Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta verdiği tepki Arap halkları tarafından sevinçle karşılandı. Erdoğan bir anda Arap sokağında kahraman ilan edildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan gezisini izleyen meslektaşlarımızın tanık olduğu küçük ama anlamlı bir jest, Arapların Davos çıkışına ne kadar sempatiyle baktıklarının kanıtlarından biri. Gül’ü izleyen meslektaşlarımız Riyad’da kahve içmişler. Hesabı ödemeye hazırlanırken kafe sahibi, “Siz hesabı Davos’ta ödediniz” diyerek, kahvelerin ikram olduğunu söylemiş.
Başbakan’ın Davos çıkışı Arap kamuoyunda Türkiye’nin itibarını ve etkinliğini artırmış görünüyor. Davos öncesinde ve sonrasında Başbakan Erdoğan’a yöneltilen eleştiri çok fazla Hamas yanlısı görünmesiydi. Buna Davos çıkışı da eklenince, Türkiye’nin İsrail ile Suriye arasındaki arabuluculuk rolünü kaybedeceği, İsrail-Filistin görüşmelerinde de devre dışı kalacağı biçimindeydi.
Davos çıkışı, belki İsrail ile Suriye arasındaki arabuluculuk işlevini bir süre erteleyebilir. Ancak gelişmeler, Türkiye’nin hâlâ İsrail-Filistin arasında etkili bir rol oynayabileceğini de gösteriyor. Bunun göstergelerinden biri de Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın dün Ankara’ya gelmesiydi.

Bütünleşmiş Filistin
İsrail’in Gazze saldırısı sırasında da görüldü ki El Fetih ile Hamas arasında çok ciddi bir çekişme hatta çatışma var. Filistin ikiye bölünmüş görünüyor. El Fetih ve Hamas zaman zaman İsrail’den çok birbirlerini suçluyorlar.
Ankara bu süreçte daha çok Hamas’ı destekleyen bir tavır ve söylem içinde oldu. Başbakan Erdoğan, sık sık Hamas’ın seçim kazandığını anımsatarak, Hamas olmadan bir çözüm geliştirilemeyeceğini vurguladı. Dışişleri Bakanı Ali Babacan da bu görüşü dillendirmekle birlikte, Hamas’ın silahlı değil siyasi denklemde yer alması gerektiğini ifade ederek, Ankara’nın daha merkezde bir pozisyon alacağının işaretlerini verdi.
Türkiye hem Hamas’la hem El Fetih’le hem İsrail’le diyaloğu olan bir ülke olarak sürecin etkili aktörlerinden biri konumundaydı. Ankara, Abbas’ın ziyaretiyle birlikte bu pozisyonunu daha objektif bir biçimde güçlendirebilir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün de Suudi Arabistan’da verdiği mesaj doğrultusunda sadece Hamas’ın değil bütün Filistin’in yanında yer aldığını gösterebilir.
Filistin, ancak güçlü bir liderlikle İsrail karşısında mesafe alabilir. Mahmud Abbas’ın Filistin halkından aldığı destek güçlü bir liderlik için yeterli değil. Hamas’ı destekleyen çoğunluğun da arkasında olduğunu bilmeli ve hissetmeli ki, Filistin liderliğinin eli güçlensin. Bunun tek yolu da Filistin’in güçlerini birleştirmesi, bütünleşmesi. Ankara, öncelikle bu amaç için çaba sarf etmeli. İki devletli çözüme ulaşabilmek için önce tek Filistin’in oluşturulması gerekiyor.

Hamas’ın konumu
El Fetih ve Hamas aralarında uzlaşabilirlerse bu, Filistin’in çıkarları için en doğru yol olur. “Düşman kardeşler” konumunda durmak ne El Fetih’e ne Hamas’a ne Filistin halkına yarar sağlıyor.
Hamas masada yer almak istiyorsa önce El Fetih’le barışı sağlamalı. Başbakan Erdoğan’dan sonra İngiltere’nin eski Başbakanı Blair de Hamas’ın denklemde olması gerektiğini söyledi. Fransız senatörler de Hamas’la görüştüler. Bu koşullarda Ankara da Hamas üzerindeki ağırlığını tek Filistin’in oluşturulması ve sorunun siyasi ve diplomatik yollarla çözüme kavuşturulması için kullanmalı.