Kuruluş felsefesi budur. Amacıysa, hangi etnik kökenden olursa olsun, Ulusal Kurtuluş Savaşını vererek Türkiye Cumhuriyetini kurmuş herkesin eşit olduğu bir uluslaşma projesini yaşama geçirmektir. Bu unsurlar arasında çoğunluk -azınlık ayrımı yapılmamıştır.Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu ise çoğunluk - azınlık hesabıyla çıktı. Rapor tahmini rakamlar da vererek Kürtlerin ve Alevilerin azınlık olduğunu ifade ediyor. Ankaranın baskısıyla Kürtlerle ilgili bazı ifadeler çıkarılıp yumuşatılmışsa da ABnin Kürtlere ve Alevilere bakışının bu olduğu anlaşılmıştır.ABnin yaklaşımı, Kürtler ve Aleviler açısından şöyle bir durum yaratıyor:12 - 20 milyon Aleviden, 15 - 20 milyon Kürtten söz ediliyor. Toplam 30 - 40 milyon yapıyor ki, geriye Çerkez, Laz, Boşnak ve diğer etnik grupları da dikkate alırsanız, bir çoğunluk kalmıyor. O zaman bu çoğunluğu oluşturan kimlerdir?Eğer bir Türk Aleviyse azınlıktan mıdır, çoğunluktan mıdır? Veya bir Kürt Sünni ise azınlıktan mıdır, çoğunluktan mıdır? Hem azınlık, hem çoğunluk mudur? Bir Kürt Aleviyse iki kere azınlık mıdır?Bu soruları çoğaltmak mümkündür.Ayrıca ne Kürtler ne de Aleviler azınlık tanımını kabul etmişlerdir. AB İlerleme Raporunda azınlık olarak gösterilmelerine de karşı çıkmışlardır.Her iki kesimin sözcüleri de azınlık olmadıklarını, asli kurucu unsur olduklarını ifade etmişlerdir. Bu itirazlar dahi Türkiyenin kuruluş felsefesi ve temellerinin etkisi olarak görülebilir. Bu da etnik köken ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda herkesin eşit olduğudur. Bugün bu yaklaşım anayasal vatandaşlık olarak ifade ediliyor.Her ne kadar Avrupa Birliğinin azınlık yaklaşımı çoğunluktan farklı olmanın genel tanımı olarak izah ediliyor ve buna, kanarya sevenler veya yeşili sevenler veya eşcinseller örnek gösteriliyorsa da Türkiyeyle ilgili rapordaki kayıtlar siyasal ifadelerdir.Sorunun özü de burada yatıyor.Siyasal açıdan baktığınızda Alevilerin, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleriyle, Atatürk ilke ve devrimleriyle, Onun başlattığı ancak kesildiği anlaşılan uluslaşma süreciyle bir sorunları yoktur.Sorun etno - politik alandadır ki, bu alan da Kürt sorunu olarak ifade edilmektedir.Türkiyenin ABye tam üye adayı ilan edildiği 1999 yılından geriye doğru 15 yıllık süreçte; Kürtlerin ayrı bir devlet kurmalarını savunan PKKnın Türkiye Cumhuriyetiyle düşük yoğunluklu bir savaş içinde olduğu ve 30 bine yakın can, 100 milyarlarca dolar kaynak kaybına uğradığı henüz çok taze bir gerçektir. Bir diğer taze gerçek de yine bu süreçte Avrupa ülkelerinin PKKyı desteklediğidir.Şimdi geçirmekte olduğumuz süreç ise düşük yoğunluklu savaş sürecinin yarattığı siyasalaşmanın bir ifadesidir ki, siyasalaşma aşamasında da, bu aşamada gündeme getirilen talepler konusunda da Avrupanın desteği yine bu akımdan yana olmuştur. Bu destek müzakere tarihi verilmesi sürecinde de devam etmiştir. Müzakere sürecinde de devam edeceği anlaşılmaktadır.PKK çizgisini destekleyen siyasal alandaki örgüt ve kişiler, Kürtlerin sözcüleri veya temsilcileri konumunda kabul görmektedir ve taleplerini gündeme getirmektedirler. Yeni söyleme bakıldığında ayrılıkçı olmadıklarını, Türkiyenin toprak bütünlüğünden yana olduklarını, Kürt sorununun toprak bütünlüğü içinde çözülmesi gerektiğini belirtmektedirler. Kürt kimliğinin ve kültürünün anayasal güvenceye alınmasını, Kürtlerin iki kurucu ulustan biri olarak Anayasada kabul edilmesini istemektedirler.Sorunun siyasi yönü budur.Sözü dolaştırmaya gerek yok. Talep, Türkiyenin yeni bir Anayasayla yeniden kurulmasıdır. Türkleri temsil ettiği düşünülen devletin Kürtlerle masaya oturması ve yeni bir yapılanma üzerinde anlaşmasıdır. Üniter ulus - devlet yapısının terk edilmesidir. Olay kültürel - milliyetçilikle sınırlı değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısı ile kurumlarının ve Türk üst kimliğinin reddedilmesi olayıdır.Bu önümüzdeki süreçte daha da belirgin olarak ortaya çıkacak ve tartışmalar yerli yerine oturacaktır.Sorun AB raporunda ifade değiştirmekle çözülecek türden değildir.Bu nedenle de Türkiye Cumhuriyetinin, dolayısıyla hükümetin, bir yanıt vermesi ve ortaya bu konuda bir politika koyması gerekmektedir. fbila@milliyet.com.tr Türkiye Cumhuriyeti çoğunluk - azınlık hesabına göre kurulmamıştır. Gayrimüslimler dışında azınlık kabul etmemiştir ki azınlıklar içinde dahi bazı kesimler bu ayrımı reddetmişlerdir.