hükümet ve AKPnin çizgisini, tüm kararlarını benisemesini ve savunmasını beklemek yanlıştır. Ulusal çıkarlara uygun gördüğü kararlara destek olması, uygun görmediklerine karşı çıkarak hükümeti uyarması görevidir. Bu açılardan bakıldığında CHPnin görevini yapmadığı söylenemez.Bu nedenle bugün tartışılması gereken CHPnin son dönem politikası değildir. CHPdeki sancı 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKPye karşı kaybetmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak, AKP, 2002 seçimlerini AB konusundaki taahhütleri nedeniyle kazanmış değildir. AKPnin aldığı seçim sonucu daha çok iç politik nedenlere bağlıdır. Özellikle de iki büyük ekonomik krizin toplumda yarattığı yeni arayışın sonucudur. CHP bu arayışa yanıt olamamıştır. Sorunu bu noktada aramak gerekir.Nitekim bugün Baykal ve yönetimine karşı çıkanların AB, Kıbrıs, Irak konusunda farklı bir politika savundukları duyulmadı. Kullanılan temel argüman, CHPnin Baykalla iktidara gelemediği, büyüyemediği ve büyüyemeyeceği tezinden ibarettir. Buna karşın kimin liderliğinde ve nasıl büyüyeceği konusunda elle tutulur, somut bir proje de ortaya konulmuş değildir. Sadece Sarıgül olayı nedeniyle gündeme gelen kurultaya dönük, bunu fırsat sayan ve böylece Baykalı devirmeye endekslenmiş bir anlayış hâkimdir. Ama bu anlayışın CHPnin son dönem tutumu ve çizgisinden kaynaklandığı söylenemez.Kişiler ve gruplar arası çekişmelerin CHPye fayda sağlamadığı artık anlaşılmıştır. Dar kadro ile çalışma anlayışı yerine açık, mümkün olduğunca geniş bir yelpazeye sahip yeni bir çalışma anlayışının hâkim olması gerekir.Yenilenme ancak böyle sağlanır. fbila@milliyet.com.tr CHP lideri Deniz Baykal, Sarıgül olayını CHPnin içeriden ele geçirilmesi operasyonu olarak görüyor. CHP lideri, CHPnin de ABD ve AB çizgisini kayıtsız şartsız savunan bir partiye dönüştürülmek istendiği kanısında. Buna itiraz ediyor. CHPnin bu yolla asli işlevinden ve yolundan saptırılmak istendiğini vurguluyor.