Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hızla yaygınlaşan ve kamuoyunda “domuz gribi” olarak bilinen hastalıkla ilgili tartışmalar sürüyor. İşin ilginci, gribin ve aşısının siyasi bir tartışmaya dönmüş olması. Oysa hastalık ve tedavi tümüyle bilim adamlarının tartışabileceği bir konu.
Maalesef Türkiye’de daha çok siyasiler tartışıyor. Bu nedenle de kamuoyu bilimsel bilgilerle aydınlanacağı yerde, liderlerin tutumlarına ve davranışlarına bakıyor.
Türkiye bu yanlıştan dönmeli ve konuyu tümüyle bilim adamlarının kararlarına bırakmalı. Salgın gibi kamu sağlığını tehdit eden bir konuda siyaset kurumunun yapması gereken, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, bilim dünyamızın ihtiyaçlarını karşılamak, istedikleri organizasyonlara yardımcı olmaktır.

Virüs domuzdan gelmiyor
Söz konusu hastalıkla ilgili aşıya yan etkilerinden çok inanç gereği bir direnç oluştuğu gözleniyor. Hastalığın “domuz gribi” olarak adlandırılması toplumun bir kesiminde aşıya karşı tereddüt oluşturmuş durumda.
Oysa bu konudaki yetkin bilim adamları hastalığı yapan virüsün de geliştirilen aşının da domuzla ilgisinin olmadığını vurguluyorlar.
Bu konuda Sağlık Bakanlığı Salgın İzleme ve Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceylan’la konuştum.
Prof. Dr. Ceylan, hastalığı yapan virüs ve aşısı hakkında şu bilgiyi verdi:
“Bu virüsün domuzla bir ilgisi yok. Geliştirdiğimiz aşının da domuzla bir ilgisi yok. Virüsler mutasyona uğruyorlar, değişiyorlar. Karşılaştığımız virüs, insanda, kuşlarda bu arada da domuzda da hastalığa neden olan bir virüsün genlerinden gelişmiş yeni bir grup virüstür. Bu haliyle insana bulaşma hali var. Virüs domuzdan gelmiyor. İnsanlar ve kuşlar gibi domuzda da hastalık yapabiliyor. Ancak böyle bir isim konulması bazı tereddütlere yol açmış olabilir. Aşının ise domuzla hiç ilgisi yok. Domuzdan bir şey alınmıyor, domuzla da temas edilmiyor. Aşı, tavuk yumurtasında üretiliyor. Dolayısıyla domuzla ilişkili olduğu yolundaki söylentiler doğru değil.”

Türkiye hazırlıklı
Prof. Dr. Ceylan, salgınla mücadele konusunda Sağlık Bakanlığı’nın gerekli önlemleri zamanında aldığını söyledi. Önlemlerle ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Kıtalararası bir salgınla karşı karşıyayız. Bunun geçmişte üç büyük örneği var:
1- 1918’de yaşanan İspanyol gribi. Bu salgında 100 milyon kişi yaşamını kaybetti.
2- 1957’de yaşanan Asya gribi. Bu salgında 3.5 milyon kişi yaşamını yitirdi.
3- 1968’de yaşanan Hong Kong gribi. Bu salgında da 1.5 milyon kişi yaşamını kaybetti.
Bugün karşılaştığımız ise 4’üncü büyük salgın niteliğinde. Bu nedenle ülkeler hemen aşı almaya yöneldiler. 10 zengin ülke parasını peşin vererek aşıları aldı. Parası olmayanlar ise aşıyı alamıyorlar. Türkiye ise 43 milyon doz aşı alımını gerçekleştirdi. Maddi imkânı olduğu için alımı yapabildi. İlk etapta 500 bin doz aşı geldi. Bugün itibarıyla 2 milyon 250 bin doz aşı daha gelmiş durumda. Geldikçe aşı uygulamalarını sürdürüyoruz. Biz Bilim Kurulu olarak risk gruplarını saptadık. Ve o önceliklere göre uygulamaya devam edeceğiz. Türkiye aşı alımını gerçekleştiren şanslı ülkeler arasında.”
Prof. Dr. Ceylan’ın verdiği bilgiler de gösteriyor ki Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, salgına karşı zamanında gerekli önlemleri almış durumda. Halkımızın, söylentilere kulak asmadan Sağlık Bakanlığı’nı ve bilim adamlarımızı dinleyerek davranmaları en doğru yol olarak görülüyor.