DTP’nin 2. Olağan Kongresi’ne, daha öncekilerde olduğu gibi Abdullah Öcalan ve PKK damgasını vurdu.
Kongre bir kez daha gösterdi ki, DTP’nin liderliği Abdullah Öcalan’ın elinde. DTP, onun çizdiği politikayı uyguluyor.
Yine bir kez daha anlaşıldı ki, DTP, PKK’nın siyasi kolu, siyasi temsilcisi gibi. PKK’yı partinin silahlı gücü olarak görüyor. Ve bu güce dayanarak, bir çeşit “pazarlık” yürütmeye çalışıyor.
Türk’ün sözleri
DTP Genel Başkanlığı’na seçilen Ahmet Türk’ün şu sözleri, pazarlığın çerçevesini de ortaya koyuyor:
“Sayın Öcalan, ‘Farklı kimlik ve kültürler anayasal güvence altına alınsın, silahlar bir ayda bırakılır’ diyor. Bu, son derece önemli ve tarihi bir çağrıdır.”
Eğer Türkiye, anayasasına bir hüküm koyarak, Öcalan ve DTP’nin talep ettiği “farklı kimlikleri ve kültürleri güvence altına” alırsa, karşılığında PKK silah bırakacak...
Bu sözler gösteriyor ki, Türk ve DTP, “Öcalan adına” bir pazarlık gayreti içindeler. Farklı kimlik ve kültürlerin anayasal güvence altına alınması, Öcalan’ın son dönemde geliştirdiği söylem. Daha önce, “Kürtler anayasada iki kurucu halktan biri olarak yer alsın” diyen Öcalan ve DTP, son dönemde, bu talebi daha diplomatik bir dille ifade ediyorlar: Farklı kimlik ve kültürler anayasal güvence altına alınsın.
Bu talebin “bireysel hak ve özgürlüklerle” ilgisi olmadığı açık. Etnik-kolektif “hak” talebi.
Eğer bu kabul edilirse PKK silah bırakacak, edilmezse bırakmayacak.
DTP kongresinin ortaya koyduğu sonucun özeti bu...
DTP’nin varlık nedeni
Kongre de gösterdi ki, PKK, DTP’nin varlık nedeni. Ondan bağımsız bir politika geliştirmesi ve savunması mümkün değil. Sorunun çözümü için İmralı’da Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasını istiyor. Diğer ifadeyle, “pazarlığın” Öcalan’la yürütülmesini talep ediyor.
Ayrılığa çıkan merdiven
DTP Genel Başkanı Türk, (Öcalan adına) DTP’nin taleplerini şöyle sıraladı:
1- Kürt kimliğinin anayasal güvenceye kavuşturulması,
2- Kürtçenin kamusal alanda, eğitimde kullanılması; bu amaçla anayasal ve yasal düzenlemelerin yapılması,
3 - Demokratik Özerklik Modeli’ne geçiş.
Bu talepler bir merdivenin basamaklarına benziyor. Adım adım ayrılığa götürecek bir merdiven. DTP, basamakları tek tek inşa etmeye çalışıyor.
Daha önceki dönemlerde tartışılan Kürtçenin serbest olması, Kürtçe televizyon yayınının 24 saate çıkarılması gibi adımlar DTP’yi tatmin etmedi. Yeni taleplerin de “son talepler” olmadığı açık.
Türkiye’nin kuruluş felsefesi
Bu taleplerin varmak istediği noktanın, Türkiye’nin kuruluş ilkeleri ve felsefesiyle bağdaşmadığı açık.
Devletin durduğu çizgi “bireysel hak ve özgürlükler” çizgisi. Siyasal-kolektif alana taşırmadan, bireysel olarak farklı kültürlerin yaşanması.
Devletin bu çizginin ötesini, “ayrılıkçı”lık olarak gördüğü, Türkiye’nin “ulus devlet-üniter yapısını ortadan kaldıracak bir süreç” saydığı, birçok kez ilan edildi.
Buna karşın gündeme getirilen, Öcalan ve PKK’yla sıkı sıkıya bağlı talepler, DTP cephesinde yeni bir şey olmadığını gösteriyor.