DÜN, muhteşem bir gündü. 80 il ve 700 ilçede milyonlarca yurttaş, Cumhuriyet için yürüdü. Kadın, erkek, yaşlı, genç, sivil, asker milyonlarca insan, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e bağlılıklarını haykırdı. Cumhuriyetçi ve Atatürkçü kitlelerin soylu sessizliğini zaaf olarak görenlere son yıllarda verilen en güzel cevaptı bu...
Meğer ne kadar da çok düşmanı varmış Cumhuriyet'in. 75 yılda kimi açık, kimi gizli; kimi içten, kimi dıştan; kimi kuzu, kimi kurt kılığında saldırıp durdu Cumhuriyet'e. Ama yıkamadılar, yıkamayacaklar.
Bazıları onu küçük göstermeye çalışsa da, Cumhuriyet yaşıyor, Cumhuriyet yürüyüşü sürüyor.
Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin gündeminde Milliyet vardı. Onur mücadelesi olarak tarihte yerini alan bir Milliyet Olayı yaşandı.
Geride bıraktığımız günlerde, yazarlarımız olup bitenleri köşelerinde anlattılar. Milliyet çalışanlarının onurlu davranışlarını dile getirdiler. Milliyet dışında da birçok dürüst yazar, Milliyet gerçeğini anlatan yazılar yazdılar.
Ancak bazıları gerçeği tam olarak bilmedikleri için, bazıları da bildikleri halde işlerine gelmediği için olayı farklı yansıttılar.
Bu nedenle, Milliyet Olayı'nı gerçek boyutuyla ve kısaca hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Alaattin Çakıcı ile Korkmaz Yiğit arasındaki görüşmenin bandı Fikri Sağlar tarafından açıklandığı gün, Milliyet gazetesinde büyük bir şok yaşandı. Korkmaz Bey, Milliyet'in yeni sahibi olsa da, yazı işlerinde bu haberin manşet olması gerektiği konuşuldu. Gazetenin hemen her köşesinde infial başladı. Yazı işleri müdürü, editör, bölüm şefi, sayfa sekreteri, muhabir, şoför, odacı, gerçek Milliyet'çiler "Artık Milliyet'te çalışamayız" dediler. Kaset haberinin tek sütun verilmesini içine sindiremeyen yazı işleri müdür ve editörleri, haberin manşet yapılmasını ve toplu halde istifa edilmesini önerdiler.
Aynı saatlerde bazı Milliyet yazarları görüştüler. Kasetten sonra, hiçbir şey olmamış gibi devam edilemeyeceğini vurguladılar. Haberin manşet olması gerektiğini belirttiler. Kararlarını bildirdiler.
Onur savaşının başında Milliyet'in onurlu yazarları vardı. 34 yıllık Milliyet'çi Doğan Heper vardı. Umur Talu vardı. Yalçın Doğan vardı. Hepimizin hocası, Türk basınının onur abidesi Hasan Pulur vardı. Elli yıldır fırçasını dimdik tutan usta Bedri Koraman vardı. Birbirinden habersiz aynı tepkiyi gösteren birçok Milliyet yazarı vardı. Yazı işlerinin isimsiz kahramanları vardı. Yaklaşık 1200 çalışanı vardı.
Bundan sonrası malumunuzdur. Milliyet'te otuzdan fazla yazarın katıldığı toplantıda alınan "Korkmaz Yiğit kalırsa toplu istifa ederiz" kararı... Korkmaz Yiğit'in, "Gazeteyi geri vermeye hazırım" demesi... Aydın Doğan'ın devreye girişi... Büyük bir sorumluluk, olgunluk ve dostluk gösteren Aydın Bey'in fedakarlığı... Ve Milliyet'le, Milliyet çalışanlarıyla, Milliyet okurlarıyla, bir sevgi seli içinde yeniden kucaklaşması...
Milliyet Olayı, lideri olmayan, kendiliğinden ve birbirinden habersiz gelişen, en kıdemli yazarından odacısına kadar Milliyet'çilerin gazetelerine, gazeteciliğe ve "basında güven" ilkesine sahip çıkmaları hareketidir.
O insanlar, bugüne kadar tevazu gösterip sustular. Onların yerine birtakım "Tatlısu Yiğitleri" ortaya çıkmaya başladı.
Daha konuşulması gereken birçok ayrıntı olmakla birlikte, hikayenin özü budur.
Bunu okurlarımızın ve kamuoyunun bilmesinde fayda var.
Olup bitenleri bilmeyen, öğrenme ihtiyacı duymayan bazı "üstat"larımızın bilmesinde de fayda var.
Milliyet, 20 yıldır sadece gazetesinde ya da medyada değil, tüm Türkiye'de saygın işadamlığının simgesi olmuş Aydın Doğan'la, onurlu çalışanlarıyla ve gururlu okurlarıyla "basında güven" olmaya devam edecek...
İyi haftalar dileğiyle...
Yazara E-Posta: H.Bila@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025