Yön Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir soruna, hatta bir krize dönüştüğünü kabul etmek gerekir. Teşhisin doğru konulabilmesi ve sağlıklı bir çözüm üretilebilmesinin önkoşulu, gerçeği olduğu gibi görebilmektir. "Temenni" ile "gerçeğin"; "olması gereken"le "olan"ın birbirinden ayrılması zorunluluğu vardır.Cumhurbaşkanlığı seçiminde gelinen bu aşamadan sonra "keşke"ler artık geride kalmıştır.Türkiye'nin gerçeklerini göz ardı ederek, "Genelkurmay mı daha sertti, hükümet mi?" biçiminde "açıklama yarıştırma"nın, soyut analizler yapmanın anlamı yoktur. Yaşadığımız olay bir ortaokul "münazarası" değildir. Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı açıklama, arkasından hükümetin verdiği yanıt tartışılıyor. Bu arada gözler Anayasa Mahkemesi'nde... Siyaset kurumunun, özellikle de iktidarın gerçeği görebilmesi önemlidir. Bunun için Genelkurmay'ın açıklamasının doğru okunması gerekir.Bu açıklamanın gözden kaçırılan bir yönü var: Genelkurmay Başkanlığı, laiklik konusunda TSK'nın taraf olduğunu ilan etmiştir. Bununla yetinmeyip TSK'nın, cumhuriyetin niteliklerinin korunması konusunda kendisine kanunla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusunda sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmekte olduğunu ve buna olan bağlılığını ve inancını vurgulamıştır.Dikkat edilecek olursa Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasında, sayılara veya Anayasa Mahkemesi'ne bir atıf yoktur. Toplantı veya karar yeter sayısı veya şöyle karar çıkarsa böyle olur, böyle çıkarsa şöyle olur gibi bir yaklaşım söz konusu değildir. Açıklama, laiklik konusunda bir ilkesel tutum sergilemektedir. TSK, bu konuda bir tartışma içinde değildir.Siyaset kurumunun görmesi gereken gerçek budur. Gerçek nedir? Türkiye, cumhurbaşkanlığı krizinden demokratik bir çıkış yolu bulmalıdır. Bu koşullarda "inadına" yaklaşımıyla "İnceldiği yerden kopsun" demek, krizi çözmez, ağırlaştırır.Siyaset kurumu tarihi sorumluluk altındadır. İktidarı ve muhalefetiyle, "uzlaşma" arayarak demokratik bir çözüm üretmelidir. İktidar sadece borsaya bakarak karar üretmeye yönelirse yanılabilir. Tandoğan ve Çağlayan'da yapılan mitinglere en az borsaya verdiği değer kadar, hatta ondan daha fazla değer vermeli, ciddiye almalıdır. Tandoğan'daki 14 Nisan mitingini hafife alma eğiliminin ne kadar yanlış olduğunu Çağlayan'daki 29 Nisan mitingi de göstermiştir. Demokratik çıkış Anayasa Mahkemesi, "367 şarttır" kararı verirse, bu, siyaset kurumunun iktidarı ve muhalefetiyle seçime uzanacak bir çıkış bulmasını kolaylaştırır.Aksine, "367 şart değildir" kararı verirse, bu halde bile siyaset kurumu yine uzlaşmayı tercih etmelidir. Parlamentoyu yenilemeden veya uzlaşmayla aday belirlemeden cumhurbaşkanı seçmekte ısrar edilmesi, iktidar açısından bugün için sorunun çözümü, hedefe ulaşma gibi görülse bile gelecekteki krizi önlemeye yetmeyecektir.Siyaset geleceği de hesaplayarak adım atmalıdır. Demokrasiyi ve cumhuriyeti birlikte korumanın yolu budur. fbila@milliyet.com.tr İki yol