TBMM, dün açıldı. 22. dönemin 2. yasama yılı başladı. TBMM, dünyada bağımsızlık savaşı yönetmiş ilk ve tek Meclis'tir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ve egemenliğinin ifadesi olan en yüce kurumdur.
TBMM'nin açıldığı bugünlerde Türkiye, 8.5 milyar dolarlık kredi için konulan "Kuzey Irak'a tek taraflı girmeme" koşulunu tartışıyor. Bu koşul doğrudan Türkiye'nin egemenliğini ilgilendiren bir nitelik taşıyor.
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, Dubai'de imza attığı kredi anlaşması, ABD Senatosu'nun çıkardığı ek bütçe yasasındaki bu hükme atıfta bulunuyor. Böylece, ABD Senatosu'nun tek taraflı olarak aldığı bir kararı, iki taraflı hale getiriyor.
Babacan, bu imzayı atmadan önce söz konusu atıf hükmünün Dışişleri Bakanlığı'na gönderildiğini ve bir sakınca olmadığı yönünde görüş bildirildiğini kaydediyor. Bu hükmün Hazine'den sorumlu Devlet Bakanlığı'ndan çok Dışişleri ve Genelkurmay'ı ilgilendirdiğinin altını çiziyor. Dışişleri Bakanı Gül ise bu konuda yöneltilen sorulara tepkili yanıt veriyor. `İstenmiyorsa, almayız, geri veririz' anlamında yorumlar yapıyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği yetkilileri ise, ABD Senatosu'nun bu hükmü, geçtiğimiz nisan ayında Türkiye'nin Irak sınırına askeri yığınak yapması nedeniyle konulduğunu belirtiyor. Ayrıca hükmün, Türkiye'nin tek taraflı Irak'a girmesini önlemeye yönelik olduğu, ancak, ABD ile Türkiye'nin ortak girişimlerde bulunmasına engel olmadığını söylüyor. Nisan ayında sınıra yapılan yığınağın nedeni KYP ve KDP güçlerinin Kerkük ve Musul'a girmeleriydi. Yığınak yapıldı ama hükümet sorunun çözüldüğünü açıklayarak, müdahaleye gerek görmedi. Bu konuda görüş belirten bakanlar ise kredi anlaşmasının TBMM'den geçmesinin gerekmediğini, hükümet kararıyla uygulanabileceğini, uluslararası bir anlaşma niteliği taşımadığını, sadece kredi anlaşması olduğunu belirtiyorlar.
ABD Büyükelçilik yetkilileri gibi Dışişleri Bakanı Gül ve Devlet Bakanı Babacan, bu hükmün ABD Senatosu'nun aldığı bir karar olduğu, gerekirse Kuzey Irak'ta Türkiye ile ABD'nin ortak hareket etmesini amaçladığı görüşündeler.
Oysa, bir ülkeye şunu yapamazsın, bunu yapamazsın diye koşul koyması ve o ülkenin de bu koşulu kabul etmesi, egemenliğin sınırlandırılması anlamına gelir. Hele, 8.5 milyarlık kredi koşulunda olduğu gibi bu silahlı kuvvetlerin kullanılması gibi bir konudaysa, doğrudan egemenlik hakkının sınırlandırılması anlamına gelir. Bu siyasal bir koşuldur.
Bu koşulla kredi almak egemenlikten ödün karşılığında kredi almak niteliğindedir. Bu koşula "ABD Senatosu" kararıdır, diye bakmak kamuoyunu yanıltmaktır. Çünkü, bu hükme atıfta bulunan bir anlaşmayı imzalamak, bu koşulu kabul etmektir. Bu imzayla birlikte koşul ABD Senatosu'nun kararı olmaktan çıkıp, ikili bir anlaşmaya dönüşmüş olmaktadır ki, böyle bir anlaşmaya yetkili olan TBMM'dir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yurtdışında görevlendirilmesine yetkili olan TBMM'dir, ABD Senatosu değildir.
Cumhuriyet'in 80. kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde, 8.5 milyar dolar için egemenliği sınırlandırıcı nitelik taşıyan bir hükmü, TBMM'den kaçırmak, düşünülemez...
Devlet Bakanı Babacan'ın bu anlaşma için riskler taşıyor demesi, elbette boşuna değil. Bu koşul, Türkiye'nin ulusal çıkarları için gereken kararları tek başına alamayacağını hükme bağlıyor ki; bundan sonra, müdahale bir yana yığınak yapmak bile ABD'nin iznine tabi olur.
Egemenlik paraya tahvil edilebilecek bir konu değildir... Bu nedenle hükümet edenlerin, "istemiyorsanız geri veririz" diyerek, kendi insanını başkasının parasıyla "terbiye" etmek yerine, bu "ahlaksız teklifi" getirenlere gereken yanıtı vermeleri gerekir.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025