Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Hükümet Irak'a asker göndermek üzere hazırladığı tezkereyi TBMM'ye sevk etti.
Bakanlar Kurulu toplantısından sonra görüştüğümüz Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, hükümetin kararının gerekçesini iki sözcükle özetledi:
"Komşuyuz ve hedefiz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer bakanlarca paylaşıldığı anlaşılan bu temel yaklaşımı Çiçek, şöyle izah etti:
"Bu kararı almamızda kuşku yokki temel etkenlerden biri Irak'la komşu olmamız. Komşuluk ilişkilerimiz tarihi bağlarımız, din ve kültür yakınlığımız Türkiye'nin Irak'ın sorunlarının çözümüne katkıda bulunmasını gerektiriyor. Temel yaklaşımlarımızdan birisi bu. İkincisi ise Türkiye'nin hedef ülke olması. Özellikle terör açısından hedef ülke konumunda olmamız bu kararı almamızı gerektirdi. Türkiye bu konumu ve hedef ülke niteliğiyle olayların dışında seyirci pozisyonunda olamaz. Öyle anlaşılıyorki olay sadece Irak olayı da değil. İsrail'in Suriye'yi vurması İran ve Suriye'yi teröre destek vermekle suçlaması; ABD'nin bölgede kalıcı olduğunun anlaşılması ve diğer sorunlar Ortadoğu'nun tümünü şekillendirecek önemdedir. Bu süreçte Türkiye de bölgenin etkili ve önder ülkelerinden biri olarak kendi çıkarları açısından gelişmelerin dışında kalamaz. Bakanlar Kurulumuz bu temel mülahazalarla Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmayımızla uygun görüş içinde bu kararı almıştır."
Adalet Bakanı Cemil Çiçek tezkerenin dayandığı temel yaklaşımı böyle özetliyor
Tezkere, Türk askerinin görev süresini bir yıl olarak belirliyor.
Daha önceki tezkerelerde 3 aylık ve 6 aylık süreler öngörülürken bu kez bir yıl konulması hükümetin Meclis'ten sık sık karar alma zorluğuyla karşılaşmak istemediğini gösteriyor.
Bu yaklaşımda AKP tabanının ve kamuoyunun Irak'a asker gönderilmesine sıcak bakmayışı önemli bir etken kuşkusuz...
Tezkereyle birlikte Ankara'nın güvence altına alması gereken siyasi ve askeri kaygıları söz konusu...
1 Mart tezkere öncesinde yapılan hatalardan biri, ABD ile önce mutabakat yapıp sonra tezkerenin sevk edilmesi ve mutabakat içeriğinin bir anlamda gizli tutulmasıydı. Bu kez önce tezkere sonuçlandırılacak, ondan sonra uygulamaya ilişkin mutabakat çalışmaları yapılacak.
Siyasi kaygıların başında Kuzey Irak'taki gelişmeler ve PKK/KADEK sorunu geliyor. Bu konunun Irak'a asker gönderme kararının dışında olduğu söylense de, iki konunun Ankara açısından birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu biliniyor. Ankara siyasi alanda hala Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve Türkiye'ye yönelik terör tehdidi açısından kaygılı. Bu kaygı giderilmeden, Türk askerinden Irak'ın başka bölgelerinde ABD askeri yerine nöbet tutmasını istemek ve beklemek gerçekçi değil. Siyasi müzakere sürecinde bu konu Ankara'nın gündeminde yine ilk sırayı koruyacaktır.
Askeri kaygılara gelince...
Yine kuşku yok ki, en önemli kaygı Irak'a gidecek Türk askerinin güvenliğidir. Bunu sağlayacak olan ise yine Türk askeri olacaktır.
Bu konuda askeri uzmanların görüşü, görev yapacak birliğin, hem kendi, hem de görev bölgesinin güvenliğini sağlayacak büyüklükte olması gerekiyor. Aksi halde hem Türk birliğinin, hem de bölgenin güvenliğini sağlamakta zorluk çekilecektir. Bu nedenle askeri uzmanlar, gönderilecek Türk birliğinin, "alan hakimiyeti" sağlayacak büyüklükte olması gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Siyasi kararın TBMM'den de onay alması durumunda, Türk ve ABD yetkilileri arasında yeniden bir mutabakat süreci başlayacak. Bu süreçte Türk birliğinin büyüklüğü, intikal yolları ve güvenliği konularında ABD ile detaylı görüşmeler yapılacak ve varılacak sonuçlar yine mutabakat zaptına bağlanacak.
Hükümetin aldığı kararın, borsada gözlenen iyimser havayla ölçülmesi elbette mümkün değil. Karar borsa spekülatörlerinin gözüyle değerlendirilecek kadar basit görülmemeli...
Üstlenilen siyasi ve askeri riskler ve ulusal çıkarlar açısından değerlendirme yapılmalı...
Ulusal çıkarlar açısından edinilecek kazanımlar esas alınmalı, güvenceye bağlanmalı ve parayla ölçülme hatasına bu kez düşülmemeli...