Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İsrail tarafı, Şarm El Şeyhte başlayan yeni sürecin güvenli ve sağlıklı bir biçimde ilerlemesi ve kalıcı bir barışa ulaşması yolunda Türkiyenin çok önemli bir rol oynayabileceğine inanıyor. Ankaranın aktif biçimde devrede olması gerektiğini düşünüyor.Türkiyenin bu rolü uzaktan ve sadece niyet beyanlarıyla değil, işin içine girerek, yüz yüze görüşmeler yaparak, soruna fiilen dokunarak oynamasını bekliyor İsrail...İsrailin, Türkiyeye bu süreçte verdiği önemi, dün öğle yemeğinde konuğu olduğumuz Avividen aldığımız şu bilgiyle ölçüyoruz:İsrail ile Filistin arasında Şarm El Şeyhte anlaşma sağlanınca, İsrail Dışişleri Bakanı Şalom doğrudan iki ülkenin Dışişleri bakanlarını arayarak detaylı bilgi veriyor. Bu iki bakandan birinin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül olduğunun altını çiziyor Büyükelçi Avivi. "Bu" diyor, "İsrailin Türkiyeye verdiği önemin bir göstergesi..."Sürecin başlangıcında Şaronun Erdoğana dönük davetlerine, olumlu yanıt alamamış olmalarına İsrail tarafının üzüldüğü de büyükelçinin yaklaşımından anlaşılıyor. Bu ortamda gerçekleşecek bir "Erdoğan-Şaron zirvesi"nin, Şarm El Şeyhte başlayan sürecin başarısına çok büyük katkıda bulunacağına vurgu yapıyor Avivi. İsrailin davetinin geçerli olduğuna işaret ediyor. Başbakan Erdoğandan gelecek bir girişimin beklendiği mesajı ortaya çıkıyor. İsrailin Ankara Büyükelçisi Pirhas Aviviyi dinleyince ortaya şu soru çıkıyor: "Başbakan Erdoğan niye Kudüste değil?" İsrail-Filistin uzlaşmasının Ortadoğu için tarihin bir dönüm noktası olduğuna kuşku yok. Bu süreç bir yol kazasına uğramazsa Ortadoğunun geleceği değişebilir. Bu gerçeği gören bölge ülkeleri hızla bir sürecin içine girdiler. Örneğin Mısır, Ürdün. Mısır, hemen ön almaya çalıştı. Şarm El Şeyh masasını kuran ülke oldu. Ürdün sürece katıldı. Suriye yeni mesajlar gönderiyor.Bölgenin büyük ve etkili ülkesi konumundaki Türkiye de bu süreçte lokomotif bir rol üstlenebilirdi. Ortadoğuda yeni hareketlenen trende yer alabilirdi, hâlâ da alabilir. İsrail, özellikle Filistin tarafına yapılacak yardım konusunda Türkiyeden önemli beklentiler olduğuna işaret ediyor.Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün İsrail ve Filistine yaptığı ziyaret de olumlu etkiler yarattı. Şarm El Şeyhten ilk telefon alanlardan birinin Gül olmasında bu ziyaretin payı büyük. Keza Gülün, Suriye-İsrail arasında bir çeşit arabulucu gibi işlev görmesi de olumlu yankılanmış durumda. Şaronun, Güle, "Eğer Esat ilişki geliştirmek istiyorsa Mahmud Abbas gibi davranmalı. Terör örgütlerine yardım etmemeli, silah ve para trafiğine yardımcı olmamalı. Bu adamları atmaya başlaması halinde neden olmasın?" mesajı vermesi, Türkiyenin göreceği işleve işaret ediyor. Trene binenler İsrailin kaygısı Gazzeden çekildiğinde ortaya çıkacak boşluk...Bu boşluğun Hamas veya İslami Cihad tarafından doldurulmaya çalışılması halinde başta güvenlik olmak üzere birçok alanda sağlıklı ilerleme sağlanmasının zorlaşacağını düşünüyor.Bunun yerine çekildiğinde Filistin resmi güvenlik güçlerinin bu boşluğu doldurması gerektiğini düşünüyor İsrail. Güvenliğin resmi Filistin güçleri tarafından sağlanması halinde barışın daha kolay sağlanacağını savunuyor. Filistinin devlet deneyimi ve kurumları olmadığına dikkat çekerek, bu alanlarda Türkiyenin çok önemli yardımlarda bulunabileceğini anımsatıyor.Doğacak boşluğun çokuluslu barış gücü tarafından doldurulmasından ziyade Filistin resmi güçleri ve kurumları tarafından doldurulmasının tercih edilmesi gerektiğine vurgu yapıyor İsrail tarafı. Bunun gerçekleşmesi için de Türkiyenin rol üstlenebileceğini, böylece Filistinin kendi ayakları üzerinde durabilmesine büyük katkı yapacağını belirtiyor.Türkiye-İsrail ilişkilerinin son dönemde soğur gibi olmasında, İsrailin Kuzey Irakta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını desteklediği veya destekleyeceği; bu coğrafyada faaliyet gösterdiğine ilişkin kuşkuların payı olabilir mi? Avivi, İsrailin Kuzey Iraka ima edildiği gibi bir faaliyette bulunmadığını belirtiyor. Avivi, ikinci kuşkunun yersizliğini de, Irakın parçalanmasının İsrailin çıkarlarına ters olduğunu vurgulayarak ifade ediyor. Parçalanmış bir Irakın İsrail için daha büyük endişe kaynağı olacağını, bölgedeki ülkeleri olumsuz etkileyeceğini söylüyor. Güneyde sadece Şii bir Irak oluşmasının, diğer komşuları da düşünüldüğünde İsrailin bir ay biçiminde kuşatılması anlamına geleceğini, böyle bir gelişmenin radikal örgütleri güçlendireceğini belirtiyor. Bu nedenlerle demokratik ve birleşik bir Irakın İsrailin ulusal çıkarlarına daha uygun olduğunu vurguluyor. İsrail, Başbakan Erdoğanı bekliyor...Bir "Erdoğan-Şaron zirvesi"nde sayısız yarar görüyor... fbila@milliyet.com.tr Ne bekleniyor?