Dünya Ekonomik Forumu yeni yüzyılın ilk toplantısını Davos'ta yaptı.
Forumun çizgisi yine aynıydı: Küreselleşme.
Davos toplantısına katılan Başbakan Ecevit,
"ekonomi değil toplum" temasını işledi. Mesajı şuydu; dünya, pazar ekonomisinin sadece
"pazar"ıyla değil,
"toplumu"yla da ilgili olmalı. Bu konuda özellikle çalışma kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına görev düşüyor.
Ecevit bu mesajını, ABD gezisi sırasında da Türk işadamlarına vermişti. Sadece kar etmeyi değil, işin sosyal yönünü de düşünün.
Bu mesajların anlamı, pazar ekonomisinin yarattığı gelir dağılımı uçurumlarının giderilmesi. Bu yönde çaba gösterilmesi.
Gelir dağılımının düzeltilmesi pazar ekonomisinde elbette işverenin hedefi olamaz. Sosyal devletin varlık nedenlerinden biri budur. Devlet, pazar ekonomisinin sermayeden yana doğal gelir dağılımına, sonradan müdahale ederek geliri yeniden dağıtır ve gelir uçurumuna engel olur. Ecevit'in bu yönde çalışmaları gerektiğini söylediği toplum kuruluşları da başta sendikalar olmak üzere bütün baskı gruplarıdır.
Dünya gelirinin ülkeler arasında dağılımına bakmadan önce Türkiye'deki duruma bakalım. Türkiye'de nüfusun yüzde yirmisi gelirin yüzde 55'ini alırken, en alttaki yüzde 20'si gelirin yüzde 4.5'ini alıyor. Arada 11 kat fark var. Bu da gösteriyor ki, Türkiye'de ne sosyal devlet işlevi ne de sendikalar dahil sosyal baskı gruplarının ciddiye alınır bir etkisi var.
Toplum bu örgütlerini güçlendirip devleti sosyal niteliğine doğru zorlamaz ve pazar ekonomisinin doğal gelir dağılımına razı olursa, bu fark daha da büyüyecektir. Pazar ekonomisinde sermaye, bir diğer deyişle işveren, ancak, üretim ve satış düzeni sıkıntıya girerse diğer üretim faktörlerine daha fazla pay vermeye razı olabilir. Bu nedenle
"sadece ekonomi değil toplum" amacı ancak çalışma örgütlerinin işlevi ve siyasal iktidarın
"sosyal devlet"i işletme samimiyetiyle sağlanabilir.
Türkiye hem kendi içindeki gelir dağılımını düzeltmek hem de dünya gelirinden daha fazla pay almak zorundadır. Dünya düzenine makro açıdan baktığımızda durum Türkiye'den pek farklı değildir. Dünya gayri safi hasılasının dağılım tablosu bunu gösteriyor:
Avrupa Birliği'nin dünya nüfusundaki payı yüzde 2, dünya hasılasından aldığı pay yüzde 26. ABD'nin nüfus payı yüzde 4.6, hasıladan aldığı pay yüzde 25.
Japonya'nın nüfus payı yüzde 2.2, hasıladan aldığı pay yüzde 16. Almanya'nın nüfus payı yüzde 1.4, hasıladan aldığı pay yüzde 7.7. Türkiye'nin nüfus payı ise yüzde 1.1, hasıladan aldığı pay binde 7.
Dünya nüfusunun yüzde 8.8'ini ancak oluşturan ABD, AB ve Japonya dünya gelirinin yüzde 66'sına sahip. Demek ki dünya nüfusunun yüzde 91.2'sini oluşturan diğer ülkeler hasılanın ancak yüzde 34'ünü paylaşıyorlar.
Küreselleşen dünya tablosu bu...
"Sadece ekonomi değil toplum" mesajı bu açıdan görülmeli.
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr