Hizbullah olayı patladığından beri bazı yayın organlarında ve başta Fazilet olmak üzere bazı siyasi çevrelerde bir gayret gözleniyor.
Bu gayret, başta Genelkurmay olmak üzere asker ve polisi
"Hizbullah'ın hamisi" konumunda görmek ve göstermek.
Bu gayret içinde söyledikleri şu:
* 28 Şubat'ın gündeme getirdiği irtica, paranoyadır.
* Hizbullah örgütü askerden yardım görmüştür.
* Türk Silahlı Kuvvetleri ile Hizbullah irtibatlıdır.
* Türk Silahlı Kuvvetleri'nin brifinglerinde Hizbullah konu edilmemiştir.
* 28 Şubat sürecini yaratanlar, anayasal kurumların önüne Hizbullah ve İBDA -C'yi değil, imam hatip liseleri, Kur'an kursları, tarikatlar, dini cemaatler ve şirketleri getirmişlerdir.
Bu görüşler, sistemli bir kampanya şeklinde sık sık dile getiriliyor. Hizbullah olayı esasından saptırılarak, 28 Şubat'ın, askerin ve diğer güvenlik güçlerinin karalanması için kullanılmaya çalışılıyor.
* * *
PEKİ gerçek durum ne?
Genelkurmay bu kesimlerin sunduğu gibi bir konumda mı duruyor?
Hizbullah ve İBDA - C konusu brifinglerde gizlendi mi?
Elbette tam tersine...
Genelkurmay'ın 54. ve 55. hükümetler dönemindeki brifingleri, bu iddianın tam aksini ortaya koyuyor.
28 Şubat öncesinde, Genelkurmay, Hizbullah örgütünü,
"Doğu ve Güneydoğu bölgesinde şeriata dayalı Kürt İslam Devleti kurmayı amaçlayan bir örgüt" olarak tanımlamış ve bu yöndeki bilgi ve belgelerini anayasal kurumlara sunmuştu.
Aynı bilgiler ve değerlendirmeler, 55. hükümete verilen
"tehdit brifingi"nde de yer aldı.
28 Mayıs 1997 tarihinde savcılara, hakimlere ve medyaya verilen brifinglerde şu bilgiler yer aldı:
* Radikal İslami gruplar içinde yer alan Hizbullah silahlı eylemleri ile Türkiye Cumhuriyeti aleyhtarı terör faaliyetlerinde bulunmaktadır.
* Örgüt bir komşu ülke tarafından yönlendirilmekte ve yöneticileri bu ülkede eğitilmektedir.
* Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren, şeriat düzenini Türkiye'ye ihraç etmeyi hedefleyen İslami Hareket Partisi lideri Şeyh Osman'ın Türkiye'deki Hizbullah terör örgütü içinde sempatizanları vardır.
Ayrıca 29 Temmuz 1997 tarihinde 55. hükümete verilen brifingde de Hizbullah örgütünün devlette kadrolaşma çabaları hakkında da bilgi sunulmuş durumda.
Bu tablo karşısında kestirmeden, Genelkurmay'ı, bu örgüte karşı bilinçli bir duyarsızlık içinde olmakla suçlamak mümkün değildir.
Bu gayretler hedef saptırma dışında bir anlam taşımaz.
Hele bunu irtica tehdidine
"paranoya", Susurluk'a
"faso - fiso" diyenlerin yapması hiç anlam ifade etmez.
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr