Başbakan yazıyı okuyunca neden kızdı? Yazıyı gerçekten yırttı mı?Önce Başbakan Erdoğan'ın tavrından başlayalım.Başbakan, Fethi Dede'nin Atatürk'e yazıp deftere yapıştırdığı yazıda kendisine ve bakanlara ağır hakaretleri okuyunca tepki gösteriyor ama yazıyı yırtmıyor. Ayrı bir kâğıda yazılıp yapıştırıldığı için yerinden çıkarıyor ve beraberinde getiriyor. Başbakan, tepkisini konsolosluk yetkililerine yansıtıyor ve bu defterlere yazılanların kontrol edilmesini, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurumlarına hakarete izin verilmemesini istiyor.Yazı, basında hakaret sözcükleri sansürlenerek yayımlanıyor.Geçen hafta da Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından canlı yayında sansürsüz okunuyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Selanik'te, Fethi Dördüncü'nün Şeref Defteri'nde görünce sinirlendiği yazısını, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, televizyondan neden sansürsüz okudu? Çiçek, yazıyı Bakanlar Kurulu'nda alınan bir karar gereğince mi okudu? Erdoğan'ın okunması için onayı var mıydı?Çiçek, bu sorularımızı yanıtlarken, "Önce" dedi, "Şunu açıklığa kavuşturayım. Elbette Başbakan'ın bilgisi ve izni vardı, çünkü biz yazıyı ondan aldık."Sonra şöyle devam etti:"Ama Bakanlar Kurulu'nda bu yazı konuşulmuş, bir karar alınmış değil. Yazıyı Başbakan'dan aldım ve sansürsüz okunmasının, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için gerekli olduğunu düşündük." Erdoğan'ın izni Çiçek, yazının hakaret sözcükleri sansür edilerek yayımlanmasının kamuoyunda yanlış bir algılamaya neden olduğunu belirterek, "Bu yanlışlığın düzeltilmesi ancak sansürsüz olarak bilinmesine bağlıydı, o yüzden okudum" dedi."Aksi halde" diye sürdürdü konuşmasını:"Sansürlü metne bakınca şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Sansürlü yazı Atatürk'e methiye gibi duruyor. O zaman da Atatürk'ü öven bir yazıya Başbakan neden sinirleniyor ki, sorusu akla geliyor. Sanki Başbakan, Atatürk'e methiye yazılmasına sinirlenmiş gibi. Oysa, ancak sansürsüz haline baktığınızda Başbakan'ın neye tepki gösterdiği anlaşılıyor. Çünkü yazı, sonuçta Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na ve bakanlarına ağır hakaret içeriyor. Hırsız, şerefsiz demeye getiriyor daha doğrusu, diyor. İşte tepki buna. Kimse Türkiye Cumhuriyeti'ne, onun Başbakanı'na, bakanlarına böyle hakaret etme hakkına sahip değil. Yoksa Başbakan, Atatürk'ü öven bir yazıya niçin kızsın?" Sansürlü olunca Çiçek, Şeref defterlerine böyle yazılara izin verilmesi halinde, bu defterlerin isteyenin istediğini yazacağı deftere dönüşeceğini belirtiyor."Düşünün ki" diyor:"PKK'lılar bu defterlere istediklerini yazmaya başladılar. Bu kabul edilebilir mi? Önüne gelen Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na, bakanlarına hakaret etmeye başlarsa, Türk halkı bundan rahatsız olmaz mı? Bunu kabul edebilir mi? Başbakan, temsili konularda, yurtdışında milli simgelere, milli onurumuza büyük özen gösteriyor. Törenlerde duracağı yeri belirlemek için yere konulan Türk bayrağını, bildiğiniz gibi yerden alıyor, cebine koyuyor. Bayrağı yerde bırakmıyor. Böyle bir hassasiyet gösteriyor. Haliyle Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na, bakanlarına ağır hakaret dolu bir metni bir dış temsilcilikte görünce o da bu tepkiyi veriyor. Olay bundan ibaret." fbila@milliyet.com.tr Örnek olur