Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ne zaman nerede bir terör olayı meydana gelse, insanlar ölse, yaralansa içimiz burkulur. Özellikle yıllardır terörden çok çekmiş bir ülkenin insanları olarak kan ağlarız. Ancak, ne zaman belli Avrupa ülkelerinde bir terör olayı görsek, "Haydi uğraşın bakalım" demekten de kendimizi alamayız. Ben milyonlarca Türk vatandaşının bu duyguda olduğuna inanıyorum. Ama yine de kendi adıma itiraf edeyim. Avrupa hükümetlerinin başı terörle belaya girince içten içe memnuniyet duyuyorum. Önceki gün Almanya'da ırkçı göstericilerle polisin çatışmasını izlerken de, İtalya'daki son suikasttan sonra Başbakan D'Allema'nın yüzünü gördüğüm zaman da aynı şeyleri hissettim.
Acı ama gerçek. Beni bu hale Batılılar getirdi.
Ne zaman? Türkiye'de insan haklarının yetersizliğini eleştirirken samimiyetsiz, ikiyüzlü olduklarını gördüğüm zaman. Gerçek niyetlerinin bağcı dövmek olduğunu anladığım zaman. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne neden giremeyeceğini istatistiklerle açıklamaya çalışırken, ağızlarından "Avrupa'da Müslümanlara yer yok" sözünü kaçırdıkları zaman. Türklere serbest dolaşım hakkını yasakladıkları zaman. Bosna katliamlarını seyrettikleri ve hatta kışkırttıkları zaman. Roma'da Türk gazetecileri öldüresiye dövülürken güldükleri zaman. Abdullah Öcalan'ı yargılamaktan korkup, onu Türkiye'ye karşı siyasi bir koz olarak kullandıkları zaman.
Avrupa'dan yükselen bu pis sahtekarlığın ve çifte standardın örnekleri çok. Bu örnekler altalta sıralandığı zaman ortaya çıkan tablo, herhalde, "Bütün dünyanın bize düşman olduğunu sanıyoruz" şeklindeki paranoya suçlamasıyla açıklanamaz.
Avrupa'nın bu tavrı Türkiye'yi ite ite Avrupa'dan uzaklaştırmıştır. Aslında "Avrupa hükümetlerinden" demek daha doğru. Çünkü Türkiye hedef olarak Avrupa'dan, Batı'dan uzaklaşamaz. Türkiye, istemeyerek de olsa, Avrupa'ya, Avrupa dışında güçlenerek girme noktasına gelmiştir.
Ve bu politikanın iki önemli savunucusu DSP ve MHP Türkiye'de iktidardadır.
Tam burada Bülent Ecevit'in bir sözünü hatırlatmakta yarar görüyorum. Ecevit, 7 Aralık 1997 tarihli DSP kurultayında, İsmet Paşa'nın ünlü "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de yerini alır" sözünü hatırlatıyor ve şöyle konuşuyordu:
"Henüz Avrupa'nın tam bilincine varamadığı bir yeni dünya kuruluyor. Ve Türkiye o dünyada Doğu'yla Batı'nın, Avrupa'yla Asya'nın kesiştiği ve kavuştuğu noktada yerini gitgide belirginleştiriyor. Bir yandan da ABD'yle ilişkilerini derinleştiriyor. Şimdi Türkiye'ye kapılarını kapatmaya kalkışan bazı Avrupa devletleri, dünyadaki bu gelişimin ve o gelişmede Türkiye'nin sahip olduğu eşsiz yerin bilincine vardıkları zaman, ister istemez Türkiye'nin kapısını çalacaklardır ve 'aramıza buyurun' deme zorunluluğunu duyacaklardır."
Bu sözler Türkiye Başbakanı'na aittir ve zaten iki yıldır yavaş yavaş uygulanan bir politikanın ifadeleridir. Bundan sonra hızlanmasını beklemek gerçekçilik olur. Bu politika Avrupa'ya da, "Türkiye ve Türkler dışında herkes her zaman haklıdır" diyen müzmin "Turcophobe"lara da belki gerçeği gösterir.



Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr